Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Mersin Alzheimer Derneği Başkanı Prof.Dr. Aynur Özge’yle pandemi ve karantina günlerinde yaşlıların sağlık durumunu konuştuk.
Karantina koşulları nedeniyle telefonla ve mesajlaşarak yaptığımız görüşmede Prof. Dr. Özge, sözlerine “COVID-19’un elektron mikroskopik görüntüleri çok göz alıcı. Neredeyse kolye diye boynunuza takacak kadar güzel. Ama o virüs insanları -en sevdiklerine bile veda edemeden- bir nefese muhtaç ederek canını alıyor” diyerek başladı.
Ardından koronavirüsün ortaya çıkışını, pandemi halini almasını, bu süreçte hasta – hekim ilişkilerinin nasıl değiştiğini, evde kalan yaşlılar, demans ve migren hastalarının durumunu anlattı. Prof. Dr. Özge'nin konuşmalarından önemli satırbaşlarını aktarıyorum:
“Pandemi”nin hayatımıza girişi
“Pandemi, halk sağlığında çok geniş bir alana yayılan ve etkili olan salgın hastalıklara, yani “epidemi”lere verilen genel ad. Alanı dışındaki birçok insan bugüne dek farkında değildi bu durumun.
“Birçok kişi 11 Mart 2020’ de, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” ilan edilen “SARS-COV-2” veya COVID-19” diye adlandırılan yeni tip koronavirus nedeniyle öğrendi bu sözcüğü.
“Olan bitene bakılırsa ülkeler, onların devasa binaları ve havalı koridorları, hepimizi büyüleyen sağlık sistemlerinin de çok itibar göstermediği bir durummuş meğer.
Virüsün yayılması
“Öncesinde Çin gibi kalabalık, bir parça kapalı ve karanlık bir ülkeye özgü, bizler gibi medeni toplumları etkilemez gibi görme aymazlığına girdi pek çok insan, hatta devlet.
“Derken globalleşen iletişim ve etkileşimin tavan yaptığı yeryüzünde siz isterseniz kahvaltınızı Asya’da, öğlen yemeğinizi Avrupa’da, akşam yemeğinizi Kuzey Afrika’da yiyip uyumak için Amerika kıtasına gidebiliyorken; gözünüzle göremediğiniz ve yapıştığı yüzeyde günlerce yaşayabilen bir virüs neden kullanmasın bu özgürlüğünü? Nitekim kullandı da…
Alışkanlıklarımız değişti
“Pandemi gerçeği bize bir insanın bir diğerini aslında ne kadar yakından ilgilendirdiğini öğretti. Özgürlük alanlarımız arasındaki belirsiz çizgi, yeni dünya gerçekleri ile bir kez daha çizildi. Ve bu hayatımızı sadece sağlık açısından değil, sosyal ve ekonomik açıdan da etkiledi.
Alışkanlıklarımız da etkilendi. Eskiden birini gördüğünüzde sarılmak, öpmek, hiç olmazsa tokalaşmak normal, aksi ‘kabalık’tı; şimdilerde ise bunları yapmak hastalık yayıcı ve zararlı hareketler oldu. Epidemiyologlar sosyal izolasyona dikkat çekiyor, ‘kimse bir diğerine 1 metreden fazla yaklaşmasın’ diyor.
Hasta hekim ilişkisi
“Pandemi, hekim-hasta ilişkisini değiştirdi, evet. Ağrınız var, hastasınız, pek çok endişeyi zorlukla aşarak doktora gidiyorsunuz. Doktor tepeden tırnağa koruyucu giysileriyle, maskeyle karşılıyor sizi. Doktorun mimiklerini göremiyor, maske nedeniyle konuşması anlaşılamıyor.
“Muayene sırasında hasta tedirgin; bir an önce işi bitip evine dönmek istiyor. Hasta, hekimin tedirginliğinin, aciliyetinize karar verip kapsamlı değerlendirmeyi selim günlere bırakma gayretinde olduğunun farkında. Doktor eldivenli elleri ve sarıp sarmalanmış ekipmanları ile yaptığı -alışılmışın dışında- muayenenin sonunda zorunlu birkaç tetkik ile sınırlıyor taleplerini. Nihayetinde uzaktan göz teması dışında bir temas olmaksızın tamamlanıyor viziteniz. Hasta evine elinde ilaçlar, kafasında sorularla gidiyor.”
