“9 Ocak günü, Bursa’da altı yaşındaki Yücel iki ağabeyiyle birlikte çöpten kâğıt toplarken; arabanın altında kalarak yaşamını kaybetti.”
AKP-Cemaat “depişmesi”, ayakkabı kutularından çıkan paralar, HSYK’daki değişiklikler, karşılıklı sızdırılan ses kayıtları, yerel seçim adaylarının belirlenmesi, Ankara’nın Gökçek’ten Mansur Yavaş’a varabilecek kederli şansızlığı derken; Bursa’da yaşanan bir olayı, olağan trafik kazası diyerek geçmemek, tam da orada durarak anlamak gerek – Eduardo Galeano’nın dediği gibi- “Dünyanın yoksul çocuklara nasıl da çöp muamelesi yaptığını”…
Altı yaşındaki Yücel, atık kâğıt işçiliği yaparken arabanın altında kalarak yaşamını kaybetti. Evet, yanlış yazılmadı. Yücel altı yaşındaydı ve atık kâğıt işçiliği yapıyordu. On iki ve on altı yaşındaki iki ağabeyiyle birlikte, para kazanmak için her gün satmak üzere; çöpten kâğıt toplamaya çıkıyordu, yedi kişilik ailesinin geliri 20 TL olduğu ve okula gidebilmesi için para toplaması gerektiği için…
Haydar Ergülen demişti, “Bir çocuğun ölümü yalnızca kendi ölümü değildir, başka çocukların da ölümüdür” diye. Biz de biliyorduk işte Yücel’in ölümünü… Başka çocukların ölümünden biliyorduk…
On üç yaşında pres makinesine sıkışan Ahmet Yıldız’ın ölümünden, çalışmak zorunda kaldığı tekstil fabrikasında başına isabet eden kurşunla yaşamını kaybeden on üç yaşındaki Emine Demirel’in ölümünden, Kayseri’de taş ocağında çalışmak zorunda kalan 16 yaşındaki Ferhat İridağ’ın ölümünden biliyorduk.
Aslında 2013 yılında, yani bir tek yıl içerisinde, iş cinayetlerinde yaşamını kaybeden en az 55 çocuğun[1] her birinin ölümünden biliyorduk. Ama önüne geçemedik.
Geçemedik çünkü; bizim bildiğimizi, bizim anladığımızı devlet hiçbir zaman bilmek istemedi, anlamak ve çözmek istemedi…
Yıllardır söyledik, haykırdık. Sesimizi duyurmaya çalıştık. Çocuklar çalışmak zorunda kaldıkça, her çocuğun ölümünün hesabı sorulmadıkça yani yoksul çocuklara çöp muamelesi yapılmaya devam edildikçe altı yaşındaki Yücel’in çöpten kâğıt toplamak zorunda kalacağını ve ölebileceğini söyledik.
İşte şimdi yine söylüyoruz. Yücel’in ölümü sadece Yücel’in ölümü değil. Yücel’in ölümü anlaşılmadıkça, sorumluları belirlenmedikçe, hesabı sorulmadıkça ve altı yaşındaki bir çocuğun sokakta çöpten kâğıt toplamasının önüne geçilmedikçe başka çocukların ölümü de olacak, ne yazık ki şimdiden biliyoruz.
Türkiye’de çalışmak zorunda bırakılan bir milyona yakın çocuğun yaşları 6 ila 14 yaş arasında değişen 292 bini, çalışması yasak olan çocuklar. Öyle ki bu çocukların çalışması yasak olduğu için her şekilde kayıt dışı ve her şekilde en kötü koşullar çalışmak zorunda kalıyor. Bir kısmı tarım sektöründe çalışırken bir kısmı ise aile bireylerine yardım ediyor. Tıpkı altı yaşındaki Yücel gibi… Ne ücret alıyor ne de başlarına gelebilecek kötü bir durumdan korunabilmeleri mümkün oluyor.
Halbuki Türkiye 1990’ların başından beri çocuk işçiliği ile mücadele ediyor. Devlet kurumları ILO işbirliğiyle başlayan süreci övünerek anlatıyor. Ama 20’den fazla yıl geçmesine karşın, 2014 yılında altı yaşındaki bir çocuk çöpten kâğıt toplarken ölebiliyor.
Süslü otellerde, büyük hibelerle yapılan çocuk işçiliğine yüzeysel, eksik ve yanlışlarla yaklaşan, ailenin sosyal haklarından, yoksulluktan, gelir eşitsizliğinden, adaletsizlikten, göçten, işsizlikten ve pek tabii ki tüm bunlara sebep var olan ekonomik sistemden söz etmeyen bu çalışmaların sonucu, altı yaşındaki Yücel’in çöpten kâğıt toplarken yaşamını kaybetmesi oluyor. Oysa altı yaş, 4+4+4 eğitim sitemiyle ilkokula başlamak için erken olup olmadığı tartışılan bir yaş... Altı yaş insan gelişimin temelinin atıldığı bir yaş... Altı yaş bir çocuğun güvene, sevgiye ihtiyaç duyarken tek işinin oyun olması gerektiği bir yaş...
Devletin bunca yıldır çocuk işçiliği ile mücadelesinde eksik ya da yanlış yaptıkları yetmiyormuş gibi hükümet çocuk işçiliğinin önünü açacak başka düzenlemeler yapmaktan da çekinmiyor.
Önce 4+4+4 eğitim sistemi, ardından sanayi bölgelerinde açılan meslek liseleri, sonra da yönetmelikte yapılan değişiklikle çocukların ağır işlerde çalıştırılmasının mümkün olabilmesi… Buradan anlıyoruz ki devletin niyeti çocuk işçiliğini ortadan kaldırmak değil aksine “piyasa”nın istediği elemanı “en ucuz şekilde piyasaya sunmak”…
Evet, Türkiye’de gündem hızlı akıyor. İşten eve geçene kadar operasyonlar oluyor, yasalar çıkıyor, geceyarısı ses kayıtları internete düşüyor, vs... Ama bu yoğun gündem altı yaşında atık kağıt toplayan bir çocuğun ölümünde devletin sorumluluğunu örtmüyor.
Yücel’in ölümünü olağan bir trafik kazası olarak geçmeyelim. Duralım ve görelim! Devlet “yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor”… (EK/YY)
* Ezgi Koman, Gündem Çocuk Derneği
Dipnotlar: