Birkaç ay sonra Soma’da yaşanan facianın üzerinden iki yıl geçmiş olacak. Bu sürede her yeni acının bir öncekini unutturduğu zamanlar geçti. Daha kötüsü olamaz dememeyi öğrendik bir kez daha.
Şimdilerde Soma’yı dava sürecinde ortaya çıkan gerçeklerle hatırlıyoruz. Davanın son oturumlarında çarpıcı bazı gerçekleri daha öğrendik:
Acil çıkış bacası olması gereken alanın kömür çıkartılması amacıyla kullanıldığını ve böylece “işletmenin” rezerv kaybı yaşamadığını.
Bu acil çıkış bacası alanına havalandırma kurması gereken “işletmenin” buradan da kömür çıkarabilmek için havalandırma kurmadığını.
240’dan fazla işçinin “şirketin önceden öngördüğü halde yapmadığı havalandırma sorunu nedeniyle” hayatını kaybetmiş olduğunu.
Üretimi sürekli arttırmanın ve yüksek tutmanın her şeyden, yer altından çıkarılacak kömürün insan hayatından daha önemli olduğunu!
Oysaki işverene bakarsanız bütün önlemler alınmış, devlete bakarsanız bütün denetimler yapılmıştı ama heyhat, fıtrat! Kömürün, kömürde çalışmanın fıtratında vardı ölüm. 301 kişinin ölümüne sebepler bulunarak “işletildik” böylece.
Dava süreci ilerledikçe ülkemizde ne denli etkili bir iş sağlığı ve güvenliği anlayışı ve uygulamaları olduğunu daha net göreceğiz, daha neler öğrenebileceğimizi kestirmek zor. Farklı davalarda farklı mahkemelerde yaşananları düşündükçe bizi bekleyenleri biliyoruz. Madene inip inceleme yapmak isteyen TTB ve TMMOB heyetine izin vermeyen Bakanlığın yargı kararı ile bu engellemesinin iptaline rağmen heyete Ekim ayında giriş izninin yeniden verilmemesi mahkeme kararlarının Bakanlık tarafından dikkate alınmadığını gösteriyor. Acaba Soma davası kararını dikkate alacak mı?
301 madencinin can verdiği kömür ocakları yaklaşık 50 bin kişiyi yer altına indiriyor hemen her gün ve ünlü “para, para, para” sözü Türkiye için biçim değiştiriyor: “Kömür kömür kömür” !
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2014 Bütçe Sunumu dokümanında belirtilenler hem emekçiler hem de halk sağlığı açısından kömürün önümüzdeki dönem sürekli gündemimizde kalacağını gösteriyor. Dokümana göre;
- Türkiye’nin birincil enerji talebi 2012’ye göre 2023 yılında yüzde 90 artış gösterecek.
- Bu talep içerisinde kömürün payı 2012’de yüzde 31 iken 2023’de yüzde 37’ye yükselerek doğalgazı geride bırakacak. Yenilenebilir enerji payı bu dönemde yüzde 7’den yüzde 6’ya gerileyecek.
- 2023’e kadar yerli linyit ve taşkömürü kaynaklarının tamamı elektrik üretimi amaçlı değerlendirilecek.
Kömürden elektrik elde eden termik santraller sanayi kaynaklı hava kirliliğinin yüzde 40’ını oluşturuyor ve çoğu kansere, olumsuz sinir ve solunum sistemi etkilerine yol açabilen 67 farklı türde hava kirleticisine neden oluyor.
Enerji için tüm linyit ve taş kömürü yatakları değerlendirilecek, maden emekçileri çıkaracak o kömürleri.
Kaza, ölüm, hava kirliliği, kanser; heyhat, fıtrat !
Soma’yı unutmayalım, susmasın kalbimiz Soma için, asıl facia unutmak değil mi? (CIY/HK)