Anlatmaya çalışıyordu; ama kesik kesik ve sözcük bulmakta zorlanarak. Üstelik olan bitenin bir bölümünü kendine sakladığı da belliydi. Ağlamaya direnmekten vazgeçip salıverdi gözyaşlarını; sular sellercesine.
Annesi kısa süreliğine şehirdışına çıktığından 8. sınıfa giden arkadaşım Ozan’a koruyucu annelik yapan ben; o göğsüme yaslanmış ağlarken bir yandan ne demem, nasıl davranmam gerektiğini düşünüyordum.
Yedi yıl birlikte okuduğu arkadaşlarından hayat emredince, mecburen ayrılmıştı. Yeni okulunu sevmemişti hiç. Yeni arkadaşları tarafından dışlanmayı kaldıramıyordu; sene başından beri. Ders başarısı yüksek olduğundan öğretmenleri onu öne çıkarttıkça sınıf içindeki Oytun’un başı çektiği grup onunla uğraşır olmuştu. Ozan’ın sıra arkadaşı ve sınıfın gözde kızı Ayşim’in ders-ödevlerine yardım etmesinden, teneffüste birlikte gezmesinden ifrit olan Oytun ve ekürisi; tuvalet dahil her yerde Ozan’ı sıkıştırıyor, parasını alıyor, üstünü başını çekiştiriyor, ‘birilerine söylersen; başın yanar' diye tehdit ediyormuş meğer. Bugün kafeteryada; elinde tost-ayran varken Oytun çelme takmış ve ayran üstüne dökülmüş; tostta yere düşmüş. Aç kalmak, kirli gezmek, refüze olmak, dahası içinden geçen şeyleri yapamamak; çok oturmuş içine. “Sadece Oytun olsa döverim ama yanında 5-6 kişi var en az. Baş edemem ki” diyordu sık sık. “Bu olanları anneme söylemeyeceğine söz verir misin Şado” diyen Ozan’a yanıtım ‘hayır’ oldu.
Sakinleyince yemeğimizi yedik; o dersinin başına oturdu; ben de akran zorbalığına ilişkin bir şeyler okumak için bilgisayarın.
***
Akran zorbalığına “bullying” deniyormuş meğer; kavram yeni; olgu çok tanıdık-bildik. İçinde fiziksel şiddetin her türü var; psikolojik boyutu da. Uygulama yeri: okullar, sokaklar, spor-oyun alanları. Güçlünün(!) güçsüzü(!); sindirme ve yıldırma amacıyla sistematik ve sürekli olarak huzursuz etmesi.
Örnek mi? Okulda; büyük sınıflardaki çocukların, kendilerinden küçüklere zorbalık yapması. Aynı sınıftaki fiziken güçlü olanların güçsüz çocukları değişik şekillerde ezmesi; mesela ders araç-gereçlerine zarar vermesi. Okul başarısı düşük olanların yüksek başarılıların zayıf olan yönleriyle dalga geçmesi. Yoksul çocukların diğerlerince aşağılanması. Bedensel sakatlığı olan çocuklarla alay edilmesi. Etnik kökeni, dili ya da şivesi farklı olan çocukla diğerlerinin dalga geçmesi.
Sessiz kaldığı ve tepki vermediği sürece maruz kaldığı şiddetin artarak süreceğinden habersiz olan kurban çocuk genellikle durumu ailesine, öğretmenlerine iletmediğinden ebeveynin çocuğunu iyi okuması önem kazanıyor. Aile; uykusunda sıçrayan, altını ıslatan, iştahı kaçan, okula gitmek istemeyen, sıkça baş–karın ağrısı çeken ya da midesi bulanan, her fırsatta odasına çekilip kendine gömülen, ürkek-çekingen davranışlar sergileyen ya da evde saldırganlığı artan, okul başarısı düşen çocuğun peşine düşmeli; ancak sıkmadan-boğmadan, çok fazla sorgulamadan gözlemlerini ve takibini arttırarak.
