Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen zorla getirme kararı nedeniyle, 5 Eylül Salı günü mahkemeye çıkartıldı.
Kürkcü, TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak kamuoyunda Şakran Cezaevi olarak bilinen ceza ve tutukevindeki hak ihlalleri ile ilgili olarak hazırlanan rapora yazdığı muhalefet şerhini konu edinen İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı iddianamesi ile İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/76 E. sayılı dosyasında yargılanıyor.
Kürkçü, zorla getirilme kararıyla çıkarıldığı mahkemede verdiği savunmada “Bir milletvekili olarak ceza tehdidi altında bir mahkeme önüne çıkarılmış olmam bile siyasi sonuçları itibarıyla bir istibdat rejimine, bir faşist diktatörlüğe özgü bir uygulamadır” dedi.
Tıklayın - HDP’li Vekillere Tutuklama ve Gözaltıların Kronolojisi
Gelişmelere ilişkin bianet’e değerlendirmelerde bulunan Kürkçü, şunları söyledi:
“3 vahim unsur”
“Bu yargılamada üç vahim unsur var. Birincisi, TBMM'nin kendi egemenliğini kendi elleriyle ortadan kaldırması, kendisini kolluğun, savcılıkların ve mahkemelerin kucağına atması. Bu aslında meclisin intiharıdır.
“Şimdi intihar etmiş bir meclisi eline geçirmiş olan yargı, bu kuvvetin tadını çıkartıyor.
“İkinci büyük vahamet şudur: Halen dokunulmazlık sahibi vekillere mahkeme önünde zaman içinde bir geçmişe yolculuk yaptırılıyor. ‘Evet, senin dokunulmazlığın var ama sen daha önce şöyle bir şey yapmıştın. Bununla sınırlı olarak meclis senin dokunulmazlığını kaldırdı. Ben şimdi senin dokunulmaz gövdende dokunulabilir geçmişini yargılamak istiyorum’ diyorlar.
“Bu deli saçması durum mahkemeleri ister istemez şöyle bir durumla da karşı karşıya bırakıyor: Ben desem ki, ‘Hadi oradan, siz de kim oluyorsunuz’ ve mahkemeden yürüyerek çıkıp gitsem mahkemenin yapabileceği hiç bir şey yok, çünkü ben "dokunulmaz"ım. Bu garabet içinde dünya hukuk tarihinde eşi görülmemiş bir yargılama süreci sürdürlmeye çalışılıyor.
“Üçüncü unsur ise en vahimi... TBMM'nin bir komisyonunun -İnsan Hakları Komisyonunun- yaptığı bir çalışma çerçevesinde ulaştığım sonuçları bir muhalefet şerhi halinde TBMM Genel Kurulunun oylayarak kabul ettiği bir rapora içermişim. Bu rapor TBMM web sayfasında duruyor. Bu arada Adalet Bakanlığı'na şikayet ettiğim, meclise rapor ettiğim ve nihayet bir muhalefet şerhi olarak bu rapora adlarını, suçlarını ve haklarındaki şikayetleri işlediğim insanlar tarafından ‘terörle mücadele görevlisini teşhir etmek’ ile şikayet ediliyorum. Fakat cumhuriyet savcısı, ‘Bu meclis raporunda ne var’ diye düşünmek zahmetine bile katlanmıyor, suç imal ediyor.
“O yüzden 'Bizzat mahkemenin önüne çıkmak dahi faşist bir diktatörlük altında olduğumuzun önemli bir göstergesidir.' diyorum ben. Bunun şimdilik tutuklu olmayarak sürüyor olması bir şeyi değiştirmez. Cezaevlerinde tutulan vekillerimizin durumu da hukuken ve siyaseten daha farklı değil.
“CHP, Berberoğlu’dan sonra neye ortak olduğunu anladı”
“HDP vekilleri her gün gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, ifadeye götürülüyor.
“Tabii bu uygulamaya siyaseten ortak olan ve Anayasal çoğunluğa sahip olarak geçmesi için eksik olan oyları temin eden CHP, Enis Berbberoğlu hapse atılınca aslında neye ortak olduğunu anladı. Ama şimdi TBMM'nin intihar vaksında, oynamış oldukları rolün altını da tekrar çizmek isterim.”