Sabırlı olun...Prof. Dr. Özge, salgınla mücadele eden hastaneleri ve hekimleri daha fazla meşgul etmemek için hastaların yapabileceklerini şöyle sıralıyor: - Hastalığınızı, tedavi şeklini, ilaçların uygulamalarını iyice okuyun. Anlamadıklarınızı kısa sorularla hekiminize yazılı olarak iletin. - Sonuç almak için biraz sabırlı olun, evdesiniz zaten, gelişmeleri takip edip notlar alın. Takip vizitenizde aldığınız o notlar, hatta eklediğiniz birkaç fotoğraf, video vb. hekimin dolayısıyla sizin de işini kolaylaştıracak. - Yapılan yasal düzenlemeyle, raporlu ilaçlarınızı eczaneden 3 ay süreyle ek bir işlem gerekmeksizin almanız mümkün. Hekiminizin bu nedenle rahatsız etmeyin ki, o da diğer hastalara zaman ayırabilsin. - Prospektüslerde o ilaca ait kısa ve uzun vadede görülen tüm yan etkileri içeren bilgiler bulunur. Hekimler, meslek diplomalarını aldıklarında o bilgileri bilmek durumundadırlar. Dolayısıyla prospektüsteki her satırı hekime doğrulatmak yerine sizde gözlenen sorunlara odaklanmanız daha akılcı bir yaklaşımdır. - Hekimler, tıbbi tedavi tavsiye eder. Bakım hizmeti hekimlik hizmeti dışında ayrı bir konu. Bakım hizmetine ilişkin sorunlarınızı bakım alanındaki sosyal hizmet yetkilileri ile paylaşmak daha akılcı bir yoldur. - Salgının getirisi yeni ilişkiler ve yeni dünya düzeni nedeniyle endişeli olabilirsiniz. Unutmayın ki tüm bu durumlar hekimler için de çok yeni. Hekimler işlerini aksatmadan yapmaya çalışırken eksik ekipmanları temin etmek, ekiplerini korumak, ailelerine hastalık taşımamak, konuyla ilgili günlük gelişmeleri takip edecek şekilde okuma yapmak, diğer meslektaşları ile bilgi alış verişi yapmak ve mevcut gerçekler içinde en ideal çözümleri bulmaya çalışmakla da meşguller. Hekiminiz bu durumdayken babanız için fazladan bir bezi nereden alacağınız veya sosyal güvenlik sisteminin ödemediği ürünü nasıl bulacağınız konusunda sizinle yeterince ilgilen(e) mediği için onlara kızmayın. - Salgının ne kadar devam edeceğini bilmiyoruz ama bizi ancak koşulsuz sevgi, saygı, anlayış, sabır ve etkili iletişimin kurtaracağını biliyoruz; çünkü insan insanın zehirini alır. | |
‘Fiziksel ve zihinsel izolasyon’
“Pandemi ‘sosyal izolasyon’un gereğini ve önemini öğretti herkese. Bireylerin birbiri ile temas ederek farkında olmadan üzerlerinde taşıdıklarını bir diğerine taşımalarını engellemek. Böylelikle virüsün yayılımı engellenerek sınırlanması, sınırlı alanda bağışıklık yanıtının gelişmesi, hasta olan baş edilebilir sayıdaki insanın nitelikli sağlık hizmeti alması ve nihayetinde sorunun en az zayiatla çözülmesi idi beklenen.
