Ahmet Sarıoğlu, Seyfi Altuntaş, Ahmet Şükrü Karataş, Mehmet Yıldırım, Turgay Salgar, Emrah Eryılmaz, Fethullah Selçuk, Kasım Aksoy, Mehmet Uyar, Murat Uçar, Mehmet Coşkun, Sıddık Küçükgöz, Bayram Güzel artık yaşamıyorlar…
Onlar 7 Ekim günü “13 şehit” başlığıyla 23 yıldır süren savaşın sayıları arasında yerlerini aldılar ne yazık ki… Medya 13 gencin kaybına geniş yer verdi; “kanları yerde kalmayacak” dedi, “intikam çağrıları” yaptı.
Sınır ötesi operasyon geldi hemen akla ve sonra da Meclis'e. Ve 20–22 yıllık hayatları okuduk hep birlikte. Yoksulluk ve yoksunlukla geçmiş hayatlar sayfaları, ekranları kapladı. Yardım kampanyaları başladı.
En az, “ölmeyebilirlerdi”yi konuştuk, en az “bu son olsun, başka kimse ölmesin diye ne yapmalıyız” diye sorduk.
Peki, Gabar’da o gün ne oldu, her şey nasıl gelişti? Mehmet Barlas, NTV’deki programında “bunları pek konuşamıyoruz, oto sansür” gibisinden bir şeyler söyledi. Bakalım, nasıl, ne kadar konuştuk?
Çatışma mı? Saldırı mı?
Şırnak Valiliği’nin 7 Ekim tarihli açıklamasında, “Saat 15:30 sularında, Şırnak İli Küpeli Dağı bölgesinde operasyon icra eden güvenlik güçleri ile bir grup T.Ö. mensubu arasında çıkan silahlı çatışmada 13 güvenlik görevlisi şehit olmuştur,” diyor.
Genel Kurmay Başkanlığı, web sitesinde “… terör örgütü tarafından yapılan saldırıda, 13 Silahlı Kuvvetler mensubu şehit edilmiştir,” açıklaması yapıyor.
Daha baştan iki resmi açıklama böyle çelişiyor.
Devriye gezerken saldırı
Hürriyet gazetesi haberine göre olay şöyle gelişiyor:
Saat 14.30 sıralarında Bolu Komando Tugayı'ndan bölgeye geçici görevle gelen ve Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı'na bağlı görev yapan 13 kişilik tim, (…) Gabar Dağı'nda devriye görevi yaparken, kalabalık PKK'li grubunun saldırısına uğradı. Teröristler askerlerin üzerine el bombası atıp, ardından gizlendikleri yerlerden uzun namlulu silahlarla çapraz ateş açtı. Saldırıda timdeki 13 asker de şehit oldu.”
Evrensel gazetesi de Hürriyet gibi olayı "devriye gezerken saldırıya uğrama” şeklinde veriyor.
Operasyona çıkan birliğe saldırı
Sabah'ın haberine göre, “PKK'li teröristler, operasyona çıkan askeri birliğe 15.00 sıralarında uzaktan kumandalı mayın ve makineli tüfeklerle saldırıda bulundu”. “Saldırıda Bolu Komando Tugayı'na bağlı bir astsubay ve 12 asker şehit oldu. “
Hem çatışma hem saldırı
Vatan gazetesi hem TSK hem Valilik açıklamasını gözeterek haber yapınca spotta "PKK saldırısı", haberde "çatışma" demek durumunda kalmış besbelli.
“Terör örgütü PKK tarafından düzenlenen saldırıda 1'i astsubay 13 asker şehit oldu."
”(…) güvenlik güçleri ile bir grup terörist arasında çatışma çıktığını, çatışmada 13 güvenlik görevlisinin şehit olduğu, üç askerin yaralandığını bildirdi. Teröristlerin askerlerin üzerine bomba atıp uzun namlulu silahlarla ateş açtığı belirtiliyor.”
