En küçük rütbeli Er’inden generaline kadar, Silahlı Kuvvetler mensuplarına dokunulmazlık getirecek olan yasa tasarısı meclis gündemine geldi.
Tasarıya göre, operasyonlarda, mevcut yasalarca kendilerine verilen yetkilerin dışına çıkan, şiddet uygulayan, öldüren, yakan, yıkan, işkence eden ve insanlık dışı muamelelerde bulunanlar hakkında yasal işlem yapılması için Milli Savunma Bakanlığının ve Başbakanlığın izin verme koşulu getiriliyor.
İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlığın bu tür durumlarda izin vermeyeceğini, geçmişteki yığınla örneği yaşayanlar olarak çok iyi biliyoruz.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Anayasa'ya saygı duyulmadığı bir ortamda silahlı kuvvetlerin yargı konusunda neden korktuğunu anlayamıyorum.
TIKLAYIN - ASKERLE İLGİLİ İKİ TASARI: DOKUNULMAZLIK VE ŞİKAYET KOMİSYONU
Belki de ileriyi düşünerek yasal önlem almaya çalışıyor olabilirler ama ileride, her şeyin düzeldiği, adaletsizliğin kalmadığı bir ortamda yargılanma izinlerinin bakanlıkça verileceği ihtimalini de düşünmek gerek.
Kendilerini güvenceye alacak dokunulmazlık/yargılanmazlık yasasını isteyenin “suçlu” olduğunu baştan kabul ettiğini düşünüyorum.
Güncel yasalara göre “suç” kabul edilen davranışlar içerisinde olmayan bir kurum neden dokunulmazlık istesin ki?
TIKLAYIN - KOLLUK GÖZETİM KOMİSYONU YASA TASARISI NE GETİRİYOR?
Suçu olmayan yargılanmaktan korkmaz. Yargılanmaktan korkanın suçu var demektir. Yargılanmak istemeyen, yargılanma konusunda “dokunulmazlık” isteyenin suçlu olduğu, yanlışlar içerisinde bulunduğu, yasalara aykırı işler yaptığı açıktır.
Sokağa çıkma yasakları, özel güvenlik bölgesi ilanları ve bu yerleşim bölgelerinde yapılanların tamamı yasa dışıdır, anayasaya ve uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır, ihlaldir, suçtur.
2015 Temmuzundan bugüne kadar bine yakın asker ve polisin ölmesine neden olan operasyonlarda yüzün üzerinde çocuk olmak üzere bine yakın sivil insan yaşamını yitirdi.
Savaşın tarafı olmayan, silahsız sivillerin yaşamını yitirmesinde suçlu kimdir?
Devlet bütün vatandaşlarının yaşamını garantiye almak zorunda değil midir?
Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı il ve ilçelerden Diyarbakır/Sur, Cizre ve Nusaybin nereyse tamamen tahrip edildi.
Toplamda elli binden fazla konut oturulamayacak duruma getirildi.
Nusaybin ve Şırnak’ta konutların bilerek yakıldığı, yakılacak binaları operasyona katılan korucuların belirlediği söylentileri dolaşıyor.
Operasyon yapılan bölgelerde iki milyonda fazla insan sürgüne zorlandı. Evlerinden, işlerinden, yaşamlarından, geleceklerinden oldular.
Devletin bunu yapmaya hakkı, yapması için yasal dayanağı var mı?
İnsan haklarının zerresi bile kalmadı.
Öldürülen sivillerin cenazelerinin alınmasına bile müsaade edilmedi.
Taybet ana, vurulduğu yerde can çekişerek öldü ve yedi gün aynı yerde bekletildi.
Rozerin, öldürüldükten 152 gün sonra ailesine teslim edildi.
Öldürülenler zırhlı araçların arkasından sürüklendi, sürüklenmesi kayda alınıp sosyal medyada gösterildi.
Öldürülen kadınlar çırılçıplak soyuldu, fotoğrafları sosyal medyaya servis edildi.
Cizre’de üç ayrı bodrum katında iki yüz insan, yakılarak, kurşunlanarak vahşice katledildiği Birleşmiş Milletler nezdinde bile kabul edildi.
İnsanların en mahrem yeri olan yatak odalarına asker veya polislerce girilip fotoğraflar çekilerek yayınlandı.
Operasyon bölgelerindeki evlerin eşyaları tahrip ve talan edildi. Ev eşyalarının kamyonlara doldurulup götürüldüğü söylentileri yayıldı sosyal medyada.
Operasyonlar bitmesine rağmen birçok yerleşim bölgesi yasak. İnsanlar eğer kalmışsa, eğer yıkılmamış, yakılmamışsa evlerine gitmek için halâ beklemekte.
Kayıplar sadece insani boyutta değil.
Kayıplar sadece ev, iş yeri, eşya değil.
Bölgede eğitim de bitti/bitirildi.
Tarihi eserler, binalar, kiliseler ve camiler tahrip edildi.
7 bin yıllık tarih kokan Sur ilçesi, Diyarbakır’ın kalbi, merkezi yok edildi.
Şimdi meclise, bunları yapanların yargılanmamaları ve dokunulmamaları için yasa getirildi. Hangi hakla?
Operasyonlar henüz başladığı dönemlerde, 30 Temmuz 2015 tarihinde, "Kara Kuvvetleri Komutanlığı 172. Zırhlı Tugay Komutan Yardımcılığı 3. Tank Tabur Komutanlığı" imzalı “Askerin silah kullanma yetkisi” adlı genelgede, operasyona katılacak askerlerin “savcılık korkusuyla” silah kullanmaktan çekinmemeleri, korkmadan silah kullanmaları istenmişti. Bu yazının gerçek olup olmadığı mecliste Başbakana sorulmuş ama cevap alınmamıştı.
Operasyonlar başlarken askerlerine “savcıdan (yargılanmaktan) korkmadan vurun” emrini veren komuta kademesi, verdikleri bu emirleriyle başları derde girmesin, yargılanmasınlar diye yasa çıkarılıyor.
Elbette birisi yargılansa kendisine bu emirleri vereni söyleyecek ve emirler en başa kadar gidecek.
Yasayla korunmak istenen, suç işleyen asker, onlara emir veren komutanları değil, onlara emir veren siyasiler ve operasyonları savunan, destekleyen, isteyen tüm iktidar ve yandaşlarıdır.
Zincirde bir halka koparsa zincir dağılır. (NT/HK)