“Nitekim belirli bir oranın üzerinde bağışıklık yanıtı geliştiğinde hayat kademeli olarak normale dönecekti, başlangıç senaryosunda. Oysa ülkemizde bu karar öncelikli olarak 65 yaş üstü kesim için uygulandı. Virüsün öncelikli öldürücü olma riski altında olan bu kesim için doğru bir karardı. Ama bu sosyal izolasyon kararının - uzayan insan ömrü ve değişen sosyal normlarla birlikte- ‘fiziksel ve zihinsel izolasyon’ tehlikesi de taşıdığıyla ilgilenilmedi başlangıçta. Ortada o denli hayati tehlike vardı ki…
"Erken evre demans hastası için aktif yaşam, hayati önem taşıyor"Özge, yaşlıların sosyal, fiziksel ve zihinsel izolasyonuna dair gözlemlerini de şöyle aktarıyor: - İnsanlar hangi yaşta olursa olsun dolaylı/ dolaysız olarak “yaşlı” ya da “düşkün” kelimesini duymak istemiyor. - Evde izole olsalar da üretmek, ihtiyaç duyulmak, hayatın içinde var olmak istiyorlar. Öncesinde var oldukları, emek verdikleri aileleri, sosyal grupları ve yetkilileri tarafından “samimi” bir şekilde aranmak, sorulmak ve saygı görmek istiyorlar. - Bu kesim yeni çözümler geliştirme konusunda düşündüğümüzden daha iyiler. Gönüllülerimizin çoğu hemen evde ekmek yapmak, yeni el işleri yapmak, sosyal dayanışma grupları kurmak gibi üretimlere çoktan geçtiler. - Hizmet sektöründe çalışanlar ile eşine, kardeşine, torununa, evladına fiziken veya ruhen bakanlar var. Bu üretim onun işe yarama duygusunu besleyerek bağışıklık yanıtını güçlendiriyor ayrıca “bana bir şey olursa?” sorusunun ‘öteki’ şahıstaki etkisi hakkında daha fazla endişelenmesine vesile oluyor. Yeni yaşam düzeninde ‘öteki’ için de çözümler üretmesi gerekiyor. - Erken evre demans hastası için fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan aktif yaşam, hayati önem taşıyor. Tam da bu nedenle akıllı telefonlar veya medya kanalları üzerinden bu yönlerde geliştirici yayınlar yapılması gerekiyor. Derneğimizin aktif yaşam grupları; sosyal medya kanalları aracılığıyla ilk günden beri yayın yapıyor. Gördüğümüz ilgi, yapılan paylaşımlar olağanüstü. - Orta veya ileri evre demans hastalarının büyük sıkıntıları var. Zira öncesinde hasta ve bakım veren yakını gün içinde -bir şekilde- birkaç saat dahi olsa birbirinden ayrılıyordu. Mesela bizim derneğin gündüz bakım merkezine gelen hasta hem kendine hem yakınına konfor sağlıyordu. Şimdi haftalardır bu insanlar bir evin içine tıkılıp kaldı. Hasta hastalığı nedeniyle anlayamıyor bu durumu. Hastaya bakım veren bu işin ağır yükünü taşıyor ama - onarılamayan ruhsal ve bedensel yaraları nedeniyle- yeterince derman olamıyor; çok bilinmeyenli denklem yani. - Pandemi süreci uzarsa evlerden birden fazla hasta çıkacak ve pandemi kuralları çerçevesinde derman da hayli sınırlı. Uzaktan erişimli hasta yakını desteği atılabilecek en akıllıca adım, kısmen de sağlık-sosyal destek ekibi ziyaretleri. Umarım yetkililer bu gerçeği görür ve gerekeni yapar. Bir dilek: Büyüklerimiz ‘kendin için istemediğini başkaları için de isteme’ der. Bu dönemde ben, tüm dünya için daha fazla sevgi, doğaya saygı, sağlık, hoşgörü, adalet ve bolca sağduyu istiyorum. Dilerim herkes başkaları için istediğini kendi yaşamında bolca bulur… | |
Migren hastalarının durumu
“Uygun genetik yatkınlığı olan bireylerde, uygun çevresel uyaranlar olduğunda yaşanan özgün baş ağrısı atakları olan migren, baş ağrısının en sık görülen nedeni. 50 yaş altındaki bireylerde en sık görülen beyin hastalığı olan Migren, bireyin iş-güç performanslarını bozar. Azalmış egzersiz, bozulan uyku düzeni, değişen beslenme alışkanlığı ve artan stres Migreni tetikler.” diyerek başlayıp “Pandemi nedeniyle evde kaldığımız bugünlerde bu tetikleyicilere ek olarak değişen çevresel faktörler, azalan hekim ziyaretleri gibi ek riskler söz konusu.”
