“Cevriye Altunbaş’ın oğlu Zeki’ye ulaşma mücadelesini devralmak vicdanlarımızı ve insanlığımızı çürütmek isteyenlere karşı insanlık görevimizdir. Cevriye Altunbaş’ın 34 yıllık arayışı artık bizim arayışımızdır... Cevriye Altunbaş'ın çiçek koyacağı bir mezara ulaşma düşü artık bizim düşümüzdür..."
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına açıklamayı okuyan Cafer Altunbaş, oğlu Zeki Altunbaş’a kavuşamadan 31 Mart 2015 günü Yalova’da ölen anne Cevriye Altunbaş’ı bu sözlerle andı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 525. buluşmalarında 12 Eylül döneminde zorunlu askerlik yaparken gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Zeki Altunbaş için bir araya geldi.
“Üniversiteden ayrılmak zorunda kaldı”
Cafer Altunbaş, kardeşi Zeki Altunbaş’ın hikayesini kamuoyuyla şu ifadelerle paylaştı:
“Zeki Altunbaş Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik bölümü öğrencisiydi. Okul faşist grupların işgali altındaydı, bu nedenle 1975 yılında okuldan ayrılmak zorunda kaldı.
“Yaşamını Yalova’da sürdürdü. Yalova'da gençlik hareketinin içerisinde yer aldı. Sosyalist Gençlik Birliği Derneği'nin kurucularından biri oldu ve derneğin başkanlığını yaptı.
Zorunlu askerlik sırasında gözaltı
“12 Eylül darbesinin ardından gözaltına alındı. Yalova’da zorunlu ikametgâha tabi tutuldu. Bu sırada askere çağrıldı. Askerliğini yapmak üzere Çanakkale'ye gitti.
“Zeki, askerdeyken Yalova'da süren bir operasyonda yakalanan bazı kişilerin onun adını vermesi üzerine, 18 Nisan 1981 tarihinde askerlik yaptığı Çanakkale Er Eğitim Alayı’ndan gözaltına alınıp Yalova'ya getirildi. Yalova Emniyet Müdürlüğü'nde işkenceyle sorgulandı.
Vapur penceresinden atladı iddiası
“Buradan 25 Nisan 1981 tarihinde eski bir davası olduğu gerekçesiyle, Selimiye Kışlası’ndaki mahkemeye götürüldü.
“Mahkeme sonrası dönüşte Yalova-Kartal arabalı vapurunda elleri kelepçeli bir şekilde kendisine eşlik eden iki asker ve iki polisin arasında kaybolduğu iddia edildi.
“Tutulan kayıp tutanağında Zeki Altunbaş’ın arabalı vapurdaki tuvalete girdiği ve bir daha çıkmadığı yazıldı. 1.88 boyu ve 80 kilo ağırlığı olan Zeki Altunbaş’ın arabalı vapurdaki küçücük tuvalet penceresinden, üstelik elleri kelepçeli halde denize atlaması imkânsız olmasına rağmen, devlet 34 yıldır bu yalanda ısrar etti.
“Gizlice ‘ölü’ kaydı düşüldü”
“Baba Tahsin Altunbaş Çanakkale ve İstanbul Sıkıyönetim komutanlıklarına dilekçeyle başvurdu. Ailenin yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Zeki’den bir daha haber alınamadı.
“1983 yılında, ailenin Sorgun’daki nüfus kütüklerine Zeki Altunbaş için gizlice ‘ölü’ kaydı düşüldü.
“Baba, oğlunu teşhis etmek isterken öldü”
“Baba Tahsin Altunbaş 11 yıl boyunca oğlundan bir iz bulmak umuduyla Marmara Denizi’nden çıkan tüm cesetleri teşhis etti.
“Türkiye’nin her yerine Zeki’nin eşkâline uyan cesetleri teşhis etmek için gitti. 1992 yılında şehir dışındaki bir ceset teşhisi dönüşü trafik kazasında hayatını kaybetti.
Sorumlular
“Zeki Altunbaş, kaybedildiğinde askerdi, Genelkurmay Zeki’nin akıbetini açıklamalıdır.
"Zeki Altunbaş’ın Yalova emniyetince kaybedildiğini biliyoruz, Emniyet Genel Müdürlüğü Zeki’nin akıbetini açıklamalıdır.
“Zeki Altunbaş'ın nüfus kütüğüne ‘ölü’ kaydının hangi veriye dayanılarak düşüldüğünü, İçişleri Bakanlığı açıklamalıdır.
"Soruşturma ve yargı makamlarının, etkin soruşturma yürütmeyen, soruşturmaları sürüncemede bırakan, hukuka aykırı kararlar veren pratiği son bulmalıdır.
“Hükümet, 12 Eylül darbecilerini korumaktan, 12 Eylül'ün hukukunu, kurumlarını ve zihniyetini yaşatmaktan vazgeçmelidir. Zeki Altunbaş dosyasında 34 yıldır süren cezasızlık son bulmalı, adalet sağlanmalıdır.” (EKN)