Mülteciler Dikili'ye getirilirken bir kişi uygulamayı protesto etmek için "Stop deportations open borders" (Geri dönüşleri durdurun, sınırları açın) yazılı bir pankart açtı. Fotoğraf: Evren Atalay - İzmir/AA
Türkiye ve Avrupa Birliği arasında mülteciler ile ilgili anlaşma kapsamında ilk grup mülteciler Türkiye’ye geri getirildi. İzmir Valisinin açıklamasına göre üç gemi ile getirilen 202 mülteci otobüslerle Kırklareli’ndeki geri gönderme merkezine doğru yola çıkarıldı.
Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban’la “1’e 1 mülteci değişim” anlaşmasını, bugün yaşananları, mültecilerin nasıl karşılandığını konuştuk.
"Bu anlaşma utanç verici"
Süreci Dikili'de izleyen Erçoban anlaşmanın mülteci hukukuna ve insan haklarına aykırı olduğunu, insan hakları ihlallerinin artacağını söyledi.
“Bu anlaşma gerçekten utanç verici ve insan hakları ihlallerine yol açan bir anlaşma. Uygulanmadan bile 1951 Cenevre Sözleşmesi’ni, mülteci hukukunu yok ediyor. Bugün Cenevre sözleşmesinin kağıt üzerinde kaldığının resmen ilanıdır.”
"İhlaller artar"
1’e 1 mülteci değişim anlaşmasının mülteci hukuku ve insan hakları hukukuna göre değerlendirebilir misiniz?
İçişleri Bakanı Efkan Ala 3 Mart’taki açıklamasında Türkiye’de 2 milyon 749 bini Suriyeli olmak üzere 3 milyon 69 bin 640 göçmen olduğunu belirtti. Birleşmiş Milletler Mülteciler yüksek Komiserliği’nin verilerine göre Türkiye’de 2 milyon 715 bin 789 Suriyeli mülteci ile Afganistan, İran, Orak, Somali ve diğer ülkelerden 265 bin 494 mülteci var. |
Bu anlaşma ve bütün süreç bizce insan hakları hukukun, mülteci hakları hukukun yok edilmesi, paramparça edilmesi anlamına geliyor.
1951 Cenevre Sözleşmesi, mülteci hukukunun temel taşı, anayasasıdır. Buna göre öncelikle bireysel bazda değerlendirme yapılır.
Her ne kadar öyle yapıldığına dair Yunanistan’da da burada ifadeler olsa da bugün İzmir valisinin açıklamasında gördüğümüz gibi, kararlar mültecilerin kendi ülkelerinin neresi olduğundan başka bir kritere bakılmadan veriliyor. Bunu da güya “hukuka uydurarak”, “insan haklarına saygılı” davranarak yaptıklarını ifade ediyorlar.
Biz bunun yanlış, daha da fazla ihlale yol açacak bir anlaşma ve uygulama olduğunu söylüyoruz.
"Başlarında polislerle getirildiler"
Bugün Dikili’de mültecilerin getirilişine dair izlenimleriniz nedir?
Vali 202 kişi getirildi dedi. Midilli adasından iki, Sakız adasından bir gemi geldi. İkisinin Suriyeli, gönüllü geri dönüş yaptığı söyleniyor. Çoğunluğu Bangladeş, Pakistan ve Afganistan vatandaşı. Hindistan, Sri Lanka, İran, Irak, Fildişi Sahilleri, Kongo’dan insanlar var.
Yunanistan’daki mülteci hakları aktivistlerinden aldığımız bilgiye göre mültecilerin onu kadın, aralarında çocuk yok.
Bizim bugün mültecilerin olduğu alana yaklaşmamız mümkün olmadı. Limana giderek vali, kaymakam, göç idaresi müdürü ile görüşme talebinde bulunduk ama bu talebimiz bile iletilmedi. Kimsenin alana girmesine izin verilmedi.
50-60 metre mesafeden limanı izlemeye çalıştık. Herkes teker teker gemiden çıkarıldı. Teknedeyken de çıkarılırken de başlarında görevli polisler vardı. Teknede Frontex mi yoksa Yunanistan görevlileri mi vardı bilmiyoruz. Tekne kapısından Türkiyeli görevliler teslim aldı.
İlk tekne yanaştığında teknedeki görevlilerde maske olduğunu gördük. İnsanlara zaten suçlu, katil, tecavüzcü, vatan haini muamelesi yapılırken bir de hastalıklı muamelesi yapılıyor. Teknede elleri kelepçeli mi değil mi bilmiyoruz ama dışarı çıkarken yoktu öyle bir şey.
