Birleşmiş milletler, ABD, Rusya ve Avrupa Birliği'nin hazırladığı yol haritası üç aşamadan oluşuyor, planın 2005'te tamamlanması düşünülüyor. Birinci aşamada Filistinlilere "kayıtsız şartsız şiddetin sona ermesi için girişimlerde bulunması" çağrısı yapılıyor. Planın ikinci aşaması, geçici sınırlara sahip Filistin devletinin kurulmasını öngörüyor. Planın bitiş tarihi olarak belirlenen 2005'te ise daimi bir anlaşma ve bağımsız Filistin devletinin kurulması hedefleniyor.
Yol haritasında öncelikle Filistin tarafında "şiddetin son erdirilmesinin" istenmesini adil bulmayan Mahalli, ABD Başkanı George W. Bush'un "barış" çabalarının nedeni olarak gelecek sene yapılacak seçimde Yahudi lobilerinden destek arayışında olmasına bağlıyor. Mahalli'ye göre Bush, Yahudi lobilerini tepkisini üzerine çekmemek için İsrail Başbakanı Ariel Şaron'a da herhangi bir baskı uygulayamaz.
Mahalli, Bianet'in sorularını yanıtladı:
ABD samimi değil
"Yeni yol haritası" ve dün Bush'un Ürdün'ün Akabe kentinde yaptığı görüşmelerden sonra çözüme daha fazla yaklaşıldığı izlenimi doğdu. Siz böyle görüyor musunuz, ABD'nin öncülüğündeki bu politikalara nasıl bakıyorsunuz?
ABD'nin bu çabası samimi değil. ABD zorda kaldığı için bu yola başvuruyor. George W. Bush, başkan seçildikten bu yana altı kez Ariel Şaron ile buluşmasına karşın ne Yaser Arafat ne de başka herhangi bir Filistinli yetkili ile bir araya gelmemiştir. Bush, Şaron'un bütün katliamlarına rağmen -özellikle geçen yıl ki Cenin katliamından sonra- kendisini "barış adamı" olarak ilan etmenin karşısında Arafat ve Filistin halkını tümüyle terörist olarak göstermekte de bir sakınca duymadı. Irak savaşından sonra bölgede ABD'ye karşı nefretin çoğaldığını gören Bush, bir manevra ile Filistin sorununu çözmeye yönelik kararlılığını göstermek istiyor. Ama bu çabası çelişkilerle dolu.
Nedir bu çelişkiler?
Bunların başında Irak'a ve bölgeye demokrasi götüreceğini söyleyen Bush'un, görüştüğü Arap liderlerine bakın; tümü anti demokratik dikta yönetimleridir. Böyle bir Bush yönetimi Şaron ile demokrasi getireceğini vaat ediyor. Muhafazakar Bush yönetimi önümüzdeki dönemde seçimler de yaklaştıkça Yahudi lobilerine ihtiyaç duyuyor, dolayısıyla hiçbir şekilde Şaron'a baskı uygulamayacaktır. Yol haritasının uygulanması için bir baskı da uygulamayacaktır.
"Yol haritası ciddi değil"
Bu nedenle yol haritasının uygulanamayacağını mı düşünüyorsunuz?
Ben yol haritasını tümüyle ciddi bulmuyorum. Ciddiyeti olmayan bir haritanın uygulamasından bahsetmenin de bir anlamı olmayacaktır. Eğer ABD ciddi olsaydı, bundan 10 yıl önce herkesin altına imza attığı Oslo-Madrid anlaşmalarını imzalarlardı, ABD İsrail'e baskı uygulayıp antlaşmayı uygulamaya koyardı. Böylece İsrail, Filistin topraklarından çekilmiş olacaktı. Ama 10 yıl geçmesine rağmen şimdi yeni bir yol haritasından bahsetmenin anlamı yok. Aynı zamanda Şaron gibi birinden çözüm beklemek abesle iştigalden başka bir şey değil.
Ancak buna rağmen "ABD, Ortadoğu'da önünde sorunlu alan bırakmamak için çalışıyor, Filistin de çözmesi gereken problemlerden biri" gibi yorumlar var. Söylediklerinizle bu yorum arasında bir tezat oluşuyor...
Eğer öyleyse bunun yanıtı çok basit; eğer ABD samimi ise Şaron'a gider ve "işgal ettiğin topraklardan çekil" derdi. Bunun için ne yol haritalarına, ne Oslo-Madrid anlaşmalarını hatırlatmaya gerek var. İsrail, 1967'ten itibaren işgal ettiği Filistin topraklarından çekilecek, bunun üzerine Filistin devleti kurulacak. Ayrıca şu anda adil bir değerlendirme de söz konusu değil. İşgal edenle işgal edilmiş olanı bir araya getiriyorlar ve öncelikle işgal edilenden hesap soruyorlar. Yol haritasında birinci şart olarak "Filistin'in terör'den vazgeçmesi" isteniyor. Ama önce işgal edenin çıkması gerekiyor, daha sonra hesap sorulsun.
Amaç oyalamak
Bu söylediklerinizden bölge için barışçı bir hava çıkmıyor. Eğer değişen bir şey olmayacaksa ABD'nin bu girişimlerinin anlamı ne?
ABD, oyalamak istiyor. Bunu 1991'de Baba Bush da yaptı. O zaman da sorun çözeceğiz diyorlardı ama aradan 12 yıl geçmesine rağmen neden çözülmedi. Sonra Clinton da uğraştı. Yine çözüm olmadı.
Aynı zamanda Yahudi yerleşimciler de bu çabalara itiraz etti. Bunu nasıl anlamak gerekiyor.
Zaten bugün iktidarda olan Likud ve diğer bütün partilerin programlarına bakacak olursak görülür ki bu partiler barışa izin vermez, çünkü bunlar ırkçı, siyonist partilerdir. Bunların hiçbirinin Filistinlilere milimetre karelik bir toprak vermesine bile olanak yoktur. Bunların barıştan söz etmesi gibi bir yaklaşımının olması, ideolojik yapılarına aykırı olur. Eğer barış olacaksa bu partilerin iktidarda olmaması gerekir.
Filistin'deki silahlı örgütler plana karşı çıktıklarını açıkladılar. Bu durumda Arafat'a mı yaklaşıyorlar? Filistinliler Mahmut Abbas ile Arafat'a nasıl bakıyorlar?
Filistin'in iç dinamikler açısından çok değişikliğin olabileceğini sanmıyorum. Mahmut Abbas her ne kadar ABD'nin beklentileri çerçevesinde hareket ediyorsa da Arafat'a olan ilgi azalmaz. Hiç kimse Mahmut Abbas'a güvenmiyor. Kimsenin onun arkasından gideceğini de sanmıyorum. Dolayısıyla Abbas'ın yapabileceği pek bir şey yoktur. Burada yapılabilecek tek şey İsrail'in önce adım atması. Onun tersi hiçbir şey çözüm getirmez.(HA/BB/NK)