"Erkekler silahlarından vazgeçmek istemiyor"
"Toplum içinde bireyselliğime karşı onlarca görünen-görünmeyen saldırıyı fark ediyorum. Bunlar çok mutsuzluk verici" diyor 28 yaşındaki finans-fon yöneticisi Ayca Yılmaz.
Anayasa değişikliği ve Türk Ceza Kanunu'ndaki (TCK) düzenlemelere ilişkin, "kadınların en doğal ve haklı taleplerini dile getirdiklerini" belirtiyor; gerekli düzenlemelerin yapılmamasını, "erkeklerin silahlarından vazgeçmemeleri" olarak nitelendiriyor.
23 yaşındaki gazeteci Güler Emektar ise, "Tecavüz edildiği için boğulan, sokağa çıktığı için hırpalanan kadınların olduğu bir ülkede cinsler arasındaki gerçek eşitliğin 'erkekçe' bakışın ürünü olan ve sadece kağıt üzerinde kalacağa benzeyen Anayasal değişikliklerle de sağlanabileceğine de inanmıyorum" diyor.
"Kadınlar da bu konuda bilgili değil"
26 yaşındaki yönetici sekreteri Dide Taşkıner, erkeklerin "ayrıcalıklı konumlarından" vazgeçmek istememelerini "anlaşılır" bulduğunu belirtiyor; kadınların seslerini duyuramamalarında "geniş toplumsal alanda çalışma yürütmemelerinin" etkili olabileceğini düşünüyor:
"Anayasa ve TCK değişikliklerine ilişkin tartışmalarda hep benzer çevrelerden kadınların görüşlerini okudum. Şu anda, kadınların da bu konuda çok duyarlı ve bilgili olduklarını sanmıyorum."
"Siyasi partiler oy kaygısıyla hareket ediyor"
Gazeteci Fatma Coşkunel ise, erkeklerin kadına yönelik ayrımcı uygulamalarının yanı sıra, bu bakış açısından etkilenmiş kadınların da kendi aralarında ayrımcılık uyguladıklarını savunuyor.
27 yaşındaki Coşkunel'e göre, kota uygulaması, kadının siyasete katılımının yanı sıra yönetici kademelerde yer almasının sağlanması ve kadınlara yönelik zihniyetin değişmesi için de çok önemli.
"TCK'ya ilişkin düzenlemeler de en az Anayasa kadar sorunlu bence" diyor Coşkunel, siyasi partilerin dürüst olmadığını, sadece oy kaygısıyla hareket ettiklerini savunuyor.
"AKP, CHP'den daha dürüst"
Müşerref Yakalı, emekli, 43 yaşında ve kadın-erkek eşitsizliğinin toplumun her alanında var olduğunu söylüyor, "Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için yasal düzenlemelerin yetersiz kalacağını biliyorum; ancak yine de düzenlemeler önemli bir adım sayılmalı" diyor.
Yakalı, Anayasa değişikliğinde pozitif ayrımcılığı savunan Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) de, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) de benzer zihniyette oldukları görüşünde; ona göre, "AKP CHP'den daha dürüst. CHP'nin samimiyetsizliğini, yerel seçimlerde kadın adayların azlığından, CHP yönetiminde kadınların temsil edilmemesinden anlamak mümkün".
Emektar: Gözümüz aydın
* İnsan haklarının bile henüz layığını bulamadığı bir ülkede; kadın- erkek eşitliğinin, aile reisi kavramının anayasadan çıkarılmasıyla sağlanacağına inanan bir zihniyetin egemen olduğu bu toplumda; kadınların sırf "kadın" olmalarından (ama aslında olamamalarından) dolayı evde, sokakta, iş yerlerinde, kısacası toplumsal hayatın her alanında yaşamak zorunda bırakıldıkları haksızlıkların, gerçekten kadınlar lehine iyileştirilmesi için nasıl iyi niyetli adımlar atılması beklenir ki?
* Rızası olmasa da uyuyan karısının üstünde şehvetini gidermeyi hak gören, "namus namus" diye ortalığı inleten; ancak "namus" denen şeyi yine kendisi kirleten ve ne gariptir ki, "kirlenen namusu" öncelikle kadınları ortadan kaldırarak temizleyen; canı isteyince de çocuklarına, kız kardeşlerine ve hatta torunlarına bile tecavüz eden erkekler yine bildiklerini yaptılar.