Genellikle okulda zorba olanlar, aile içi şiddet kurbanı olan çocuklar; akran şiddeti kurbanı olanlar ise ‘evet’i çok, ‘hayır’ı az olan çocuklar olurmuş. Akran şiddeti en çok kız-erkek ilişkileri nedeniyle uygulanır; öğretmenler bu zorba davranışları ciddi fiziki şiddet olmadığı sürece önemsemezmiş.
***
Ertesi gün telefonla paylaştım; Ozan’ın durumunu annesiyle. Üzüldü tabii; döndüğünde konunun üzerine yürüyecek sert adımlarla elbette.
Kafamı taktım ya; akran şiddetine ilişkin sanal alem okumalarım esnasında rastladığım Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi-TÜBİTAK işbirliğiyle 12 farklı bölgeden on bin öğrenciyle görüşülerek yapılan “liselerde akran zorbalığı” araştırması http://www.memurhaberleri.net/haber_detay.asp?haberID=5949 sonuçları ürküttü beni. İşte bazı sayılar (yaklaşık):
* Her 2 öğrenciden biri şiddet uyguluyor.
* 10 liseliden 6’sı her gün/haftada en az 1 kez şiddet görüyor.
* Her 10 öğrenciden 3’ü en az 1 kez ayda/dönemde/yılda şiddet görüyor.
* Her 10 öğrenciden sadece 1’i hiç şiddet görmemiş.
* Her 10 öğrenciden 5’i her gün, 3’ü ise en az 1 kez akranlarına fiziksel, dışlama, eşyalarına zarar ve cinsel türde şiddet uyguluyor.
* Her 10 öğrenciden 2’si hiç şiddet uygulamıyor.
* Maruz kalınan şiddetin yüzde 26’sı fiziksel, 13'ü dışlama, 35'i eşyalara zarar verme, 20’si cinsel.
* Uygulanan şiddetin en yaygın türü: alay etme (yüzde 29).
* En çok erkek çocukları ile 12. sınıf öğrencileri şiddet uyguluyor.
* Şiddette endüstri meslek liseleri ilk, kız meslek liseleri ile imam hatip liseleri son sırada.
* Akran şiddeti devamsızlığı, devamsızlık okulda başarı düşüklüğünü getiriyor.
Kızlarım eğitim sürecinde karşılaştıkları ufak tefek akran şiddeti sayılabilecek davranışlarla baş etmeyi becerdiler bir şekilde; bizden aldıkları destekle. Ama bu süreçte akranlarından değil de, birinin beden eğitimi, diğerinin fizik öğretmeninden gördüğü şiddetle baş etmemiz kolay olmadı. Kendi eğitim sürecime ilişkin sadece ilkokul 4’te gözlük taktığımda “dört göz” diye alay edildiğini, sokakta oynarken de “şişko patates” dendiğini ve kedi korkum nedeniyle üzerime çok gelindiğini hatırladım şimdi. Ben de akranlarımın değil ama ilkokul öğretmenimin yaptığı ayrımcılığı unutmadım hiç. Ha bir de; sıkça işyerinde uğradığım psiko-terörü saymalıyım.
Bu içerikte bir yazı karaladığımı öğrenen oda arkadaşım; “Sosyal medya, özellikle facebook; akran şiddetinde en büyük arena oldu. Yeğenimin durumu ortada. Canına kıymayı bile düşünmüş. Şimdi psikolojik tedavi altında. Sevgilisiyle öpüşürken gizlice telefonla fotoğrafını koymuşlar”.
***
Ozan, akranlarından gördüğü bu şiddetle baş etmeyi becerir; hasar alsa da. Annesi Ozan’ın en az hasarla atlatması için okul-öğretmen işbirliği yapar. Ozan’a, akranlarına şiddet uygulayan Oytun ve ekürisinin durumu –bence- daha vahim. (ŞD/YY)
* Şadiye Dönümcü. sosyal hizmet uzmanı.