bianet’in 2024 yılı erkek şiddeti çetelesine göre, 315 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Aslına akarsanız bu rakam, yalnızca bir sayı değil, her biri aydınlatılmayı bekleyen bir vaka. Şüpheli ölümler her zaman bir cinayeti işaret etmese de, birçoğunun kadın cinayeti olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz.
Şule Çet davasını hatırlar mısınız? Eğer kadınlar kararlı bir mücadele vermeseydi, Şule’nin ölümü “intihar” olarak kayıtlara geçecekti. Hatırlarsanız, kadınların kararlılığı sayesinde, Şule’nin öldürüldüğü açığa çıktı. Benzer şekilde, Alanya’da Gamze Yağlıoğlu ve Bakırköy’de Vesile Bingöl’ün ölümleri de önce “intihar” olarak sunuldu. Ancak ailelerin ısrarlı mücadelesi ve kadın örgütlerinin baskısıyla, bu kadınların öldürüldüğü ortaya çıktı.
Bugün ise Çanakkale’de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Öğretim üyesi Tuğba Yavaş’ın ölümü, ailesi ve kadın örgütlerinin hakikat talebine rağmen, yargı sürecindeki çelişkilerle birlikte aydınlatılmayı bekliyor.
Dava hakkında
30 Ekim 2024’te, Çanakkale’nin Hamidiye Mahallesi’nde, ÇOMÜ öğretim üyesi Tuğba Yavaş, 5. kattaki evinin balkonundan park halindeki bir motosikletin üzerine düşerek hayatını kaybetti.
Eşi Prof. Dr. Alptekin Yavaş, cinayet şüphesiyle tutuklandı ve hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Ancak ne olduysa oldu, dava sürecinde bir dizi çelişki yaşandı. Çanakkale 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nden ağır ceza mahkemesine devredilen dosyada, henüz tanıklar dinlenmeden, Adli Tıp raporu tamamlanmadan, sanık hakkında 8 Ocak'taki ilk duruşmada tahliye kararı verildi.
Tuğba Yavaş’ın ailesi, yargı sürecindeki çelişkilerin adaleti zedelediğini dile getiriyor. Yaşanan usulsüzlükler, yargılamanın şeffaf yürütülmediğine dair şüpheleri artırıyor. Ailenin dile getirdiği detaylar, bu belirsizliği daha da derinleştiriyor:
Tuğba’nın ruh hali: Olaydan bir gün önce arkadaşlarıyla mevlüt hazırlığı yapan Tuğba’nın, yakınlarına göre, intihar edecek bir ruh hali içinde olmadığını söylüyor.
Görgü tanıkları: Tanıklara göre Tuğba kafa üstü düşmüştü. Ancak bu düşüş, bir itme sonucu mu yoksa intihar mı? Bu sorunun cevabı hâlâ belirsiz.
Çelişkili ifadeler: Sanık Alptekin Yavaş’ın verdiği ifadelerdeki tutarsızlıklar, davanın derinlemesine incelenmesi gerektiğini gösteriyor.
Tuğba Yavaş’ın ailesinin avukatı Özgür Abatay, “Adalet neden bu kadar zor ve geç sağlanıyor?” diyerek, bu süreçte yaşanan aksaklıklara dikkat çekiyor.
Dava, Ağır Ceza'dan Asliye Ceza'ya neden alındı?
Tuğba Yavaş’ın kuzeni Büşra Akgümüş ve ailesi X’te seslerini duyurmaya çalışıyor.
Tuğba’nın ailesi, sürecin başından bu yana büyük bir adaletsizlikle karşı karşıya olduklarını ifade ediyor. Ablalarını kaybettikleri gün başlayan bu mücadelenin, usulsüzlükler ve şeffaflıktan uzak kararlarla daha da zorlaştığını belirtiyorlar. Aile, kamuoyundan destek bekliyor ve seslerini şu sözlerle duyuruyor:
30 Ekim 2024’te Tuğba’nın ölümünün ardından eşi Alptekin Yavaş, ilk duruşmada tutuklu yargılanmasına karar verilmişti. Ancak daha deliller toplanmadan, tanıklar dinlenmeden, Adli Tıp raporu tamamlanmadan, sanık 14 Ocak 2025’te serbest bırakıldı.
Aile, bu süreci “usulsüzlük” olarak değerlendiriyor. Çünkü Alptekin Yavaş’ın avukatlarının dilekçelerinin UYAP’a yüklenmediğini ve mahkemenin gerekçeli karar sunmadan tahliye kararı verdiğini söylüyorlar.
Ayrıca, ilk iddianame Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini işaret ederken, bir gün sonra yeni bir iddianameyle dosyanın Asliye Ceza Mahkemesi’ne sevk edilmesi de büyük bir soru işareti yaratıyor.
Ailenin avukatı Özgür Abatay, bu süreçte cevap haklarının ihlal edildiğini ve şeffaflık sağlanmadığını vurgularken, şüphelinin yurtdışına kaçma ihtimaline dikkat çekiyor.
Aile, bu sürecin yalnızca Tuğba’nın değil, tüm kadınların adalet mücadelesi için kritik bir öneme sahip olduğunu belirtiyor.
bianet’in çetelesindeki her “şüpheli ölüm,” hakikatin ortaya çıkarılması için bir çağrı aynı zamanda. Şule Çet, Vesile Bingöl ve Gamze Yağlıoğlu’nun davalarında olduğu gibi, Tuğba Yavaş için de kadınların mücadelesiyle gerçeklerin gün yüzüne çıkması mümkün elbette. Sanırım bu sadece bir ailenin ya da kadın örgütlerinin mücadelesi olmamalı.
Herkes için adaletin sağlandığı yeni bir hafta gelsin. Eşitlik ve özgürlükten yana...
(EMK)