İlk başta tüm hayvanseverler heyecanlandı. Hayvanlara yapılan kötü muameleyi önlemede yetersiz olan 5199 Sayılı mevcut yasa nihayet değişecek, Kabahatler Kanunu'ndan çıkarılıp işin ciddiyetine yakışacak şekilde Ceza Kanunu'na dahil edilecekti.
Bu senenin başında gerekli ilk adımlar atıldı; Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Meclis'te hayvan hakları konusunda yapılacak yeni yasal düzenlemeyle ilgili bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
Toplantıya Meclis'teki dört partiden temsilciler katıldı. Nihayet bakanlığın hazırladığı yasa tasarısı ortaya çıktı, fakat yeni yasal düzenlemeler hayvanseverleri büyük hayalkırıklığına uğrattı. Kimileri, tasarıyı "Hayvanlara ölüm yasası" olarak değerlendiriyor, kimileri internet üzerinden "Yeni Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısına Hayır" imzası atıyor.
Peki yeni yasa tasarısı hayvanları korumak için yeterli mi? Konuyu tarafsız bir bilim insanıyla, İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Dodurka'yla konuştuk.
"Ev hayvanları kanunu"
Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın sunduğu yeni Hayvanları Koruma Yasası'nı yeterli buldunuz mu?
Böyle bir tasarıyı yeterli bulmak elbette mümkün değil. Hayvanları Koruma Yasa Tasarısı olarak geçiyor ama genel olarak sadece ev hayvanlarından bahsediyor diyebiliriz. Bu arada tasarıda ev hayvanlarından da "süs hayvanı" olarak bahsediliyor. Bir yasanın, hayvanı süs hayvanı olarak sınıflandırması zaten başlı başına mantığa aykırı. Ev hayvanları dışında kalan hayvanları ise resmen yok sayıyor.
Çiftlik hayvanlarıyla ilgili kanun düzenlemeleri Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılıyor bildiğimiz kadarıyla...
Olabilir ama bu çok farklı bir konu. Çünkü hayvan korumayla hayvan refahı farklı şeyler. Hayvan refahında hayvandan alınan verimi artırma yolunda düzenlemeler yapılır, yani ekonomik temellidir. Yeni tasarıda bu hayvanların nasıl korunacağına dair bir madde yok. Sanki "ev hayvanları kanunu" gibi ele alınmış. Ev hayvanlarının kim tarafından, ne şartlarda bakılacağı, maksimum kaç tane bakılabileceği gibi... Yani koruma ağırlıklı bir yasa gibi görünmüyor. Hatta bazı hayvanların neslini yok etmeye yönelik maddeler var. Ama aynı tasarıda hiçbir hayvanın neslinin yok edilemeyeceğine dair madde de var. Kendi içinde de çelişen bir tasarı bu.
Ayrıca hayvanların deneyde kullanılması konusu da çok hassas biliyorsunuz. Bir hayvan koruma kanununda herhangi bir hayvan üzerinde deney yapılma izni nasıl verilebilir? Tamam, belki bu konuda bir sınırlama getiriliyor ama koruma kanunu adı altında deney izninden bahsedilmesi kabul edilemez.
Türkiye'de deney konusu hala çok ciddi bir yara. Yeni tasarıda diyor ki: "Deney hayvanlarıyla yapılan çalışmalar dışında hayvanlara cerrahi müdahaleler sadece veteriner hekim tarafından yapılacaktır." Demek ki deney hayvanına müdahale eden kişi veteriner hekim olmak mecburiyetinde değil. Böyle bir şey olabilir mi?
"İşkencenin cezası 750 TL"
Bu düzenlemeyle ne amaçlanıyor peki? Kozmetik sektörüne destek mi?
Açıkçası tüm bu düzenlemeler hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin kolaylaştırılması anlamına geliyor. Bu deneylerin, dediğiniz gibi kozmetikte ve her sektörde yapılabilmesinin önünü açıyor. Oysa bırakın kozmetik sektörünü, hayvanları korumaktan bahsediyorsak eğer, tıp fakültelerinde bile hayvanlar üzerinde deney yapmak çok kolay olmamalı. Çünkü bunun için hayvanın fizyolojik ve psikolojik durumuna hakim olmak gerekir ki bu, kurslarla, kısa eğitimlerle mümkün değildir. O nedenle bu uygulamalar hayvana işkence yapmaktan farksız.
