Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanı yemini edecek Erdoğan'ı alkışlaması, malzeme çıksa da bir linç kampanyası yürütsek, dercesine bekleyen bazı çevreleri hareketi geçirdi.
Şunu baştan söylemekte fayda var ki bazı eleştiriler bu linç kampanyasının dışında ve gerçekten iyi niyetlidir. Demirtaş'a oy vermiş ve "Bu alkış olmasaydı iyi olurdu," veya "Bu alkışın bir izaha ihtiyacı var," diyenleri anlamak ve onlara hak vermek mümkün yani.
Ancak bazı çevrelerin, "BDP'nin -Kürtlerin- tekelinde" diyerek aslında Kürt siyasetçilerin figuran olmadığı senaryolarda olmayı içine sindiremedikleri için HDP'yi eleştirenler ve HDP bileşenlerini "Şakşakçı", "kuyrukçu" diye itham edenler gibi, eleştirilerinde iyi niyet görmek ve "eleştirilerini" anlamak gerçekten mümkün değil!
Örneğin üç beş tane tweeti dayanak yapıp "Demokratik kamuoyunda Demirtaş'a alkış tepkisi" diye bir başlıkla haber yapmak nereden bakarsak bakalım, gariptir!
Bu, habercilik açısından sıkıntılı bir durumdur! Zira "demokratik kamuoyu" kavramının karşılığı, yazdıkları kendisini bağlayan üç-beş kişi değildir!
Yanısıra; seçimlerde tutumsuz kalan, en azından tutumunu deklare etmeyen bazılarının ise Demirtaş'a, zorlama sebepler sunarak oy vermeyip salt Erdoğan karşıtlığı üzerinden İhsanoğlu'na oy vermeleri (İhsanoğlu'na oy vermenin siyasi etik açısından analizini ayrıca yapmaya gerek yok) ve bugün Demirtaş'a alkış mevzusu üzerinden "karalama" yapmaları "sol, sosyalist" kimlik açısından da son derece sıkıntılıdır! (Bu arada; söz konusu bazılarının CHP ve MHP'nin adayına oy verdiğini bilmek için oy kullandıkları sırada onlarla aynı kabinde olmak gerekmiyor sanırım.)
Diğer bir husus şu ki; Erdoğan'ın başarısında -öyle ya da böyle alınan yüzde 52 oyu kastediyorum- önemli bir pay da başta sol oyları mundar edenCumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmak üzere, HDP de -oyunu yükseltmesine rağmen- dahil tabi; sol, sosyalist, sosyal demokrat çevrenin başarısızlığındadır!
Hal böyleyken bu çevrelerin, oyunu bir nebze artırmış ve bununla bir umut yaratabilmiş HDP'ye destek olmamaları bir yana, şimdi köstek olmalarının nedeni üzerinden gerçekten çok ciddi durmak gerekiyor. Ancak ondan sonra belki, solda en büyük başarısı mitoz bölünme olanların, (bu arada; kimi bölünmelerin Kürt alerjisinden ileri geldiğini hatırlatmakta fayda var), "birleşip büyüyerek devrim yapılabileceğini" anlaması sağlanabilir.
***
"Katil alkışlanmaz!"
Türkiye'de birilerinin Kürdün, Ermeninin... katlinde eli olmayan bir "devletli" var mı? Yok!
O zaman ne yapsın Kürtler?
Bunlar bizi katletti, biz onlarla müzakere etmeyiz, barışmayız, tek oluru bağımsız devletimizi kurmamızdır, mı desinler? Bunun için 30 yıl daha mı silahlı mücadele versinler?
O zaman da "bölücü" diye etiketliyecekler, "Haklı sebepleri var ama şiddeti tasvip etmiyoruz," diyecekler...
***
Çok uzatmadan yazıyı, Cemil Bayık'ın Ruşen Çakır'a verdiği söyleşiden bir kesiti paylaşarak bitirmek istiyorum:
“(...) Bugün AKP ile müzakereleri yürütüyorsak bu AKP’yi doğru gördüğümüzden veya AKP yandaşı olduğumuzdan değildir. Kalkıp bizi AKP yandaşı olarak gösteriyorlarsa vicdansızlıktır. Şu yanlıştır: ‘AKP’ye destek olunuyor ve AKP bu sayede başarılı oluyor.’ Bugün çoğunluğun düşüncesi de şudur: ‘PKK, AKP’yi destekleyerek, bizim demokratik haklarımızın kısıtlanmasına yol açıyor, hizmet ediyor.’ Bu büyük bir vicdansızlıktır. Bugün Türkiye’de özgürlük ve demokrasi mücadelesini en çok yürüten bu harekettir. Birçok çevre, kesim birtakım örgütlenmelere girebiliyorsa bu PKK’nin yürüttüğü mücadelenin sonucudur. En çok AKP ile mücadele eden biz olduk. Hâlâ biz mücadele ediyoruz. Türkiye’deki devlet ve hükümetin zihniyetinin değişmesi için tek taraflı çabalar yürütüyoruz. (...)” (BA/HK)