Kadınlardan ilki, işçi. Dışarıdaki 8 saatlik mesaiden sonra evde kocaya hizmet ve bebek bakımıyla devam eden çalışma halini anlatıyor önce. Evdeki bedava işçiliğin görmezden gelinmesine öfkeli, bebeğini de alıp evi terk etmek istemelerini canlandırıyor sonra.
Bir diğer kadın, kendisini sürekli başka kadınlarla aldatan ve ondan bu durumu doğal karşılamasını bekleyen kocası yüzünden intihar girişimlerinde bulunduğunu söylüyor bir bir. O da arzu duyulan kadın olmak istiyor aslında ama, sadece 'saygı' duymakla yetiniyor kocası... Zamanla tipini değiştiriyor, zayıflıyor ve en sonunda bir fizik profesörünü buluyor sevgili olarak. Böylece "açık aile"yi kuruyorlar. Yani evli karı koca ve sevgilileri... Ama ne yazık ki, iki taraf bir arada 'açık' olamıyor. Hep alışkın olunduğu üzere, kadın açık olmalı sadece kocasının sevgililerine. "İki taraf açık olursa cereyan yapar" demesi boşuna değil kadının.
Üçüncü kadın, bir ana... Her şeyini verip büyüttüğü biricik oğlunun, bir gün televizyonda "terörist" ilan edildiğini görmesin mi? Bu yüzden bütün eş dostun selamı sabahı kesmesine ne demeli?
Günah çıkartırken anlatıyor diğer kadın pedere. Solcu bir oğlu var. Anne duyarlılığı onu, her defasında oğlunun peşinden sürüklüyor. Onun katıldığı gösterilerde alıyor soluğu gizlice. Hiç suçu olmadığı halde mahkemelere düşüyor oğluna olan sevgisi yüzünden. Zamanla oğlunun uyuşturucu kullandığını öğreniyor ve onun bulunduğu ortamlara girebilmek için "hippi" oluyor. Hapse giriyor sonra. Oğlu ise, uyuşturucuyu bırakıp derli-toplu bir çocuk haline geldiğinde, annesine "evine dön" diyor. Kadın, özgür aşk ve seksle başka bir dünyayı keşfetmişken...
Yalnız kadının hikayesi diğeri... Buzdolabı, ütüsü, çamaşır makinesi var sadece onun olan. Kocası kapıyı üzerine kilitleyip çıkıyor. İki çocuğu ve kayınbiraderiyle yaşıyor. Kayınbiraderinin tacizleriyle geçen ev hayatı, telefon sapıklarıyla da "renkleniyor". Küçük bir çocuk gibi "korunmaya muhtaç" olduğunu söyleyip dövüyor kocası. Kocalar hem dövüp hem sevmezler mi zaten! Öyleyse her canı istediğinde sevişmek kocanın hakkıysa, hayatı boyunca orgazm olamamak da kadının hakkıdır. Çok zaman sonra sevgili olduğu genç adamla tadıyor orgazmı, mutluluğu, kocasının haberi olmadan.
Bütün kadınlar bir araya geliyorlar öykülerini anlatmaya devam ederlerken. Ve ışıklar sönüyor, oyun bitiyor. "Hepimiz Aynıyız" seyircinin alkışlarıyla baş başa kalıyor.
Oyun, Dario Fo ile Franca Rame'nin yazdıkları beş ayrı kadın oyununun bir araya getirilmesiyle oluşturulan kolaj çalışması. Beş ayrı hayatı; Bahar Çuhadar, Gülay Çıtak, Cemran Öder, Nacide Berber ve Aylin Altınay canlandırıyorlar.
Onlar, yaklaşık on beş yıl önce birkaç öğrencinin İstanbul Üniversitesi'nin bodrum katını sahneye çevirerek kurdukları İktisat Sahnesi'nin geleneğini sürdürmek isteyen mezunlar; yani Karıncalar Tiyatro Topluluğu. "Çalışarak tiyatro yapmayı" tercih etmiş topluluk, alternatif bir amatör grup olma hedefiyle yoluna devam ediyor.
Temellerini üniversite tiyatrosunda attıkları ortak yaşamlarını, bugün farklı meslekleriyle tiyatro pratiği içinde sürdürüyorlar. Öyle ki Gülay Çıtak, bankada pazarlama departmanında; Nacide Berber ise, ihracat firmasında çalışıyor. Bahar Çuhadar, gazeteci; Aylin Altınay da İstanbul Üniversitesi'nde araştırma görevlisi. Cemran Öder ise şu sıralar iş arıyor.
Aylin Altınay, "Kimse bundan sonra ne olacak diye düşünmüyor. Televizyonda bir dizide oynamak gibi ya da 'başka şekillerde daha üst bir nokta var da biz ona ulaşmaya çalışıyoruz ve burayı bir aşama olarak görüyoruz' anlayışı yok KATİT'te. Biz, şu an yapmak istediğimiz şeyi yapıyoruz, olmak istediğimiz yerdeyiz. Mesleklerimizle birlikte sürdüreceğiz tiyatroyu" diyor.
13 kişiden oluşan KATİT, "Hepimiz Aynıyız" oyununu; 5'i oyuncu olarak sahnede, 2'si ışık ve seste olmak üzere 7 kişi çıkarmış. Neden bir yönetmenlerinin olmadığı sorusunu Bahar Çuhadar yanıtlıyor:
"Birbirimizin oyununu izleyerek çalışıyoruz. Yönetmensiz çalışma anlayışı, İktisat Sahnesi'nin bir geleneği. Herkesin masa başı çalışması ya da diğer çalışmalarda bir arada olduğu, kendinden bir şeyler kattığı bir çalışma biçimi bu. KATİT de İktisat Sahnesi'ni sürdüren bir topluluk olduğu için aynı geleneği devam ettiriyor. Yönetmenin yanı sıra kostüm tasarımcısı gibi kişiler de yok bizde."
Sınıfsal çatışmalardan cinsiyet ayrımcılığına farklı sorunlarda ortaklaşan kadınların hikayelerini sergiliyor olmaları, akla hemen Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu'nun "7 Kadın" oyununu sadece kadın izleyicilere açık olarak sunmasını getiriyor. Cemran Öder, oyunlarının tüm izleyicilere açık olduğunu şöyle anlatıyor:
"Toplumsal cinsiyet rolleri, toplumun kadına bakış açısı gibi konular, kadın kadına konuşarak bir yere varabilmek için yeterli olmayacak. O yüzden öyle bir tercihimiz yok. Erkekler de çocuklar da izlemeli."
Nacide Berber ise, "Bu toplumsal roller, sadece kadınlara dayatılmış şeyler değil. Erkeklerin de buradan yakalayabileceği çok şey var" diyor.
Topluluk, geçen sezon 8 kez izleyiciyle buluşan "Hepimiz Aynıyız"ın yeterli izleyiciye ulaşamadığını düşündüğünden, oyunu yeniden sahneye koyuyor. Bu yıl özellikle daha çok kadının izlemesini istiyor. Bunun için, Beyoğlu'ndaki Stüdyo Drama Sahnesi'nde 13 Mart'a kadar sergilediği oyuna, her Pazar saat 15.00'te izleyicilerini bekliyor. (MT/BB)