Türkiye gazete, mecmua, radyo ve televizyonların işten atılmış kıymetli çocukları, memleketin kahırlı evlatları, milletin müşterek sesi gazeteciler !...
Gazetecilik ahlak ve bağımsızlığının korunma imkan ve şeraitinin artık çok namüsait mahiyette tezahür ettiği malümlarınızdır. Meslek ahlakınızı tesiri altına alan ahval ve şeraitten çıkan manzara-i umumiye ezcümle şöyledir: Cebren ve hile ile; gazete, mecmua, radyo ve televizyonlarıyla bütün matbuat zaptu rapt altına alınmak istenmektedir.
Gazetecilerin sesi- soluğu kesilmeye çalışılıyor. Matbuat sahipleri basın mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki münasebetlerin düzenlenmesine dair kanunun menfaatlerine fevkalade aykırı olduğuna karar vermişlerdir. Türkiye demokrasisi perişan edilmiştir. Memleketin doğal kaynaklarını ve halkı soyup soğana çevirmek isteyenler kendilerini vatansever ilan etmiş, hukuku hiçe saymışlardır.
"Vatan haini" ilan edilen
Soygunları, yolsuzlukları, olup bitenleri yazıp çizen, araştıran gazeteciler; varidatlarının korumak isteyenler tarafından "Vatan haini" ilan edilmiştir. Matbuat sahipleri, bu gazetecilere ses çıkarmayıp demokrasiden yana saf tutmayı ticari karlarının artması için bir vesile saymışlardır. Ama bu gazetecilerin kimler olduğunu, yazılarını ve adlarını zihinlerine nakşetmişlerdir.
Efkar-ı umumiye uyutmak için gazeteciler üzerinde tahakküm kurmayı kafalarına koymuşlardır. Demokrasiye, laik rejime, hukuk devletine, temel insan hak ve özgürlüklerine,vatandaşın cebindeki paraya kasteden düşmanlar, alemde eşi menendi görülmemiş bir zam-zulum idaresinin mümessili gibi davranmakta bir beis görmemişlerdir. Matbuat sahipleri de, bu mümessillerin iş ortağı ve sesi olmakta tereddüt etmemişlerdir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, yazmayı, görmeyi, duymayı, hatta düşünmeyi yasaklayacak ölçüde ileri gitmiş, koskoca bir milleti rezil-i rüsva etmekte hiçbir mahzur görmemiştir. Bu meyanda matbuat meslek-i ahlakının iç ve dış düşmanları boş durmamış, bütün kainatta emsali görülmemiş bir yozlaşmanın mümessili olarak suhuletle icra-i faaliyet eylemişlerdir.
Mevcudiyet ve istikbalinin yegane temeli, doğru ve gerçek havadis olan matbuatın idaresinde hakimiyet kuranlar " Meslek ahlakının en kıymetli hazine olduğunu" pek çabuk unutmuşlar; sadece iktidarların idaresine tabi olarak hadisat vicdaniyatından kendilerini pek kolayca mahrum eylemişlerdir. Matbuat sahipleri; matbuatı kendi gücü için kullanmışlardır.
Basın emekçileri ise, kendilerini doğru ve gerçek havadis hazinesinden mahrum etmek isteyen dahili ve harici bedhahların gücüne bilakayd-ü şart boyun eğerek teslim olmuş, sahne-i siyaseti kurda, kuşa, arılara terk etmişlerdir.
Gerçekler tevkif edilmiş, yalanlar serbest
Bi-netice matbuatın bütün kaleleri cebren ve hile ile zaptedilmiş;iktidarı destekleme, soygun ve vurgunları örtbas etme vaadi ile alınan istikraz ve teşviklerle hazine-i hümayun tamtakı-kuru bakır boşaltılmıştır.
Efkar-ı umumiye ile muhaberatın büyük önem kesp ettiği dönemlerde, bütün yazı işlerine girilmiş; bütün kalemlerine ve bilgisayarlarına el konulmuş; bütün kameralar, fotoğraf makineleri kontrol altına alınmış; ahali bir dirhem hakiki havadis, bir satır doğru makaleden mahrum bırakılmıştır.
Üç kuruşluk şahsi menfaatler uğruna bütün makaleler amacından saptırılmış; gerçekler tevkif edilmiş, yalanlar serbest bırakılmış, hürriyeti savunan beyinler esir edilmiştir. Bütün bu şeraitten daha elim ve vahim olmak üzere; gazete, mecmua, radyo ve televizyonlarda iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta o güzel mesleklerine ihanete başlamışlardır. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini siyasi müstevlilerin ticari, mali ve siyasi emellerine tevhit etmişlerdir.
Sıra kendilerine gelince şaşıranlar
Matbuat sahipleri; dolarla maaş verdiklerine dokunmadan, üç kuruş paraya çalıştırdıkları gazetecileri sokağa atmakta tereddüt göstermemiştir. Yazılarında sokağa atılan gazeteciler için tek satırı esirgeyen bir kısım gazeteciler, sıra kendilerine gelince şaşırmışlardır. Şaşırmayan meslek erbabı bir kısım gazetecilerin işten atılması ise matbuat sahiplerinin çıkarlarıyla, siyasetçilerin al gülüm ver gülüm hesaplarına ters düşen yazılarından dolayıdır.
Matbuat sahipleri, eskiden zihnine nakşettiği bu gazetecilerin bir bir hesabını görmüş, gözünü kırpmadan işten atmıştır. Efkar-ı umumiye tarafından bu durum sadece ma'lüm bir hal olarak görülmüştür. Halkın malümatsız ve ceridesiz kalması için sokağa atılan gazeteciler, kendi iş ve aş hallerinin ne olacağını yetkili siyasetçilere sormuştur.
Eski "gazeteci" başbakanın üzüntüsü
Şimdi başbakan olan eski "Gazeteci"; üzgün olduğunu ve elinden bir şey gelmediğini söylemekten çekinmemiştir. Ağır aksak yürütülmeye çalışılan demokratik-siyasal-sosyal-ekonomik nizam yeniden bozulmuş; millet fakr-ü zaruret içinde bir kere daha harap ve bitap düşmüştür.
Ben eminim ve müsterihim ki, işsiz güçsüz beş parasız bırakılmış meslek ahlakına düşkün Türkiye'nin fedain-i matbuatı, demokratik nizamın lüzumuna herkesten çok inanmış, rejimi ve inkılapları benimsemiştir.
Ey Türkiye matbuatının kara bahtlı, 212 sayılı kendi yasasının 40 yıl sonra farkına varan, toplu iş sözleşmesiz ve sendikasız bırakılmaya çalışılan işsiz çocukları,milletin müşterek sesi gazeteciler!...
Muhtaç olduğun kudret
İşte bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifen, unuttuğun ve yok sayılmaya çalışılan yasal haklarının korunması için sendikal örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi hakkını örgütlü güç olarak yaşama geçirmek, meslek ahlakını, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ni korumak ve mesleğin onurunu kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret geçmiş basın tarihindeki gazetecilerden devraldığın onurlu mücadele azminde, kaleminin ucunda, bilgisayarının tuşlarında ve demokrasi inancında mevcuttur. (1) (Fİ/BG/NM)
(1) Erbil Tuşalp, "Demokrasi Sizin Neyinize" 1. Basım Aralık 1995 Papirüs yayınevi (Sayfa 234-235-236'da yayınlanan asıl metninin bazı bölümleri yazarın izni ile tarafımdan değiştirilmiş, kısaltılmış ve bazı eklemeler yapılmıştır.) -F.İ.