* Kadınları bu kadar seven (?), saygı gösteren (?), onlarla bu kadar ilgili olan (?)bu toplumda kadınlar yine yuvayı yapan dişi kuş olmaya, erkeklerinin kanatları altında onların uygun gördüğü biçimde yaşamaya, çalışmaya; onların diliyle sevmeye, sevilmeye, mutlu olmaya ve onların yöntemleriyle korunmaya hatta gerekirse yok olmaya mahkumlar.
* Peki ya erkekler? Onlar da toplumsal yaşamımızın "asli unsurları" olarak yine her yerde var olmaya ve de hayatlarımızı karartmaya devam edecekler; ellerinden geldiğince...
Yılmaz: Erkekler silahlarından vazgeçmek istemiyor
* Kadınlar en haklı ve en doğal taleplerini dile getiriyorlar. Bunun karşılığında, Anayasa'da ve Türk Ceza Kanunu'nda gerekli düzenlemelerin yapılmamasını, erkeklerin silahlarından vazgeçmemeleri ve hatta saldırıları olarak algılıyorum.
* "Erkekler" derken de aslında, egemen erkek dile sahip tüm o korkak ve mutsuz insan topluluğundan bahsediyorum.
* Onca görünmez baskının yanında, bir de yasalara böyle açıkça silahlarını koymaları beni çileden çıkartıyor. Bekaret kontrolü konusu örneğin bence, tecavüzün kendisi...
Taşkıner: Erkek gazetecilerin erkek yöneticileri
* Kadın ve erkek eşitsizliğinin küçük bir örneği TBMM'de yaşanıyor. Erkek egemen Meclisimiz çalışıyor; onlar açısından bir problem yok, hatta bu eşitsizlikten çıkar sağladıkları bile söylenebilir.
* Buna karşı kadınlar, yine erkeklerin egemen oldukları alanlarda seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
* Gazetelerin erkek yöneticileri, kadınların taleplerini ancak öldükleri, öldürüldükleri, sakat kaldıkları, üçüncü sayfaya haber olduklarında duyuruyorlar. Avrupa Birliği (AB) müktesebatının dayatmaları karşısında, kendi çıkarlarını korumak isteyen erkekler, kadınlara haklarının verilmesini hoş görebiliyorlar.
* Kadınlar da dar çevrelerde çalışma yürütüyor. Anayasa ve TCK değişikliklerine ilişkin tartışmalarda hep benzer çevrelerden kadınların görüşleri basına yansıdı.
* Kadınlar taleplerini toplumun geniş kesimlerine anlatıp destek almakta yetersiz kaldılar. Kadınların da bu konuda çok duyarlı ve bilgili olduklarını sanmıyorum.
Coşkunel: Namusumuzun bekçisi erkekler
* Erkeklerin kadına yönelik ayrımcı uygulamalarının yanı sıra, bu bakış açısından etkilenmiş kadınlar da kendi aralarında ayrımcılık uyguluyorlar. Bir erkek yöneticinin "yeteneklerinden" şüphe etmezken; bir kadının kiminle hangi ilişkisi dolayısıyla yönetici seçildiği sorgulanabiliyor örneğin. Üstelik, bir kadın yönetici olabilmek için erkekten çok daha fazla çalışmak, emek vermek zorunda olduğu halde.
* Kota uygulaması, kadınların siyasette önünün açılmasının yanı sıra bu tip önyargıları yıkmak için de gerekli.
* TCK'ya ilişkin düzenlemeler de en az Anayasa kadar sorunlu. Namus nedeniyle cinayet işlenmesinin ağırlaştırıcı neden sayılmaması da, namus cinayeti işleyenlerin haksız tahrik indiriminden faydalanması da, bekaret kontrollerinin yasaklanmaması da, 15-18 yaş arasındaki gençlerin kendi istekleriyle cinsel ilişkiye girmesinin suç sayılması da, hep aynı bakış açısını ortaya koyuyor.
Yakalı: Yasal düzenleme yetersiz, ama büyük bir adım
* Anayasa'da "pozitif ayrımcılık" isteyen CHP'li erkekler de, "yaptığımız düzenleme yeter" diyen AKP'liler de benzer zihniyeti taşıyorlar.
* AKP daha dürüst geliyor bana. CHP'nin samimiyetsizliğini, yerel seçimlerde kadın adayların azlığından, CHP yönetiminde kadınların temsil edilmemesinden anlıyorum.
* Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için pozitif ayrımcılık da uygulanmalı, kota da getirilmeli; TCK'daki düzenlemeler de kadınların talepleri doğrultusunda gerçekleştirilmeli. Yasal düzenlemelerin yetersiz kalacağını biliyorum; ancak yine de düzenlemeler önemli bir adım sayılmalı. (BB/EÜ)