Başbakan Erdoğan, hapishanede bulunan tutuklu ve hükümlülerden evli olanların eşleriyle birlikte 24 saat geçirebilme hakkı sağlanacağını açıkladı. Bu açıklama üzerine Adalet Bakanlığı'nın 'Ceza ve Güvenlik Tedbirleri İnfazı Hakkında Kanun'da tek maddelik bir değişiklik yapması bekleniyor. Yapılan bu değişikle evli olan yaklaşık 50 bin mahpus hapishanelerde inşa edilecek ya da düzenlenecek "stüdyo tipi" mekanlarda eş ve çocuklarıyla birlikte 24 saat geçirebilecek. Basına yansıdığı kadarıyla mahpuslar yılda üç kez bu uygulamadan yararlanabilecek.
Bu tasarı üzerine bazı öngörülerde bulunmak mümkün ve gerekli görülüyor:
1- Bu uygulamanın olumlu bir gelişme olarak görülebilmesi ancak nasıl sınırlanacağı ve nasıl uygulanacağıyla alakalı olacaktır. İlk bakışta böyle bir konunun gündeme alınması dahi olumlu yönde atılan bir adım olarak görülebilse dahi bu konuda aceleci olmamak gerek. Burası Türkiye ve Türkiye'nin hapishaneler konusundaki sicili böylesi konularda aceleci olmamak gerektiği konusunda yeterince uyarıcı örneğe sahiptir.
2- Hapis cezasının kendisinin insan haklarına aykırı olduğu, insanların temel hak ve özgürlüklerini kısıtladığı on yıllardır kabul ediliyor ve alternatif ceza yöntemleri tartışılıyor. Gelinen süreçte, hapis cezasını savunanlar dahi artık "kötü ama gerekli" demek zorunda kalıyor. Tartışılan bu tasarıyla getirilmek istenen "aile odası" uygulaması "kötü" bir cezalandırma yönteminin (hapsetmenin) etkilerinin giderilmesi yönünde atılan bir adım olarak sunulsa da asıl önemlisi hapis cezasının "kötü" olduğunun kabulüdür.
3- "Türkiye hapishanelerinin tek ve en acil sorunu bu mudur?" sorusu haklı bir sorudur. İHD haklı olaraktan "neden hasta mahpuslar için bir adım atılmıyor" diye soruyor. Bunun yanı sıra, yer yokluğu gerekçesiyle "oda tipi" hapishanelerde "haftada 10 saat sohbet hakkı" ya hiç uygulanmaz ya da 2,5 saat gibi sürelerde uygulanırken yeni tasarının beraberinde getireceği "aile görüşü" nasıl olanaklı olacak diye sorulabilir. 10 saat sohbet hakkı için mekanlar yapılmazken, stüdyo tipi aile odaları nasıl yapılacaktır?
4- Tasarının içeriği basına yansıyan haliyle eleştirilmeye muhtaçtır. İlk olarak; sadece evlileri kapsayacağı söylenmektedir. Tasarı gereği evli olan mahpuslar eşleri ve çocuklarıyla görüşebilecektir. Evli olmayanların aileleri yok mudur? Tasarı var olan haliyle bu görüşmeyi sadece "cinsel ilişki" şeklinde sunmaktadır. Bu tasarı, bu haliyle baştan sakattır. Bütün mahpuslara, sadece eş ve çocuklarıyla değil, tüm aile bireyleriyle ve istediği arkadaşlarıyla görüşebilme imkanı tanınmalıdır. Bu durum "cinsel ilişki" kalıbından çıkarılıp "sosyal ilişki" haline getirilmelidir. Ancak var olan yasa tasarısı buna baştan manidir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un ziyaretleri düzenleyen 83. Maddesine göre mahpuslar sadece üçüncü dereceye kadar akrabalarıyla ve bunlar haricinde seçecekleri 3 kişiyle görüşebilmektedir. Yani mahpusların arkadaşlarıyla, sevgilileriyle görüşebilme imkanı zaten sınırlandırılmış durumdadır. Bu yasa maddesi değiştirilip, var olan tasarı "sosyal ilişki" olarak yeniden düzenlendiğinde tasarı olumlu olarak görülmeye başlanabilir ve tartışılabilir bir zemine çekilmiş olur.
5- Basına yansıdığı kadarıyla mahpusun bu uygulamadan yaralanabilmesi ancak son 6 ay disiplin cezası almamakla mümkün olabilecektir. Bu haliyle bu uygulama bir "hak" değil, bir "ödül" olarak sunulmaktadır; "makbul mahpus" olmanın ödülü. F Tipi Hapishaneler gündeme getirildiğinde başlıca eleştiri "tecrit"ti. "İnsan sosyal bir varlıktır" denilmekteydi. İnsan sosyal ilişkileriyle insandır ve sosyal ilişkiler bir haktır. Ödül haline getirilemez. Bu uygulama, disiplin cezası almamak koşuluna bağlı kaldığı sürece mahpuslar için "rehabilitasyon", "tretman", "iyileştirme", "yeniden sosyalleştirme", "topluma kazandırma" olarak adlandırılan her tür uygulamanın teşviği olmanın ötesine geçmeyecektir. O zaman da olumlu bir gelişme, bir hak değil hapishanelerde uygulanan ve uygulanacak olan infaz politikalarının bir aracı olmanın ötesine geçmeyecektir.
6- Tasarının "cinsel ilişki" sınırları içinde tutulup tartışılması, daha temelde bir tehlike taşımaktadır. Mahpuslar "insan"dır. Mahpuslardan, gardiyanların gözetimi ve denetimi altında bir araya gelmelerini istemek onların insan olma hallerine yönelik bir saldırıdır. İnsanlar arasındaki "cinsel ilişki", hayvanlar arasında görülen "çiftleşmek" durumuna indirgenmek istenmektedir bu tasarıyla. İnsanlar, birilerinin gözetimi ve denetimi altında "çiftleşmezler". Bu durum, mahpusların itibarsızlaştırılması, aşağılanması demektir ve mahpuslar üzerinde ciddi psikolojik tahribatlara neden olabilecektir. Tasarı bu haliyle mahpusların "insan olma" hallerini yok saymakta ve hedef almakta, erozyona uğratma tehlikesi taşımaktadır.
Son olarak şunu söylemek haksızlık ve hadsizlik olmasa gerek; tasarıyı gündeme getirenler, çıkaracak olanlar ve savunanlar bu "stüdyo tipi" odaların açılışını yapabilirler. Ne de olsa Türkiye, kurdele kesmenin marifet sayıldığı bir ülke. (ME/HK)