Kürkçü mahkemedeki savunmasında özetle şu ifadelere yer verdi:
“Yasama organı kendi egemenliğine son verdi”
* TBMM, 21 Mayıs 2016’da HDP dışındaki üç partiye mensup 367 üyenin oylarıyla anayasanın milletvekili dokunulmazlığını güvence altına alan 83. Maddesi'nde geçici bir değişiklik gerçekleştirdi; pratikte dokunulmazlıkları sürdüğü halde milletvekillerinin geçmişte işlendiği iddia edilen “suç”lardan ötürü yargılanabilmesi yolunu açtı.
* Yasama organı kendi elleriyle kendi egemenliğine son verdi. Bu, Anayasa'nın kuvvetler ayrımı ilkesini ortadan kaldıran bir darbedir. Bütün sonuçları itibariyle gayri meşrudur.
“Sanık ya da şüpheli olduğum için burada değilim”
* Burada bulunuşumun nedeni sanık, ya da şüpheli olmam değil, HDP milletvekili olmam, ırkçılığa, sömürgeciliğe, faşizme, istibdada, mezhepçiliğe, kişi ve sülale egemenliğine karşı, eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi ve insan hakları için verdiğimiz mücadeledir; bu mücadelenin halkta uyandırdığı sempati ve Saray'da hakimiyetin elden gittiğine dair yol açtığı derin kaygılardır.
* Usulüne göre işleyen bir yargı süreci içinde bir anlam taşıması mümkün olan sanık veya şüpheli kavramları dokunulmazlık sahibi bir TBMM üyesi ve uluslararası dokunulmazlık sahibi bir AKPM üyesi için yok hükmündedir.
“İstibdat rejimine özgü uygulama”
* Şu an 6 milyon seçmenin, onların temsil ettikleri en yakın çevre itibariyle en az 12 milyon insanın onayına sahip bir milletvekili olarak ceza tehdidi altında bir mahkeme önüne çıkarılmış olmam bile siyasi sonuçları itibarıyla bir istibdat rejimine, bir faşist diktatörlüğe özgü bir uygulamadır.
* Ne var ki, bu sadece TBMM'yi ve onun bir üyesi olarak beni olumsuz etkileyen bir sonuç değil. Mahkemeler de, örneğin şimdi burada gerçekleştirmekle yükümlü kılındıkları bu tür yargılamalar dolayısıyla kaçınılmaz olarak herhangi bir yasa ile belirlenmemiş bir diktatoryal sürecin parçası haline geliyorlar.
“Anayasaya karşı hile”
* Bu yargılamanın dayandırıldığı geçici anayasa değişikliği HDP milletvekillerini en kısa yoldan tutuklamaya sevk yolunu açmak için icat edilmiş Anayasaya karşı bir hileden ibaretti.
* Bu hilenin düzenleyicileri milletvekilli dokunulmazlıklarını belli bir tarihe kadar olan fezlekeler itibariyle geçici bir anayasa değişikliğiyle kaldırmak ama dokunulmazlıkları kaldırılmış milletvekillerini bu değişikliğin gerçekleşmesinden bir saniye sonra yeniden dokunulmazlık sahibi kılmayı öngörmüşlerdi.
* Böylece haklarında “katalog suçlar”dan daha çok fezleke bulunan HDP milletvekillerine gözaltı, tutuklama, yargılama, mahkumiyet yolunu açıvereceklerini ama kendi dokunulmazlıklarının kaldırılması için oy vermiş diğer milletvekillerinin dokunulmazlığın sağladığı bağışıklıklardan sanki hiçbir şey olmamış gibi yararlanmaya devam etmelerini güvenceye aldıklarını varsayıyorlardı.
* Ancak bu icadın bir kusuru var: Kişiye özel yasa çıkartma yolu henüz -veya hala- kapalı olduğu için HDP milletvekilleri de -bu geçici anayasa değişikliğine “evet” diyen milletvekilleriyle birlikte- kaçınılmaz olarak dokunulmazlık sahibi olmaya devam ediyorlar.
“AKPM üyesini nasıl yargılayacaksınız?”
* Dokunulmazlık sahibi olan ve bu dokunulmazlığı an itibariyle TBMM tarafından kaldırılmış olmayan bu milletvekillerinden biri olarak mahkemenizin hakkımda aldığı “zorla getirme” kararı uyarınca karşınızdayım.