Birgün gazetesi de Vatan gibi olayı hem çatışma hem saldırı şeklinde vererek iki kaynağı da kullanmış oluyor.
Önce mayın, sonra yaylım ateş
Yeni Şafak haberinde ise olaya mayın karışıyor.
“Önce mayın patlatarak askerlerimizin dikkatini dağıtan PKK'li teröristlerin, daha sonra yaylım ateşi açtığı öğrenildi. Çıkan çatışmada 1 astsubay ve 12 er şehit oldu. “
Karargaha çekilirken pusu
Zaman gazetesi, CihanHaber Ajansı’ndan kullandığı haberde farklı bilgiler yer alıyor.
“Bolu'dan gelen Komando Tugayı'na bağlı askeri birlik, Şırnak'a 30 kilometre uzaklıktaki Gabar Dağı'nda operasyonlarını tamamlayıp, karargaha çekilirken, 18 kişilik bir tim, güvenlik nedeniyle geride bırakıldı. Güvenlik timi de çekilme işleminin ardından karargaha dönerken pusuya düşürüldü. Teröristler, askerlerin üzerine el bombası atıp, uzun namlulu silahlarla çapraz ateş açtı. Hain pusuya düşen 18 askerden 13'ü şehit edilirken, üçü yaralandı. İki asker ise olaydan yara almadan kurtuldu”
Operasyon sırasında gerilla saldırısı
Özgür Gündem online ise haberi şöyle veriyor:
”Bugün Türk ordusunun Gabar Dağı bölgesinde operasyon yürüttüğü sırada saat 14.30 sularında gerillalar tarafından eylem düzenlendi.”
Olay saat kaçta oldu? Tim kaç kişilikti? Saldırı mı, çatışma mı? Mayın var mı, yok mu? Halen bilmiyoruz..
Kışlalı’dan açıklama daveti
Askerle ilgili yazılarıyla tanınan M.Ali Kışlalı Radikal gazetesindeki "Çözümlenmeyen baskınlar" başlıklı yazısında, “araştırdığınızda o zaman da, şimdi olduğu gibi kamuya ayrıntılı ve doyurucu bilgi verilmediğini görüyorsunuz, “ diyor.
”Medya olup bitenlerin özü hakkında suskun. Mahut iki olayın nasıl cereyan ettiğini bile ana hatlarıyla saptayamıyor. Köy korucuları baskınının ve komando timinin 'pusu' denilen durumunun oluş şekli hakkında mantıki hiçbir bilgi yok. Ama duygulara hitap eden tüm yazılar bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. İlgili makamların olayların oluşumu ile ilgili hiçbir açıklama yapmamalarını ise anlamak olası değil."
”Komando tugayına bağlı olduğu anlaşılan 18 kişilik, çoğu onbaşı ve subaylardan kurulu, iyi eğitim almış, bu tür mücadele için özellikle yetiştirilmiş timin düştüğü durumu anlamaya da olanak yok. 'Tim çatışmaya katılan birlikleri koruma görevi yaptıktan sonra dönerken pusuya düşürüldü' deniyor. Bu konularda biraz bilginiz varsa, mantığınızı isyan ettirecek bir izah tarzı bu. “
Kışlalı da soruyor: “Tim bir araç üzerinde mi üssüne dönüyordu? Yoksa araziye yayılmış, talimnamelerde işaret edilen önlemlerle mi dönüş yapıyordu? “
Kışlalı “Pusudaki teröristlerin önce el bombaları attığı, sonra da ateş açtığı, timin böylece 13 kayıp verdiği yazılıyor” dedikten sonra da özellikle söz konusu komanda timi olunca gelişmeleri anlamakta ve kabullenmekte zorlandığını söylüyor.
Galiba biz gazetecilere düşen özellikle askeri kaynaklı haberleri “açık akıl”la, sorgulaya sorgulaya ve hayattan yana yapmak…
Sivil ve askeri yetkililer de açıklama yapmalı değil mi?
Evet, Gabar’da aslında ne olmuştu? Bekliyoruz. (NM/NZ)