Bu sabah erken uyandım.
Ve her sabah yaptığım gibi, başucumdaki dolabın kapağına yapıştırdığım fotoğraflarına bakıp, ömrüme ve Akocan'a sessizce "günaydın" dedim.
Sonra eriyen karların havalandırmaya düşerken çıkardığı sesleri dinledim.
Yıllardır nerede olursam olayım, Mart ayı yaklaştığında hava durumuyla ilişkilenişim de bir başka oluyor.
Havaların gidişatıyla ilgili kurduğum her cümleyi 8 Mart etkinliklerine bağlıyorum...
Bu benim için değişmez bir klasik!
Zira yıllarca her 8 Mart öncesinde havaların azizliğine uğrayıp uğramayacağımızın sıkıntısını, stresini yaşayan kadınlardan biri olunca...
Zaman Mart'a evrildiğinde, otomatiğe bağlanmış bir makine gibi, 8 Mart'ta havaların iyi geçmesi dileğiyle birlikte o bildik telaşı, gerilimi yaşıyorum.
Bu durum altı yıldır hapiste olmama rağmen, hiç değişmedi.
Bu gün sabah gözlerimi açtığımda da kendimi böyle bir telaş içinde buldum...
Hazır koğuş sakinleri derin uykulardayken, şöyle bir geçmişe uzandım.
8 Martları, etkinlikler öncesi platform toplantılarında bitip tükenmeyen tartışmaları yâd ettim.
Hiç kuşkusuz onca yıl biriktirdiğim 8 Mart anılarını burada anlatmayacağım.
Ama 8 Mart vesilesiyle bir ilki; Bağlarbaşı mitingini kısacacık da olsa paylaşmak istiyorum.
12 Eylül askeri faşist diktatörlüğü sonrası gerçekleştirildiğimiz ilk 8 Mart mitinginin üzerinden tam 19 yıl geçmiş.
Az bir zaman değil bu!
Koca bir tarih!
Değişik dergi ve siyasi gruplardan kadınlar bir araya gelmiş ve bu ilk 8 Mart mitingini; 1992 yılında İstanbul- Bağlarbaşı'nda yapmıştık.
Bir miting organize etme konusunda hepimiz çok acemiydik.
Ne konuşmacıların kitleye seslenebileceği bir platform hazırlamıştık, ne de bir ses düzenimiz vardı.
Kadın platformunda yer alan grup temsilcileri meydanın kenarındaki duvarın üzerine çıkıp; elimize aldığımız megafonla kitleye sesimizi duyurmaya çalışmıştık.
Hepimiz için bir ilkti!
Her şeyden evvel 12 Eylül öncesi de dâhil olmak üzere, bu coğrafyada 8 Martlarda miting yapmak gibi bir gelenek yoktu.
Bu bakımdan da Bağlarbaşı 8 Mart mitingi bir ilkti.
Elbette bir ilk olmanın bütün acemiliklerini yaşamıştık. Bunlardan biri de alan seçimi olmuştu.
Bağlarbaşı meydanında yapılan konuşmalar, atılan sloganlar faşistleri ayağa kaldırmıştı.
Soğuk bir İstanbul gününde yaşadığımız gerilim ve mitinge katılan kitleyi otobüslerle oradan çıkardığımız an hafızamda çok canlı!..
Ve bir de, her şeye rağmen bu mitingi yapmış olmanın heyecanı, sevinci...
Aradan geçen bunca yılda 8 Martlarla ilişkileniş de, kadın sorunu ve özgürleşmesindeki teorik-politik duruşa bağlı olarak değişti.
Bu konuda bir gelenek yaratılmış olmasının yanı sıra, geride bıraktığımız yıllar boyunca, değişik düzeylerde de olsa; "Her gün 8 Mart " şiarının yön verdiği pratik bazı parti ve örgütlerde kendine yer buldu.
Ancak farklı siyasal görüşlerden cins bilincine sahip kadınlar olarak; henüz yolun başında olduğumuzun bilincindeyiz!..
Dolayısıyla, dün olduğu gibi bugün de 8 Mart tarihsel bir gün olmanın yanı sıra, kadın özgürlük mücadelesinde bir sıçrama tahtası olmaya devam ediyor.
Ve 2012'nin 8 Mart'ında da, rengarenk pankartlarıyla, dövizleriyle sokakları özgürleştirerek, miting meydanlarını doldurarak taleplerimizi yüksek sesle haykıracak kadınlara başarılar diliyorum!..
Bir kez daha 8 Mart'ınız kutlu olsun! (FE/BA)
* Kandıra, 2 Nolu T Tipi Hapishane, 3 Mart 2012