Diyanet İşleri Başkanlığı'nın dün Aleviliğe ilişkin yaptığı açıklamayı ve Çankaya Kaymakamlığı'nın Alevilerden gelen cemevi için yer tahsis edilmesi istemine olumsuz yanıt vermesini bianet'e değerlendiren Erdoğan Aydın, "Önce Çankaya Kaymakamlığının, ardından devletin, bu meşru Alevi talebini reddetmeleri, evrensel hukuk ve laikliğin açık ihlalidir" diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı dün Cemevlerini "özgün bir kültürel zenginlik olarak gördüğünü ve ibadethane saymadığını" açıkladı. Laik devlet anlayışı açısından bu ifadeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle belirtilmeli ki; Anayasasında laik olduğunu iddia eden bir devlet, halkın bir kesiminin inançlarına giren bir sorunu, bir mezhebin resmi yöneticilerini görüşlerine göre değil evrensel hukuk normlarına göre değerlendirmek zorundadır.
Alevilerin Cemevini nasıl gördükleri Sünni-Hanefi Diyanetin yöneticilerini değil, sadece ve sadece Cemevi talebinde bulunan halkın sorunudur.
Laik bir devlete düşen, eğer belli bir nüfus yoğunluğu uygun bir mekanda kendi ibadethanelerini açma talebinde bulunuyorsa, ona kayıtsız şartsız olumlu yanıt vermektir.
Bu açıdan önce Çankaya Kaymakamlığının, ardından devletin, bu meşru Alevi talebini reddetmeleri, evrensel hukuk ve laikliğin açık ihlalidir.
Dahası bunu Diyanet gibi, bir mezhebin kurumu üzerinden meşrulaştırmaya çalışmaları, Türk devletinin laik olmaktan çok dini bir devlet normuyla davrandığının açık göstergesidir.
Bu açıdan önümüzdeki dönemde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türkiye'yi bir de bu nedenle mahkum etmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Gerek devletin geleneksel çekirdeği, gerek şeriatçı gelenekten gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti, gerekse de devletin resmi Sünni kurumu olan Diyanet, bu konuda ısrar ettikleri müddetçe Türkiye hem laikleşemeyecek, hem de Aleviler inanç ve vicdan özgülüğüne kavuşamayacaklardır.
Anayasanın 10. maddesinin, herkesin yasa önünde eşit olduğu ve resmi organların eşitlik ilkesine göre hareket etme zorunluluğunu düzenliyor. Ayrıca 24. madde din ve inanç özgürlüğünden söz ediyor. Diyanet İşlerinin açıklaması ve Çankaya Kaymakamlığının uygulaması Anayasaya aykırı değil mi?
Anayasaya kesinlikle aykırı fakat bildiğiniz gibi Türkiye'de dışsal baskılarla değişime uğratılan yasalar, devletin geleneksel aklı çerçevesinde hayata geçirilmemektedir
1839 Tanzimat Fermanından son Avrupa uyum yasalarına varana kadar devlet işkence yapmama yasağından farklı inançların özgürlüğüne kadar verdiği taahhütlerin hiçbirini yerine getirmemiştir.
Yasalar değişmiş olsa bile uygulama değişmemiştir. Bu açıdan meskun mahallerde cami ibaresi yerine ibadethane kavramının geçirilmesine rağmen uygulamanın değişmemiş olması bunu açık olarak gösteriyor.
Nitekim ibadethane vurgusuna rağmen devlet misyonerliğe karşı kampanya başlatmış ve asıl önemlisi Anadolu'nun en otantik inancı olan Aleviliğe yönelik asimilasyoncu iradeden en küçük anlamda geri adım atılmamıştır.
Türkiye'nin başkentinde, Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Çankaya'da sergilenen bu yasakçı tutum bunun bariz göstergesi. Eğer bugün Çankaya şeriatçı gelenek partilerine kaptırılmamışsa bunun biricik nedeni Çankaya'daki Alevi nüfus yoğunluğudur. Oysa laiklik elden gidiyor diye bizi sokaklara dökmeye çalışan devletin derin güçleri, demokratik yollarla şeriatı engelleyen Alevilerin ibadet mekanı kurma girişimlerini engelleyerek tam bir iki yüzlülük sergilemektedir.
Üstelik son yasal değişim çerçevesinde söz konusu bu yasaklama sadece Anayasanın laiklik ilkesinin değil aynı zamanda cami yerine ibadethane kavramını geçiren AB uyum yasasının da bizzat devlet eliyle açık ihlalidir.
Diyanet Alevileri "kültürel bir zenginlik" olarak görüp Aleviliğin İslam içi bir inanç ve dini anlayış olduğunu söyledi. "Cemevlerinin birer mabet olarak gösterilmeye çalışılması tarihi tecrübe ve bilimsel kriterlere aykırıdır" diyor. Diyanetin Alevilere bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Diyanetin tarihe yollama yaparak Cemevlerine karşı çıkışı teokratik Osmanlı hukukunun arkasına sığınmaktan başka bir şey değildir. Osmanlıda Cemevi yasaktı; çünkü Sünni-Hanefi mezhebi doğrultusunda teokratik bir devleti ifade etmekteydi.
Oysa laik olduğu iddiasındaki Türkiye Cumhuriyeti'nin, halkının inançları arasında tercih yapmamak ve ibadet mekanı kavramının anlamını o inancın sahiplerine bırakmak zorundadır.
Aleviler tarihleri boyunca camiye girmemiş ve İslam'ın 5 temel farzını kabul etmemişlerdir. İşin doğrusu Alevilik İslam'ın içine sığdırılamayacak, özgün bir inançtır.
Dolaysıyla laik devlete düşen, nasıl ki diğer inançların ibadethanesine kabulleniyorsa Alevilerin ibadet mekanı olan Cemevine de aynı yasal saygıyla yaklaşmaktır.
İşin doğrusu kilise ve sinagogu da son dönem AB baskısı ile kabullenmek zorunda kalmış olan bu Sünni devlet aklı, sahipsiz zannettikleri Anadolu'nun özgün inancı Aleviliğin ibadethanesini reddetme inadını sürdürmektedir. Ancak gelinen noktada bu inat suları tersine akıtma çabasıdır. Ve ciddi bir aydınlanma yaşayan Alevilerin ve demokratik laik kamuoyunun baskısıyla değişime uğramak zorundadır.
Türkiye'nin gerçekten laik ve demokratik olması da buna bağlıdır. (YS/BB)
* "Aleviliği Ne Yapmalı?", Nokta Yayınevi, 320 sayfa.