Konferansın Pazar günkü (25 Şubat) ilk oturumunda Jena Üniversitesi'den Norbert Frei, Eski Doğu Almanya Cumhuriyeti Ulusal Güvenlik Servisi'nden (Stasi) Marianne Birthler, Dublin, Trinity College 'tan Ronit Lentini konuştu.
Frei ve Birthler, geçmişle hesaplaşmayı Almanya'daki Nazi vakası örneği üzerinden anlattılar. Trinity Colleg'tan Lentini de, bir İsrail Yahudisi olduğunu belirterek, İsrail'de yaşanan Nakba 'dan sözetti.
Jena Üniversitesi'nden Frei, Almanya'nın Nazi vakasıyla yüzleşmesinin üç adımlı bir süreç olduğunu belirtti ve bu süreçleri anlattı.
Birthler, Nazi döneminde bir baskı merkezi olan Stasi'nin bugün gençlerin baskı altında yaşamanın ne demek olduğunu anlamaları için çalışan bir merkez olduğunu söyledi.
Lentini ise, Filistinlilerin topraklarından İsrail tarafından yerinden edilmelerini yorumladı. Lentini, belleğin bir yere ait olduğunu ve Filistinlilerin belleğinin bu yerinden edilmenin ağırlığını taşıdığını söyledi.
"Önce arınma sonra yüzleşme"
İlk adımın "arınma politikası" olduğunu söyleyen Frei, "Almanya'da Nazilikten arınmanın, savaş suçlularının konsantrasyon kamplarına alınarak yaşandığını, bu sürecin, yeni bir Alman devleti kurulmasında önemli bir rolü olduğunu belirtti.
İkinci adımı yüzleşme süreci olarak tanımlayan Frei, 1949'da yeni hükümetle birlikte politikaların yeniden gözden geçirilmeye başlandığını ve bu sürecin aslında 50'lerde başladığını, 60'larda ve 70'lerde devam ettiğini söyledi.
"Sorgulama bellek oluşturmayı sağlar"
Frei, son adımı hafıza oluşturma, olarak belirledi ve şüpheci yeni kuşakların Nazi dönemini sorgulamaya başladığını söyledi. Frei, "Bellek ile bilgi arasındaki fark ortaya koyulmalı, bellek ile sorgulayıcı bilgi ayrımı yapılmalı. Bellemek ve bellek hakkında konuşmak ve yüzleşmek gerekir" dedi.
Stasi Federal Komiseri Marianne Birthler, Stasi'deki çalışma deneyimlerini ve kurumun Nazi döneminde nasıl bir çalışma içinde olduğunu anlattı.
Birthler, Stasi'nin Nazi döneminde terör yaratan, baskı uygulayan, kayıt tutan ve Doğu Almanya partisinin bir uzantısı olduğunu belirtti.
"Stasi'nin 174 bin muhbiri vardı"
Stasi'nin o dönem 174 bin gayri resmi muhbiri olduğunu ve pasaport kontrollerini yaptıklarını, Doğu-Batı Almanya arasındaki trafiği kontrol ettiklerini söyleyen Birthler, 89-90 kışında duvar yıkıldıktan sonra Stasi dosyalarının yakıldığını ve büyük bir kısmının hala kayıp olduğunu anlattı.
Stasi'nin çalışmalarının bugün gençleri ve insanları bilgilendirme yönünde olduğunu belirten Birthler, "diktatörlükte, baskı altında yaşamanın ne demek olduğu hakkında gençleri bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Çünkü yarım bir hakikat tam bir yalandır" dedi.
"Tarihin bizi utandıracak sayfalarına da bakmalıyız"
Birthler, "Başarılarımızla gurur duyarken, madalyonun öbür yüzüne bakmayı ihmal etmemeliyiz. Tarihin bizi utandıracak sayfalarına da bakmalıyız" diye konuştu.
Konferansa Trinity College'tan katılan sosyolog Ronit Lentini de, geçmişle yüzleşme meselesine İsrail'de yaşanan Nakba vakasını örnek gösterdi.
Nakba'da 1948'te 800 bin Filistinli'nin göç etmeye zorlandığını hatırlatan Lentini, Filistinlilerin daha sonra kaçtıkları için utandıklarını söyledi.
Lentini, Nakba'nın bellek politikasının nasıl küresel bir paradigmaya denk geldiğini gösterdiğini söyledi.
"Bellek, bir yere aittir"
Filistinliler'in geçmişin yükünü sırtlarında taşıdıklarına dikkat çeken Lentini, "Gerçek bellek, primitif alanlarda vardır. Çağdaş bellek ise 'şuur' olarak geçmişteki devri çağrıştırır. Herkes aile belleği yaratmak ister, bellek bir yere bağlıdır. Tarih ise olaylara bağlıdır. Her kuşak kendi hafızasını bulur" dedi.
Lentini, İsrail de soykırımda ölenleri hatırlamak için yapılan anıtın,. İsrail'in kolektif belleğini hareket geçirdiğini söyledi.
Lentini, Nakba konusunda İsrail'llileri dinlemenin de önemli olduğuna dikkat çekerken, cinsel tacize ve saldırıyla uğramış kadınların da bu konuda dinlenmesi gerektiğini belirtti. (NZ/KÖ)