20 Temmuz 2016’da faaliyete geçen istinaf mahkemeleri (bölge mahkemeleri) kararlarını vermeye başladı. Arapça “Yeniden başlamak” anlamına gelen “İstinaf”ın yargıda kullanımı; yerel mahkemenin verdiği hükmü, bir üst mahkemeye başvurup feshini isteme anlamı taşıyor. Görev yapan yedi istinaf mahkemesi, yerel mahkemeler ile temyiz arasında üst mahkemeler olarak karar veriyor.
Bunlardan biri olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi, yılın ilk ayında zorla bekaret muayenesi davasında karar verdi. Bekaret muayenesi olmak istemeyen kız çocuğuna zorla muayene yapmadıkları için yargılandıkları davada beraat eden doktorlarla ilgili karara itiraz ederek istinaf isteyen savcılığın talebi, oybirliği ile reddedildi.
Zorla bekaret muayenesi davası böyle başladı
Kırklareli’nde 2013 yılında cinsel istismar soruşturması nedeniyle mağdur A.A. isimli kız çocuğu, Cumhuriyet Savcılığının talebi ile iç ve dış beden muayenesinin yapılması için Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gönderildi. Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gürcan Altun, mahkeme tarafından talep edilen muayene hakkında A.A.’yı bilgilendirdikten sonra “Muayene olmak isteyip istemediğini” sordu. A.A, istemediğini söyleyince muayenesi yapılmadı ve buna dair tutanak tutuldu.
Arkasından cinsel istismar suçunu ortaya koyan başka delillere dayalı olarak, sanık hakkında Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi 2014 yılında, A.A’yı bekaret muayenesinin yapılması için tekrar Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı'na sevk etti. Adli Tıp öğretim üyesi Prof. Dr. Gürcan Altun, mahkeme tarafından talep edilen muayene hakkında A.A.’yı bir kez daha bilgilendirdikten sonra yine “muayene olmak isteyip istemediğini” sordu. A.A., bu kez de muayene olmak istemediğini söyledi. Bunun üzerine çocuğun muayenesi yapılmadı ve tutanak tutuldu. Prof. Dr. Gürcan Altun'un yanı sıra tutanağa iki araştırma görevlisi de imza attı.
Ağır Ceza Mahkemesi, muayenenin yapılmadığına ilişkin mahkemeye ulaşan tutanakla birlikte Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı'na doktorlar hakkında görevlerini kötüye kullandıkları gerekçesi ile suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine savcılık tarafından; Prof. Dr. Altun, Araştırma Görevlisi Dr. E. S. D. ve Araştırma Görevlisi Dr. O. K. hakkında 6'ncı Asliye Ceza Mahkemesi'nde “görevi kötüye kullanmak” suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
Mahkeme beraat verdi, savcılık istinaf etti
Davanın görüldüğü ilk celsede mahkeme, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile zorla beden muayenesi yapmayan Prof. Dr. Gürcan Altun ile iki araştırma görevlisinin beraatına karar verdi.
Medyada da yer bulan beraat kararından beş gün sonra, Cumhuriyet Savcısı Ramazan İzgeç, “Sanıkların suçu sabit olup cezalandırılmaları gerekirken beraatlarına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır” gerekçesi ile beraat kararının istinafen kaldırılmasını istedi. Savcılığın talebini görüşen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi oybirliğiyle son kararı verdi.
“Zorla bekaret muayenesin vahim travma yaratacağı ortada”
Bölge Adliye Mahkemesinin kararında özetle; “Bekaret muayenesi sonucu verilecek raporun, ifadeler doğrultusunda son derece gereksiz, mağdurenin vücut bütünlüğünü ve özel hayatının gizliliğini ihlal eder nitelikte olduğu ve yine bu raporun dava dosyasına hiçbir katkı sağlamayacağı, bunların yanı sıra TCK 76. maddesinde mağdurun iç beden muayenesinin mahkeme kararı ile yapılabileceği öngörülmekle birlikte, bunun kişi sağlığının zarar görmemesi ile sınırlanmakta olduğu” tutanaklara geçirildi.