* Gerçek yaşamda “zamanda geriye yolculuk” diye bir kavram olmadığına göre, bu mahkemede yanıt aranması gereken birinci soru şudur: Mahkemeniz en üst norm olan Anayasa kuralları gereğince dokunulmazlık sahibi bir milletvekilini hangi yetkiyle ve nereden aldığı güçle yargılayacak, ve dokunulmazlık sahibi milletvekili hakkında zorla getirme kararının meşruiyetini neye dayandıracaktır?
* Dahası, Anayasa'nın 90. Maddesi gereğince iç hukuka üstünlüğü kayıt altına alınmış uluslararası antlaşma kapsamında yargılanması Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin (AKPM) iznini gerektiren bir AKPM üyesini nasıl yargılamaya girişecektir?
“Savcı haikaten savcıysa ondan beklenen hak ihlali faillerini yargı önüne çıkartmak”
* İddianamenin bu bağlamda önemli tek yanı “Aliağa Ceza İnfaz Kurumları” kampüsünde TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi bir milletvekili olarak, diğer komisyon üyeleriyle birlikte yürüttüğüm, her anı kamu denetimine açık ve Komisyon raporuna “muhalefet şerhi” olarak dercedilmiş görüşümün dahi yargı konusu yapılabildiğini açıkça ortaya koyan, TBMM'nin yukarıda ifade ettiğim şekilde yürütme ve yargı vesayeti altına sokulması görüşüne somutluk kazandıran bir örnek vaka olmasından ibarettir.
* Eğer bu süreçte her şey usulüne uygun cereyan etmiş olsaydı bile, önünüzdeki iddianame CMK'nin açık bir ihlali olarak görülmeliydi. CMK Madde 160/2'ye göre “Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlü”. Buna karşın, Savcılık, vekilimin sunduğu, esasen soruşturmayı bütünüyle geçersiz kılacak TBMM İnsan Hakları Komisyonu raporunu görmezden gelerek, lehte hiçbir unsuru dikkate almayarak kendisini “suç imalatı”yla görevli saymıştır.
* Gerçekte “adalet peşinde” koşan bir Cumhuriyet Savcısından beklenecek şey, hak ihlallerini TBMM önünde raporlaştıran bir milletvekilini mahkum ettirmek için bin dereden su getirmesi değil, raporda ifade edilen tutuklu ve hükümlü hakları ihlallerinin faillerini yargı önüne çıkartması olabilirdi ancak.
* TBMM üyesi bir milletvekili olarak TBMM çalışmalarımdan ötürü yargılanmam girişimi, yalnızca usulsüz ve mesnetsiz değildir aynı zamanda tutuklu ve hükümlü haklarını ihlali alışkanlık haline getirdikleri “Aliağa Ceza ve İnfaz Kurumları” raporunda Komisyon üyelerinin çoğunluğunca da doğrulanan ceza infaz kurumu görevlilerini cesaretlendirmekten, onlara cezasızlık vaadiyle ödüllendirmekten başka bir sonuç vermeyecektir.
* Ertuğrul Kürkçü’nün ifadesinin tamamı için tıklayın.
* Kürkçü’nün yargılanmasına gerekçe gösterilen açıklamaya ulaşmak için tıklayın
* Kürkçü’nün açıklamasının dayanağı olan TBMM İnsan Hakları Komisyonu Raporuna Muhalefet şerhine ulaşmak için tıklayın
Kürkçü hakkında 13 fezlekeErtuğrul Kürkcü hakkında, dokunulmazlıkların kaldırılması sonucunda bu dava dışında hazırlanan fezlekeler: * Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet etme iddiası ile Ankara ve İstanbul'da iki; * Terör örgütü propagandası yapma, suç ve suçluyu övme iddiası ile ikisi İzmir, diğerleri, Mersin, Iğdır, Diyarbakır ve Mardin'de olmak üzere beş; * Görevi yaptırmamak için direnme iddiası ile Diyarbakır'da bir; * Terör örgütüne üyelik iddiası ile Diyarbakır, Mersin, Mardin'de olmak üzere üç; * Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat suç duyurusunda bulunması üzerine Cumhurbaşkanına hakaret iddiası ile İzmir'de bir; toplam 12 dava açılmış, bu davalarda verilen birleştirme kararları sonucunda 10 ayrı davada kovuşturmalara devam edilmektedir. |
(EKN)