Aslında belki de; Diyarbakır Sur Belediyesinin, içerde olmasına rağmen hâla belediye başkanı olan, Abdullah Demirbaş'ı ismini zikrederek tek başına manşete taşımak bir çok açıdan sakıncalı.
En başında vurgulamakta yarar var. Demirbaş'la beraber ya da ondan önce birkaç operasyonla gözaltına alınıp tutuklananlar da en az Abdullah Demirbaş kadar önemli ve kayda değer. Ama siz bunu "simgesel" manada dile getirilmiş bir isim telaffuzu sayıp, geçin isterseniz...
Hala tanımayanlar varsa...
Benim yazdıklarımın daimi okuru olanlar daha önce de kimi etkinlikleri ve çalışmaları nedeniyle yazılarıma gerekçe yaptığım Abdullah Demirbaş'ı da sur belediyesini de tanırlar, tanımaları gerekir.
Hâla tanımayanlar olabileceği noktayı nazarından hareketle birkaç kelam etmekte yarar var. Abdullah Demirbaş, 2004 yerel genel seçimlerinde geçerli oyların yaklaşık yüzde 60'ını alarak Diyarbakır'ın eski ve tarihi dokusunun merkezi olan ilk kademe belediyesi olan, Sur belediyesinin başkanı olmuş bir siyasetçi.
Siyasetçi olmadan önce Eğitim-Sen'de kitle örgütçülüğü yapan bir eğitmen-sosyolog. 2004-2009 arasındaki beş yıllık başkanlık süresinin ilk üç yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde çok önemli ilklere parmak basmış bir belediye başkanı.
Diyarbakır için yaptıkları...
Sur diplerinin temizlenmesi, Diyarbakır Surları ile ilgili Uluslararası sempozyum, yedi dilde tanıtım rehberi, sadece çocuklar için düzenlenen festivaller ve daha bir çok iş.
Bana göre ise bütün bu yaptıkları içinde biri var ki, belki de budur katline vacip olan; ÇOKDİLLİ BELEDİYECİLİK...
İşte sanırım 1920'lerde kurulan ve 90 seneye varan cumhuriyet resmi ideolojisinin tekçi mantığının adeta haleti ruhiyesi olan ret, inkâr ve imha politikalarına "resmen" tavır alan bir ilk örnektir Demirbaş ve Sur Belediyesinin tavrı.
Sadece belediyenin santralini arayanlara "Rojbaş" deyip Kürtçe derdini sormakla yetinmemiştir. Aldığı meclis kararıyla da çok dilli ve çok kültürlülüğü "resmiyete" dökmüştür Sur Belediyesi ve Demirbaş.
Demirbaş'ın duruşu
Bana göre bu tepeden inmeci, buyrukçu, ben bilirimci ve 'ben verirsem yetin, vermezsem, sesini çıkarma, zamanını bekle' diyen / demeye getiren resmi ideolojiye bir "nanik"tir Abdullah Demirbaş'ın duruşu.
Demirbaş'ın dışında da elbette bugün adı BDP'li olan kimi belediyeler de çok dilliği kullanmışlardır. Ama Abdullah Demirbaş bunu meclis kararı ile resmiyete dökmüştür. İşte kanımca Abdullah Demirbaş'ın infazının kesilme sebebi budur.
Daha görev süresinin dolmasına iki yıla yakın bir zaman kala İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden azledilmesine sebep suçu budur. İki yıllık zaman dilimi içinde yeniden seçim yapılmayıp 2009 seçimlerini adeta bir devlet referandumuna çeviren muktedirin seçim tavrı tam da bu kararlılığa delalettir.
Ve elbette ki 2009 Mart seçimlerinde Abdullah Demirbaş'ın, partisi DTP (Kapatıldı) tarafından önseçimsiz ve bir kararla seçime üç ay kala yeniden aday gösterilmesi ve seçimden yüzde 66 gibi bir oy oranı ile kazanarak çıkması muktedire iyi bir dersti(r).
Bu ülkede kin ve öfkenin geçmişi derin
Kabul edilmeli ki bu ülkede kinin, öfkenin hayli büyük ve azımsanmayacak bir geçmişi vardır. Hesabını, kan davaları üzerinden işleten "Doğu Toplumlarında" maalesef demokratik hesaplaşmaların yerine her daim bir tarafa yazılan ve günü geldiğinde hesabı sorulacak olan suallerin çetelesi tutulur. İşte Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'ın muktedirin tavrına rağmen yeniden aday olup, bir önceki seçimden daha büyük bir çoğunlukla seçimi kazanarak, tekrar göreve başladığı gün, sahi "nerede kalmıştık" diyerek kolları sıvaması hesabın kesilme vaktinin ön habercisidir.
Demirbaş yeniden ve ikinci kez beldesinde belediye başkanı olduktan bir yıl kadar sonra bir grup belediye başkanı ve sivil toplumcu, siyasetçi ile birlikte önce gözaltına alındı. Ardından elleri kelepçelenip savcı karşısına çıkarıldı ve tutuklandı(lar).
Şimdi Demirbaş dâhil 14 Nisan 2009'dan bu yana birkaç operasyonla tutuklanan Kürt siyasetçiler (kimi kaynaklara göre 11 ay içerisindeki operasyon sayısı 5, tutuklu sayısı da 1500 dolayında) içerde. İlk operasyonla tutuklananlar dâhil hâla savcı iddianameleri hazırlanmamış ve hâkim karşısına çıkarılmamışlar.
Demirbaş'ın damar tıkanıklığı var
Abdullah Demirbaş'ın ise Türkiye genelinde ciddi sağlık sorunları ve acil müdahalesi gereken 37 tutuklu gibi önemli bir sağlık problemi var. Daha önce de defalarca ve günlerce tedavi amacıyla yattığı hastane raporları ile sabit "Damar tıkanıklığı"...
Haydi, hayırlısı diyeceğim ama demeye de dilim varmıyor. 'Senin hayır duan, küfür gibi kardeşim' demeye getiriyorsunuz eminim.
Vallahi de billahi de haklısınız bakın üstüne üstlük Avrupa da iki yüzlülük edip fukara Kürdün nefes ve haber aldığı Roj tv'ye huruç eyledi. Ayıklayın bakalım şimdi pirincin taşını...(ŞD/EÖ)