Dünyanın en geniş kapsamlı ve mühim belgesel festivallerinden IDFA sırasında belgesel sinemanın kalbi yine Amsterdam'da atacak.
Etkinliğe cut-out adlı kısa filmiyle katılan Belit Sağ Almanya'da göçmen vatandaşlara yönelik olarak yıllar boyunca işlenmiş Neonazi cinayetlerine dikkat çekiyor. Irkçılık bazlı oldukları senelerce inkâr edilmiş cinayetler medya tarafından da sıradan cinayetler olarak duyurulmuştu.
Ayşe Toprak'ın IDFA Forum'da yer alan projesinin adı The Other Half. Adalet için mücadele eden bir aile ve kendilerine yeni bir gelecek tasavvur eden bazı gençler etrafında şekillenen senaryoda iktidarı temsilen lider, yapıcı bir unsur olmaktan tahmin edilebileceği gibi çok uzak.
Yine IDFA Forum'a geliştirilmek üzere seçilmiş bir diğer projenin mevzusu Pippa Bacca. Yönetmen hanesinde Simone Manetti adını gördüğümüz İtalya yapımı I'm in love with Pippa Bacca, 2008 yılında gelinlik giyerek barış mesajı vermek için gerçekleştirdiği sanatsal bir performans sırasında Türkiye'den geçerken tecavüze uğramış ve öldürülmüş Bacca'ya tekrar eğiliyor.
IDFA'da yok yok
Brezilya'da iktidarı kısa bir süre önce resmen ele geçirenler yüzünden ülkenin ve tüm gezegenin muzdarip olacağını tahmin etmek zor değil. Memlekette adaletin geçersiz bırakıldığının ispatlarından biri, geçtiğimiz yıllarda sivil darbeyle yetkileri elinden alınmış devlet başkanı Dilma Rousseff'e yönelik davaydı. Yönetmenliği Maria Augusta Ramos tarafından gerçekleştirilmiş O Processo IDFA'nın siyasi duruşunu teyit ediyor.
Amsterdam'da gösterilecekler arasında, Brezilya'nın aşk diyarı olduğunu derinden hissettiren bir belgesel ise Bixa Travesty. Cinsiyeti hususunda herhangi bir kimliğe hapsedilmeye kesinlikle tahammülü olmayan Linn da Quebrada, yönetmenler Claudia Priscilla ile Kiko Goifman'ın ortaya çıkardığı biyografik eserde seyirciyi derinden etkileyecek.
Ekonomik krizler sırasında milliyetçi duygulara seslenerek savaş çığırtkanlığı yapmak tarih boyunca sık sık başvurulan bir metot olmuştur. Yönetmenliğini Lola Arias'ın üstlendiği Theatre of War Birleşik Krallık ile Arjantin arasında Falkland savaşı olarak bildiğimiz dinamiği gayet yenilikçi sanatsal bir dille IDFA seyircisine de aktaracak.
Futbol kurallarının değişme ihtimaline göz kırpan Infinite Football mevzubahis spor hakkında felsefi bir tartışma seviyesinde. Romanyalı meşhur kurmaca yönetmeni Corneliu Porimboiu'nun elinden çıkma belgesel İstanbul Film Festivali seyircisini epeyce zorlamıştı.
Cinsiyet klişelerinin yerle bir edildiği bir diğer yapım Cassandro the Exotico!. Yönetmen Marie Losier kahramanını yakından takip edip muhafazakâr bakış açısında birbiriyle tezat oluşturan eşcinsellikle güreşçilere has kas gücü sentezini cilalayarak seyirciye aktarıyor.
Geçtiğimiz senelerde IDFA'nın programında yer alıp bu sene tekrar seyirciyle buluşacak Giovanni and the Water Ballet adlı kısa film kadınlara has bir spor olarak kabul edilen su balesindeki bir erkeğe eğiliyor. Yönetmen Astrid Bussink oğlan çocuğu Giovanni'nin bu spora gönül vermesini ve piyasadaki tek erkek olarak varolmaya çalışmasını şefkatle betimlemiş.
Çocukluğun değerini bize layıkıyla hissettiren Guaxuma adlı animasyon filmi de Amsterdam'da seyirciyi büyüleyecektir. Yönetmen Nara Normande kum tanelerine dayandırdığı kendine has teknikle mazisine unutulmaz bir yolculuk yapıyor.
Kaçırılmayacaklardan...
Yaratıcı belgesel sanatının yaratıcısı olarak bilinen Dziga Vertov'un bir şaheseri IDFA'da bu sene onurlandırılacaklar arasında. Şimdiye kadar sadece 12 dakikalık bir kısmının kurtulduğu sanılan Anniversary of the Revolution adlı 1918 yapımı film 119 dakikalık versiyonuyla seyirciyi ihya edecek. Rusya'dan araştırmacı Nikolai Izvolov'un çalışmalarıyla ortaya çıkarılan eser Amsterdam'ın tarihî sineması Tuschinski'nin büyük salonunda seyirciyle buluşurken Moskovalı sanatçı Kate NV'nın elektronik tınıları klasik müzik altyapısıyla birleşip eklektik bir ambiyans oluşturacak.
Kamboçya'nın kolektif travması hakkında ilgi gören üçlemenin son halkası Graves Without a Name. Ödüllü sinemacı Rithy Panh Kızıl Kmerlerin icraatına bir kez daha parmak basarken 116 dakikalık belgeselde "isimsiz mezarlar"ın vaziyetini her zamanki estetik yaklaşımıyla gözler önüne serecek.
Tango deyince ilk aklımıza gelen isimlerden biri mutlaka Astor Piazzolla'nınki olur. Daniel Rosenfeld'in yönettiği Piazzolla, the Year of the Shark adlı 92 dakikalık belgesel değerli müzisyeni yakından tanımak isteyenler için birebir, ne de olsa filme temel oluşturan malzemenin çoğu ailesi tarafından tedarik edilmiş.
IDFA'da yer alan biyografik eserlerden bir diğeri Ingmar Bergman'a eğiliyor. Kendisi de tecrübeli bir sinemacı olan Margharete von Trotta'nın elinden çıkma Searching for Ingmar Bergman adlı belgeselde ustanın eserleri, film çekmeyi tercih ettiği yerler, özenle seçtiği oyuncular hakkında derin bilgiye sahip olacağız. Bergman'ın kültürel mirası nedir? Bergman'la sette çalışmak nasıl bir şeydi? O nasıl bir babaydı? gibi sorulara cevap aranırken, döneminde kadın sinemacıları nasıl etkilediği de filmde irdelenen mevzulardan.
Teknolojik gelişmeleri yakından takip etmeyi seven IDFA'da interaktif çalışmalar da geniş yer tutuyor. Sundance'ten sonra uluslararası prömiyerini Amsterdam'da yapacak olan Zikr: A Sufi Revival adlı 17 dakikalık yapım Sufiliğin Tunus'ta milli bir miras ve popüler kültürde fazlasıyla yer alan bir unsur olarak sevildiğini gözler önüne seriyor. Tunus/ABD ortak yapımı filmde, Arap Baharı sonrasında Selefi muhafazakârlığına karşı Sufiliğin, uygulanabilirliği yüksek daha bireysel alternatif hali irdeleniyor.
Amsterdam ayırım gözetmeksizin hepimizi bekliyor sanki... (MT/AS)
* Festival hakkında teferruatlı malumata buradan ulaşabilirsiniz.