Ankara'da A.P.'yi sokak ortasında bıçaklayarak öldüren eski eşi tutuklandı. A.P.'nin can güvenliği bulunmadığı için savcılığa suç duyurusunda bulunduğu ve iki kez koruma istediği ancak savcılığın İ.Y.'yi gözaltına almadığı, mahkemeninse koruma talebini "aralarında evlilik bağı kalmadığı" gerekçesiyle reddettiği ortaya çıktı.
Dövdü, tecavüz etti, kaçırdı, tehdit etti, öldürdü
Habertürk gazetesinin haberine göre, A.P. (42), 2006'da İ.Y.'den (45) boşanmak için dava açtı, aile büyüklerinin araya girmesi üzerine davasından vazgeçti.
2009'da İ.Y., A.P.'yi önce dövüp sonra da tecavüz etti. "Cinsel saldırı" suçuyla çıktığı mahkemede "Eşimi çok seviyorum, pişmanım" deyince tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Çift Haziran 2010'da da boşandı.
İ.Y., iki ay önce A.P.'yi bıçak zoruyla kaçırdı. Barışmayı kabul etmezse A.P.'yi öldüreceğini söyledi. Birkaç gün sonra iki arkadaşıyla birlikte A.P.'nin evine gidip ölüm tehditlerini yineledi.
A.P., savcılığa suç duyurusunda bulundu, "Hepimizin hayatı tehlikede" diye dilekçe verdi. Savcılık ise Yetkin'i gözaltına almadı; sadece Paşalı'yı evine polis otosuyla gönderdi.
A.P. bu kez de avukatı Elif Kabadayı Tatar aracılığıyla mahkemeye başvurarak "koruma" talebinde bulundu. Mahkeme, aralarında evlilik birliği kalmadığı gerekçesiyle bunu reddetti.
İ.Y., 7 Aralık'ta A.P.'yi 10 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Bir arkadaşının evine saklanan zanlı, arkadaşının polisi araması üzerine yakalandıktan sonra tutuklandı.
İ.Y. ilk değildi
Şeyma Güneş (17), Mediha Baştürk (19) ve Sıdıka Platin (30) de ailelerinden ve eşlerinden şiddet gördükleri için sığınmaevine başvurdukları halde korunamamıştı. Şeyma'yı kardeşi, Mediha'yı kocası öldürmüştü. Mediha'yı kocasıyla polisler barıştırmıştı. Sıdıka ise hastaneye, kulağını kesen kocasına mahkeme kararıyla teslim edildikten yalnızca altı ay sonra hem de komada dönmüştü.
Üstelik onlar yalnız değildi, yalnızca gazetelere haber olduğu için not edebildiklerimizdi.
bianet'in gazetelere, internet sitelerine ve ajanslara yansıyan haberlerden derlediği çeteleye göre, erkekler 2010'un ilk 11 ayında en az 199, 2009'da 198 kadını öldürdü.
Yaşananlar gösteriyor ki, Türkiye'de devlet kendisine sığınan kadınları koruyamıyor. Devlet görevlileri, can güvenlikleri bulunmadığı için korunma talep eden kadınları şiddet ortamına geri gönderiyor. Hakim ve savcılar erkekleri koruyan kararlar verdikçe, kadınlar ölüyor.
Oysa kadınlara güvenli bir hayat sağlamak, Anayasa'ya, yasalara ve uluslararası sözleşmelere göre, devletin görevi.
AİHM Türkiye'yi suçlu bulmuştu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Haziran 2009'da kocasından şiddet gören Nahide Opuz'un başvurusunu "devlet tarafından korunmadığı" gerekçesiyle haklı bularak Türkiye'yi tazminata mahkûm etmişti.
Kararın ardından İçişleri Bakanlığı ile Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı arasında bir protokol imzalanmıştı. Protokole göre, kadın karakola gittiğinde şiddeti belgelemesi beklenmeden tutanak tutulması, eve gitmek istemezse sığınağa yönlendirilmesi gerekiyor. Ancak protokol hayata geçirilemiyor.
Ankara'da eski eşi A.P.'yi döven, tecavüz eden, mahkemede "pişmanım" deyince serbest bırakılan, bıçak zoruyla kaçırıp ölümle tehdit eden, kapısına dayanıp "Benimle barışmazsan öldürürüm" diyen ve sonunda dediğini yapan İ.Y. yakalandı.
Erkeklerse kadınları öldürmeyi sürdürüyor. Peki ya görevlerini yerine getirmeyen, kadınları korumayan polis, savcı ve hakimlere, kadına yönelik şiddetin önlenmesini sistemli bir devlet politikasına dönüştürmeyen devlet yetkililerine ne olacak? (BB)