Mahkeme; “18 yaşından küçük mağdurenin rızası hilafına, özel hayatının gizliliğini ihlal edecek tarzda ve direnmesi halinde gerekirse zor kullanılarak kızlık muayenesi yapılması; çok açık şekilde kendisi üzerinde, belki maruz kaldığı iddia olunan suçtan daha vahim travma yaratacağı, ruh sağlığını bozacağı ortadadır. Bu husus gerek Anayasamız ve gerekse AİHM sözleşmelerinde belirtilen özel hayatın gizliliği, onur kırıcı muamele, kişi dokunulmazlığı, kişinin maddi ve manevi varlığı ilkelerine aykırı olduğu gibi, 1219 sayılı yasanın 70. maddesinde belirtilen ilkeye de aykırılık teşkil edecektir. Yine TCK 76 ve diğer maddelerde, buna ilişkin çıkarılan yönetmelik hükümlerinde kişinin rıza göstermemesi halinde ne tür bir yol izleneceği hususu da belirtilmemiştir” açıklaması ile birlikte, Cumhuriyet Savcısının istinaf başvurusunun oybirliğiyle esastan reddine karar verdi.
Prof. Dr. Altun: Örnek karar; iyi hekimlik değerleri kazandı
İstinaf kararını bianet’e değerlendiren Prof. Dr. Altun şunları söyledi:
“Yerel mahkemenin beraat kararı üzerine cumhuriyet savcısının yapmış olduğu itiraza yönelik istinaf mahkemesinin değerlendirmesi ‘örnek karar’ niteliğindedir. Bu karar; yargı birimleri tarafından muayene için gönderilen hastaların, hekimler tarafından bilgilendirildikten sonra, muayeneye onam vermemeleri halinde ‘zorla muayene yapılamayacağı’ yönündedir. İstinaf mahkemesinin bu kararı, davranışımızın bir suç olmadığı ve iyi hekimlik değerleri içerisinde kabul edilmesi gerektiği yönündedir. Bundan dolayı çok mutluyum. Benim sorumluluğumda muayeneye katılan, dolayısıyla benimle birlikte yargılanan asistan arkadaşlarım, bir adli tıp uzmanı olarak çalıştıklarında nasıl davranmaları gerektiğini, böyle bir davranışın suç oluşturmadığını canlı olarak öğrenmiş oldular. Umuyorum ki, bu karar sonrası hiçbir meslektaşım hakkında bu gerekçe ile bir soruşturma ya da yargılama başlatılmaz.”
Ziynet Özçelik: Başkaca olağan başvuru yolu yok
Karar hakkında görüşü sorulan sanık vekili Avukat Ziynet Özçelik de şu açıklamayı yaptı:
“Çok iyi bir onama kararı olmuş. Karar iki açıdan çok önemli. Birincisi hekimlere yönelik sonucudur; suç kanıtlarını elde etme amacıyla mahkemelerin talebi üzerine de olsa tıbbi müdahalelerin hekimlik sanatının ve tıp biliminin kabul ettiği yöntem ve araçlarla yapılacağı, hekimlik sanatı ve tıp biliminin aydınlatılmış onama dayalı muayeneyi muayene yöntemi olarak kabul ettiği, hastanın özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra müdahale edilebileceği, bu değerlere uygun davranan hekimlerin suçlanamayacağının altı çizilmiştir.
“İkincisi ise beden muayenesinde korunması gereken insan haklarına yöneliktir. Mevzuatımızda rıza gösterilmemesi halinde hekimler tarafından zor kullanarak muayene yapılacağına ilişkin yasal bir düzenlemenin bulunmadığı, kaldı ki hekimlik mesleğinin bağlı bulunduğu mevzuatın da bu duruma da cevaz vermediği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında zorla muayenenin kötü muamele yasağına aykırı olacağı belirtilmiştir. Karar kesin olarak verildiğinden başkaca olağan başvuru yolu yok.” (AT/BK)