"Yedi otobüs Kırklareli'ne hareket etti"
Getirilen mülteciler nereye gönderildi?
Limanda kurulu çadırlarda sanırım kayıtla ilgili işlemleri bitirilince otobüslerle Kırklareli geri gönderme merkezine gönderildiler. Toplam yedi otobüs hareket etti.
Sınırdışı kararı verildikten sonra 15 gün itiraz etme süreleri var. Yazılı olarak itiraz hakkını kullanmayacağına dair dilekçe vermedikçe 15 gün içinde sınırdışı edilemezler.
İzmir Valisi, Suriyeli mülteciler ile ilgili “Yunanistan’dan direkt uçakla Adana’daki Şakir Paşa havalimanına oradan da karşılıklı görüşmeler neticesinde Güneydoğu Anadolu’daki geçici barınma merkezlerine gönderilecek” dedi.
"Yunanistan da Türkiye de hazır değildi"
Geri gönderme merkezilerinin ardından mültecileri ne bekliyor?
Bugün Yunanistan’da Türkiye’de tam hazır değildi. Sakız’dan yola çıkan teknenin nereye geleceği bile sabaha dek belli değildi. İki tarafta hazır olmadığı halde bugün sembolik gün olduğu için sembolik de olsa bir grubun mutlaka yollanması gerektiğinden hareket edildi. Hazır olmamaya rağmen mutlaka bu işlemin yapılması yönünde özellikle AB’nin yoğun ısrarı ve baskısı söz konusuydu.
Bugünü atlattılar ama bundan sonrakiler ne olacak. Bu insanların gelince geri gönderme merkezilerine konması zaten başlı başına insan hakları ihlali.
İstanbul, Edirne’de sınıra yürüyüşte şahit olduğumuz gibi sokaktan toplayıp otobüslere bindirilip “ya kamplara gidersin, ya da gönüllü olarak geri gönderme merkezine” şeklinde bir uygulama mı olacak, bu insanlar kamplara gitmek istemezlerse ne olacak bilinmiyor.
"Sonra ne olacak?"
Sınırdışı kararına itiraz hakları olacak ama bunu uygulama neredeyse mümkün olmayacak. Sınırdışı kararına itiraz edebilmek için adli yardım ihtiyaçları olacak. Bunun sağlanması da neredeyse ihtimal dışı. Belki baskı ile itiraz hakkından vazgeçtiklerini söyleyecekler, bu şekilde 15 gün ya da daha kısa sürede sınırdışı edilecekler.
Ondan sonra ne olacak? Orası zaten hiç kimseyi ilgilendirmiyor, kimsenin umurunda değil. Öleceklerse, zulüm göreceklerse onların sorunu oluyor maalesef.
Mülteciler konusunda tüm sorumluluk bölge ülkelerine terkedilmiş durumda. Bu insanlar neden ülkelerinden kaçtı, neden geri dönmek istemiyorlar, kendi ülkelerinde, Türkiye’de ne oluyor, neden Avrupa’ya gitmek istiyorlar, Avrupa’ya gittiklerinde ne buluyorlar… Bunları sormak lazım. Özellikle son 5-6 ayda Avrupa’da da istenmeyen insanlar durumundalar. Gidip ölmeleri kimsenin umurunda değil. İnsan haklarının çiğnenmeleri kimsenin umurunda değil.
"Keşke uygulamaya karşı çıkılsaydı"
Dikili’de mülteci kamplarına karşı basın açıklamaları yapıldı. Bugün halkın tepkisi nasıldı?
Gelip izleyenler de vardı, gelip geçerken söylenenler de. Dün konuştuğumuz bazı insanlar “Bunlar vatan haini, terörist” diyordu. Nereden çıkartıyorsunuz diyorum, kanıtınız var mı diyorum, cevap yok.
“Mülteci istemiyoruz değil, mülteci kampı istemiyoruz” diye bir eylem yapıldı. Bu, yetkililerin yaptığı gibi kelimelerle oynamak anlamına geliyor. Mülteciyi kampta istemiyorsan dışarıda hiç istemezsin. İnsanların hallerini anlayacak şekilde empati geliştirmeye davet etmek lazım. Böyle bir grup var ama çok kalabalık değiller.
Bugün bir kadın diyordu ki “Bunun modern köle ticaretinden ne farkı var” doğru, aynı köle ticareti gibi. Keşke bu uygulamaya karşı çıkılsaydı, bu insanların insan hakları konusunda bir sorgulama, bir haykırış olsaydı. (BK)