Çocuk haklarının Türkiye'deki durumunu kısaca böyle özetleyen Av. Aynur Tuncel, "gerek mevcut yasaların Sözleşmeye uyumlandırılması, gerekse uyumlandırılmış yasaların uygulamada yansıması açısından büyük eksiklikler var," diyor.
Çocuk hakları konusunda görüşlerini aldığımız Av. Aynur Tuncel, konunun geniş kapsamlı olması nedeniyle, olumlu veya olumsuz gelişmelerin bütününe kısa bir söyleşide ulaşmanın mümkün olmadığını vurguluyor.
BM Sözleşmesi'nin ruhuna aykırı yasalar
Bununla birlikte sorularımızı yanıtlayan Av. Tuncel, bazı yasa maddelerinde, örneğin Medeni Kanunda eksik de olsa bazı iyileştirmeler yapıldığını, buna karşın, asıl sorunun yapılan değişiklerin hayata geçirilmesinde yattığını belirtiyor.
Av. Aynur Tuncel 'e göre, bir bölüm yasalar da, değiştirildikleri halde içerik yönünden BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin ruhuna aykırı:
* Dernekler Yasası uyum paketleriyle çok kez değişime uğradı. Ama hala 18 yaşın altındakilerin, derneklere üye olması yasak. 2908 sayılı yasa derneklere üye olacakların fiili ehliyete sahip olması gerektiğini, yani 18 yaşında olmaları gerektiğini belirtiyor. Aynı zamanda ilköğretim ve orta öğretim öğrencileri derneklere üye olamaz deniliyor.
* Oysa BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 15. maddesi çocuklara dernek kurma ve barışçıl amaçlı toplantı yapma hakkı tanıyor.
* Sözleşmenin asıl felsefesi çocuklara siyasi hak tanımak. Yani çocukların yönetimine ilişkin hakların verilmesi arzulanıyor. Sözleşme'nin 12. maddesi, çocuklara, olabildiğince görüşlerini açıklama hakkı tanınmasını içeriyor.
* Çocuğun yönetilen değil aynı zamanda görüşlerini belirterek katılımcı bir insan olması amaçlanıyor.
Yargıçlara usul gösteren standartlar yok
* Avrupa Konseyi'nin çocuk haklarının kullanılmasına dair bir sözleşmesi var. Türkiye 2001 yılında bu sözleşmeye de taraf oldu. Bu sözleşmede çocukların kendileriyle ilgili konularda taraf olması, uyuşmazlıklarda taraf olması ve katılması öngörülüyor. Çocuk çok küçükse yetkinin temsil edilmesi sağlanacaktır deniliyor.
Türkiye için yürürlükte olan bu sözleşme sadece birkaç dava ile sınırlandırıldı: Boşanma, velayet, babalığın tespiti, ayrılıkta çocukla kişisel ilişki kurma. Ama bunun usulü yargıçlara gösterilmedi. Çocuğun nasıl temsil edileceği, hangi kurumlara ne şekilde temsil hakkı verileceği veya bunun gibi birçok konu usul gösterilmediği için hakimler kendi deneyimleri ve görüşlerine göre yol buluyor. Kısacası bu alanda standart sağlanamadı.
* BM Çocuk hakları Sözleşmesi' ndeki çocuğun yaşam hakkını ihlal eden maddeler var. Örneğin hala TCK'nun 453 üncü maddesi yürürlükte. Yani kadın şerefi nedeniyle yeni doğurduğu çocuğunu öldürürse bu bir cezai indirim nedeni. Eskiden 4-8 hapis cezası veriliyordu. Yasa değiştirilerek 8 yıldan 12 yıla hapis cezasına dönüştürüldü. Ama sonunda madde kanundan çıkmadı.
Özel indirim nedeni olması çocuğun yaşam hakkının ihlalidir.
Çocuk mahkemeleri
* Çocuk mahkemeleri ile ilgili çok sorun var. Çocuk Mahkemelerinin en geç 1 Haziran 1992'de, nüfusu 100 binden fazla olan yerlerde kurulması gerekiyordu. 27 Şubat Genelgesi ile illerde çocuk mahkemeleri kurulacak diye sevinirken bu olmadı. Şu anda yalnızca Trabzon, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Ankara ve Kocaeli'nde Çocuk Mahkemeleri var. Bunların ikisi kurulalı yalnızca 5-6 ay oldu.
* Van, Bursa gibi yerlerde göç, işsizlik nedeniyle ortaya çıkan sosyal sorunlar, ayrıca bağımlılık sorunları var. Çocuk Mahkemeleri bu tip durumda hakim karşısına gelen çocukları güvenliğini sağlayıcı her türlü tedbiri almakla yükümlü. Ama bizde birçok dava Ağır Ceza Mahkemesi'ne gidiyor.
* Türkiye'de çocuk hakları konusunda iki sorun var: Birincisi BM Çocuk Hakları Sözleşmesine uymayan yasalar. Ama asıl sorun uyumlandırılmış yasaların gerekli şekilde uygulanmaması (YS/BB)