Türkiye’de “manifesto” sözcüğü seçimlerle birlikte popüler bir kavram haline geldi. Bugünlerde herkes manifesto ilan ediyor. Bu manifestolarda, ekoloji/yeşil/çevreye dair önemli vurgular dikkati çekiyor. Eski havaalanı ve stadyumların yerine yeşil alan yapılması en bilineni… Biz de bu yazıda anti-ekolojik kentleşmeye karşı manifesto olarak eko-yurttaşlık kavramını ön palana çıkaracağız.
Siyasilerin manevra ve vaatlerinin önemli bir kısmı, kamuoyu araştırmalarına ve anketlere dayanıyor. Bu araştırmalarda, halkın mustarip olduğu meseleler tespit edilerek seçimlerde umut yaratmak amacıyla önümüze sunuluyor. Bu bağlamda, Türkiye’de ve Dünyada insanların en fazla şikâyet ettiği konular arasında; vahşi betonlaşma, yeşil alan eksikliği, kentlerdeki aşırı insan ve araç gürültüsü ile şehirlerin siluetini bozan gökdelenler vs. gibi çevresel sorunlar geliyor. Bu sorunların kaynağına genel olarak anti-ekolojik kentleşme demek mümkündür.
İlhan Tekeli, “Modernite Aşılırken Kent Planlaması” adlı kitabında kent formlarının ve yaşam kalitesinin geliştirilemeyişini yani anti-ekolojik kentleşmeyi üç temel unsura bağlar. Bunlar: 1) popülist siyaset yapma biçimi ve patron-adam ilişkisi, 2) kentsel alanda oluşan rant ekonomisi, 3) kentli yurttaşın oluşmayışıdır.
Bu nedenlerin her biri, son dönemde Türkiye’de ve dünyada insanların sıklıkla duyduğu meselelerdir. Popülist siyaset yapan, rant ekonomisini teşvik eden ve aynı zamanda insanları yaşam pahalılığından dolayı borç batağında mücadele etmek zorunda bırakan anlayışın “çevreci” olabilmesi mümkün değildir.
İnsanları tarihte kölelere reva görülen bir hırsla çalıştıran ve entelektüel faaliyetlerin varlığından söz edilemeyen bir ortamda ancak ve ancak “kentsiz kentli yurttaş”tan bahsedilebilir. Böyle bir ortamın yüzde 50’si yeşil alana dönüştürülse bile anti-ekolojiktir. Çünkü anti-ekolojik kentleşme kavramı ile vurgulanan; somut mekân kadar soyut mekân olan zihinlerdir.
Anti-Ekolojik Kentleşme ile;
- Yeryüzünde milyonlarca yıldır var olan ormanların yarısı son birkaç yüzyılda yok edildi,
- Sulak alanlarımızın büyük bir kısmı kirletildi ve bizler çeşmeden su içilemez hale getirildik,
- Havamız kirlendi,
- Şehirler devasa fabrikalarda üretilen metaların alınıp satıldığı pazara/tüketim merkezine dönüştürüldü,
- İnsan nüfusunun 1 milyarlık kısmı kronik açlık sıkıntısı çeker hale geldi,
- Yüzde 0.5’lik bir elit tabaka yeryüzü kaynaklarının ve ekonominin %50’sinden fazlasını tekelinde bulundurur hale geldi.
Tarihte kentler ilk ortaya çıktığında çok kültürlülüğün, özgür düşüncenin ve felsefenin merkezi olmuştu. Günümüzde ise insanın hapishanesi halini almıştır. Bu durumu David Harvey Umut Mekânları kitabında şöyle özetleniyor:
“Şehir ortamı, insanoğlunun içerisinde yer aldığı dünyayı kendi arzuladığı şekle getirme mücadelesinin genel manada en başarılı anını temsil etmektedir. Fakat insanoğlunun yarattığı dünyanın ürünü olan şehirler, bundan böyle doğaya yabancılaşarak, yaşamaya mahkûm olduğu alan halini almıştır”.
Günümüzde eko-kent ve eko-yurttaşlık arayışları daha acil hale gelmiştir. Eko-yurttaşlık ya da eko-kentlilik
- üretiminin hiçbir aşamasında canlı sağlığına zararlı kimyasalların ve katkı maddesinin kullanılmamasıdır,
- tarihi ve kültürel öğelerin sürdürülmesidir.
- biyo-çeşitliliğin yaşatılmasıdır.
- enerji tüketiminin minimuma düşürülmesidir.
- yeşil alanların arttırılmasıdır.
- karbon ayak izinin en aza düşürülmesidir.
En önemlisi eko-yurttaşlık;
- Rekabet ve hırsın yerine iş birliği ve kollektivizmin ön plana çıkarılmasıdır.
- Tek tipliliğin ve tek kültürllüğün yerine farklı kültür, düşünce, inançların bir arada yaşatılmasını savunmaktır,
- Eko-Yurttaşlık mevcut sistemin globalleştirici, sistemleştirici ve kendi doğrularını hakikat sayan hakim bilgi anlayışının karşısında, Michel Foucault‟un deyimiyle “boyun eğdirilmiş bilgilerin” başkaldırmasını savunmaktır.
Sonuç olarak hoşgörü, kolektivizm, çok-kültürlülük, iş birliği, vicdan ve etiğin yerine ötekileştirmeyi, kabileciliği, dışlamayı, kar hırsı ile yok etmeyi, rekabeti ve sürekli büyümeyi ön palana alan bir anlayış kentleri yeşil alanlarla donatsa dahi “ekolojik” ya da “çevreci” olamaz. (MAÇ/HK)