Tasarının en çok tepki çeken hususlarından biri hayvanların uyutulmasıyla ilgili maddenin ucu açık bırakılması oldu. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Sebep ne olursa olsun, bir hayvan koruma yasasında hayvan uyutmadan bahsedilemez. O nedenle bu maddenin tasarıdan çıkarılması en doğrusu olur. Bu konuya veteriner hekimlerin meslek icrasını ilgilendiren yasalarda değinilmesi bence daha doğru. Ayrıca bu işlemler kim tarafından, nasıl uygulanacak? Belli değil, ucu açık. Hala zabıtanın kendi kafasına göre, kuduz tehlikesi olabilir diyerek hayvanları öldürdüğü duyumlarını alıyoruz. Bu şartlarda sınırları belirsiz bir düzenleme yapmak son derece tehlikeli.
Bir de tecavüz ve işkence konusu var. Tasarıda bu suçlara uygun görülecek ceza 1-2 sene. Yeterli değil, caydırıcı hiç değil. Hayvana işkence yapmanın cezası 750 TL olarak belirlenmiş. Çok vahim gerçekten. Oysa cezalar para cezasına çevrilemeyecek kadar ağır olmalı. Ayrıca bu cezaların fiili olarak uygulanması da önemli ama kağıt üzerindeyken bile uygulanmayacağı şimdiden belli maalesef. Hepsi paraya çevrilir.
"Tepki gelmezse yasa da yapılmaz"
Neden hayvanseverleri ve toplumun genelini memnun edebilecek bir tasarı ortaya konamadı sizce?
Bence burada toplumsal yapının etkisi büyük. Kanunlar kamunun vicdanını tatmin etmek için çıkar. Toplumda hayvanlara yapılan işkencelere ciddi bir tepki gelmezse kanun da yapılmaz, bu kadar basit. Bir hayvana tecavüz edildiğinde toplum ayaklansın, yasal düzenleme nasıl yapılır, o zaman görün!
"AB yasalarıyla uyumlu değil"
Bu tasarı yapılırken "Avrupa Birliği (AB) yasalarına uyumlu" olacağı özellikle vurgulandı biliyorsunuz. Ortaya çıkan tasarı AB yasalarına uyumlu mu gerçekten?
AB ülkelerinde hayvanların canlı olarak kesilmesi yasak. Bizde büyükbaş hayvanlar hala mezbahalarda bağırtılarak kesiliyor. Ayrıca Avrupa ülkelerinde hayvanlara karşı işlenen suçlar için uygun görülen cezalar çok daha ağır ve caydırıcı. Dolayısıyla bir uyumdan bahsedemeyeceğim ne yazık ki!
Ama AB'deki durum da çok iç açıcı değil. Almanya dışındaki ülkeler için söylüyorum; çok fazla ötenazi yapılıyor. Neredeyse hayvan öksürse uyutuluyor. Orada sadece ev hayvanlarıyla ilgili yasalar çok iyi oturtulmuş ama dediğim gibi, bu, hayvanları korumak için yeterli bir düzenleme olduğu anlamına gelmiyor. O nedenle bu konuda AB ülkelerini birebir örnek almak anlamsız.
Belki takip etmişsinizdir; yasa tasarısına karşı internet kampanyaları düzenlendi, tasarıyı sosyal medyada "Hayvanlara Ölüm Yasası" olarak yorumlayanlar bile var. Bu tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tepkileri kesinlikle haklı buluyorum. Hayvan koruma yasasında, sınırlamak için bile olsa ötenazi ve deney izni gibi maddeler geçmemeli. Ayrıca uygun görülen cezalar caydırıcı değil. Bakanlık bu konuda halktan gelen tepkilere kulak vermeli ve gerekli düzenlemeleri yapmalı. (DY/AS)