Migren ataklarını önlemek için- Biyolojik saatinizi bozmayın. - Yoga gibi makul egzersizlerinize devam devam edin. - Bol su tüketin. - Düzenli ve sağlıklı beslenin. - Evi sıkça havalandırın. - Virüs haberlerini (sosyal medya dahil) sürekli takip etmeyin. - Ekran başında geçirdiğiniz süreyi kısıtlayın. - Cep telefonuyla hoparlörden konuşun. - Kitap okuyun, el becerilerinizle ilgilenin. - Biriken ev işlerinizi sırayla yaparak kendinizi iyi hissedin. - Hekiminizin bilgisi dahilinde ağrı eşiğinizi magnezyum, çinko, kalsiyum gibi doğal takviyelerle yükseltin. - Ağrı geleceğini hissettiğinizde hekiminizin verdiği ‘gastrik parezi’ önleyici ve ağrı kesici ilacınızı alın. Loş ve sakin bir ortamda istirahat edin. Zorunlu olmadıkça hareket etmeyin, konuşmayın, kesinlikle ekrana bakmayın. Alnınıza veya başınıza bir paket donmuş bezelye ya da buz jeli ile soğuk uygulayın. Yanınızda birisi varsa boyun, alın ve sırt bölgenize sakin bir masaj talep edin. Bir okuma önerisi: Bu Kadar İlaç Bir İnsana Nasıl İçirilir? Farmakofobi Ve Getirdikleri | |
Ve sonuç
Prof. Dr. Özge, "Bir pandeminin öğrettikleri" yazısında "Pandemi günlerinde kendimle baş başa kaldım, düşündüm ve işte dimağımdan süzülen bazı sonuçlarım" diyerek şu maddeleri sıralıyor:
- İlki “Hayat aslında çok kısa ve basit -bizim için bile-”; bildiğimiz ama hiçbirimiz hayatımıza uygulamadığı gerçeği.
- İnsan kendiyle kalınca üretkenlik, boyut değiştirerek yaşama tutunmaya devam etmemizi sağlıyor. Bizim dernekte, Mersin Alzheimer Derneği yani, gönüllülerimiz eskiden aktif yaş alma merkezlerimizde sanat, yemek, sevgi üretirlerdi; şimdi evlerinde maske, önlük, bone, ekmek, sanat ve bolca da sevgi üretiyorlar.
- Sıkça toplanırdık meslek icabı. Şimdilerde sanal konferanslar, toplaşmalar moda oldu. Hiç yoktan iyidir elbet ama ben dokunmayı, sarılmayı, göz teması kurmayı daha çok sevdiğimi fark ettim. Aradaki ekran bana iyi gelmedi.
- Seyahati severim. Çokça seyahat ederdim. Şimdi ne kadar yorucu olduğunu fark ettim. Artık ‘seyahat karar filtrem’ biraz daha sıkı olacak.
- Bir sağlık çalışanı olarak hastaneden eve virüs getirme endişesi çok zorlayıcı bir durum. Uzak şehirden gelen evlatlarım dâhil kimseye dokunmadım, sarılmadım, öpmedim bir aydan uzun süredir. Ne zaman bunları yapmak için özgür olacağım bilmiyorum? Oysa şunu biliyorum ki; bunları yapmak insan olmanın temel unsuru. Ve umarım süre uzamaz.
- Toplumun sağlık çalışanlarına bakışının değiştiğini düşünmüyorum, onca tezahürata rağmen. Zira kendisini bilen, önce kendine saygı duyan herkes sağlık çalışanlarını da sevip sayıyordu ve hala öyleler. Bu konu gündeme geldiğinde fazladan üzülüyor, açıklama yapmak ihtiyacı duyuyorlar ve bu da beni çok üzüyor. Öte yandan ihtiyaç duyduğu zaman ihtiyacı kadar saygı gösteren bir kesim vardı; onların samimiyetsiz dönüşleri hiçbirimiz için anlam ifade etmiyor. Son grup ise bilim, akıl, emek ve sınıfsal farklara toptan karşı çıkan cahil ama cehaletinin farkında olmayanlardan oluşuyor. Maalesef yönetsel kademelerdeki pek çok yetkilinin de yer aldığı bu gruptakiler için bir şey değişmedi.
Prof. Dr. Aynur Özge hakkında
Nöroloji Uzmanı. Araştırmacı, yazar. Algoloji ve Klinik Nörofizyoloji Yan Dal Uzmanı. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. International Headache Society (IHS) Yönetim Kurulu Üyesi (2019-2021) Küresel Migren ve Ağrı Derneği Başkanı.
Daha geniş bilgi için: https://www.aynurozge.com/
(ŞD/DB)