Julie öldü. Julie AIDS'den öldü. Julie, katledilen ailesini, katledilen Ruandalıları anlatmıştı. İlk tanıdığım Ruandalıydı.
Salonun en görünen yerinde, günde en az bir kez gördüğüm "göz yaşı çanağı", beni Julie'yle, Julie Mukamutali'yle ve Ruandalı kadınlarla birlikte kılıyor. Onlara götürüyor.
"Göz yaşı çanağı", aslında bir "sepet örgü". Bir kapağı var. Bir de upuzun sapı. Arkadaşlarım soruyorlar, "bu nedir" diye, anlatıyorum.
Ruandalı kadınlar, ağlıyor, gözyaşlarını biriktire biriktire gözyaşı sepetlerini çoğaltıyor, seslerini dünyaya duyurmaya çalışıyorlar.
Şimdi, hikayenin sonu bağlandı sanki...
Arkadaşım Julie'yi iki yıl önce tam da bugünlerde tanıdım, yalnız kaldığımızda birbirimize hep gülümsedik, ben onun gözlerinden, muhtemelen o da benim gözlerimden hikayelerimizi okumaya, anlamaya çalıştık. Onunla ortak dilimiz, "acıyı ve inadı paylaşmak"tı. O Fransızca konuşuyordu; bense onun konuşma dilini bilmiyordum.
Sayılar neyi anlatıyor?
Brüksel'deydik. Direnen Kültürler için düzenlenen 5. Uluslararası Kadının Sesi Festivali'nde "Gözaltında kayıplar" grubunda buluşmuştuk. 2002'nin Mart sonunda yine, 6. festivalde birlikte olacağız, Julie yok.
Julie öldü. Julie AIDS'den öldü. Julie, katledilen ailesini, katledilen Ruandalıları anlatmıştı. İlk tanıdığım Ruandalıydı. Ruanda katliamı benim için onunla birlikte bir yüz, bir ses, ve çok daha derin bir acı ve öfke olmuştu.
Ruanda katliamında, kimilerine göre beş yüz bin, kimilerine göre 1 milyon insan öldü. İstatistikler ne ki? Katliamdan 6 yıl sonra, Julie neden öldü? Sayılar neyi anlatıyor?
Anında öleceksin!
Bir gün Diyarbakır'da, "faili meçhul cinayetlerini" beklerken, bir gazeteci arkadaş, "kaydın düşülsün istiyorsan, faili meçhulde anında öleceksin, yaralanıp da sonradan ölünce istatistiklere bile giremezsin" demişti. Beklerken, diyorum; çünkü o zamanlar her gün sabah saat 10:00-12:00 arasıyla akşamüzeri 16:00, 17:00 suları "faili meçhul" anlarıydı.
Dayanışma ağında
Lübnan, Fas, Şili, Meksika, Belçika, Bosna ve Arjantin'den kadınlardık. Sana, Delia, Khadija, Julie, Yolande, Dusica, Carmen, Laurance hep birlikteydik.
Anlatıyor, soruyor, dinliyorduk. Asya'dan Afrika'ya, Latin Amerika'dan Avrupa'ya "Kayıp yakını olarak Ana, eş, kardeş, kızlarla Dayanışma Dünya Ağı" oluşturduk hep birlikte.
Birbirimizle ilgili bildiklerimiz gazete ve televizyon haberlerinin pek ötesinde değildi. Özele inmekten kaçınarak, geldiğimiz topraklarda yaşananları aktarmaya çalışıyorduk.
Julie anlatıyor
Derin bir sessizlik, çocuklarını, eşini anlatıyor. Julie konuşuyor:
* Her şeyimizle mutluyduk. Akşam sekize doğru saldırdılar. Eşim çocukların yok oldu. O gece orayı terk ettim. Ormanda bir ay dolaştım. Takip ediyorlardı. Onlara kalsa herkesi öldürürlerdi. Bir gece komşunun evinde saklanıyordum, şüphelendiler, geldiler. Yılan bıraktılar, dövdüler. Birileri para verdi, başka bir bölgeye gittim. Aynı şekilde bir ay daha geçirdim.
*Altı çocuğum vardı, beşi öldürüldü, bana biri kaldı. Bizim 20 kişilik ailemizden sadece üç kişi kaldı. Jenositten sonra bir çok insan Zaire'ye doğru gitti, ben evime geri döndüm. "Git kendine ev ara, orada yaşa " dediler.
* Şu anda kaldığım eve girdim. Şu anda evinde kaldığım kişi katliama katılanlardan. Nereye gideceğimi bilmiyorum. Orada yaşayamam, küçük bir ev yaptırmak istiyorum. "Üç gün sonra öleceksin" diye mektuplar geliyor.
* Artık tek başıma idim ama, benim acımı yaşayan başka kadınlar da vardı.
Ağlayan kadınlardan
Julie'yi Brüksel'e kadar getiren kendi gibi kadınların bir araya gelişiydi. Sevdikleri katledilen kadınlar sürekli birlikte oturup ağlıyorlar, ağlıyorlar, ağlıyorlar. Önce ağlamak gerek! Sonra, birlikte, gülmeyi öğreniyorlar.
Kurumlaşıyorlar: Ağlayan Kadınlar Derneği. Julie, "Böylece küçük bir kurum kurduk" demişti. Bu "küçük" kurum, "haklarımız nerede" diye soruyor, ve ekliyor: "Hukuk ve barış için mücadele ediyoruz, İntikam peşinde değiliz."
İki yıl önce, hep birlikteyken Julie mutluydu, arkadaşlarının beklediği ve onun söz verdiği üzere "acılı, ağlayan ve mücadele eden kadınları sesi" olmuştu: "Şimdi gördüm ve duydum ki, dünyada da benim gibi kadınlar var..."
Arkadaşı Yolande
Yolande Mukagasana, onun arkadaşı, o da Ruandalı, Avrupa'da mülteci. Julie'nin yanında kendini "eksik" hissediyor: "Julie orada, bense kaçtım."
Julie, hiç de Yolande gibi düşünmüyordu. Julie gibi, bütün ailesini, çocuklarını ve eşini katliamda kaybeden Yolande, yıllardır Ruanda'nın, Ruandalı kadının sesi olmuştu dünyada. O tek başına, adeta seyyar bir kurum gibi dünyayı dolaşıyor, katliamı, başka katliamlar olmasın diye anlatıyordu.
Yolande, katliamda tecavüzleri anlatmıştı: "Bazı tecavüzler organizeydi. O kadınlar kendilerine tecavüz edenlerle yaşıyorlardı. Komşular da komplonun içindeydi. Tecavüzden çocuk oluyor. Baba öldürülmüş, bu defa erkeğin ailesi bu çocukları istemiyor. AIDS'den en çok kadınlar etkileniyor. Bu acıyı yargılamadan düşleyebilmemiz gerekiyor. Julie kendini nasıl güvende hissedebilirdi ki.. "
Katliamı, yaşananları anlatan Julie, aslında bize kendi acılarını tam anlatmamıştı. Anlatamamıştı. Ona yapılanları bilmiyorduk. Ona tecavüz ettiklerini ölmesinden az önce öğrendik. AIDS'e yakalanması bu tecavüz nedeniyleydi. Arkadaşım Julie öldü. (NM/NU)