"Örgüte üye" oldukları ve "propaganda" yaptıkları iddiasıyla 2012'de Ankara merkezli birçok ilde yapılan operasyonda Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ve Demokratik Gençlik Hareketi Derneği (DGH) üyesi 100’ e yakın kişi gözaltına alındı ve 40’tan fazla kişi tutuklandı.
19 kişinin yargılandığı davanın Ankara ayağında 9. Ağır Ceza Mahkemesi 14 Mart 2019 tarihli kararında 16 kişiye örgüt üyeliği gerekçesiyle 6’şar yıl 3’er ay, 18 kişiye de örgüt propagandasından 10’ar ay hapis cezası verildi. Sanıklar Maoist Komünist Partisi/ Halk Kurtuluş Ordusu (MKP/ HKO) ile ilişkilendirildi.
Yargıtay 3. Dairesi aradan geçen üç yılın ardından söz konusu kararı bozarak yerel mahkemede tekrardan görülmesine hükmetti. Gerekçede ise “Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde, sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısı ve herkesi inandıracak şekilde olması” ve tüm verilerin kararda yer alması gerektiği vurgulandı. Kararda ayrıca isnat edilen suçların tarihlerinin belirsiz olmasına dikkat çekildi.
Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararda DHF’nin 3-4 Aralık 2011 tarihinde düzenlediği “Devrimci Halkçı Yerel Yönetimler Sempozyumu” gibi, gerçekleştirildiği dönemde ses getirmiş akademik organizasyonları örgütlemek dell sayıldı. DGH’nin 2012’de gerçekleştirdiği birinci kurultayının hazırlık çalışmaları, kurultay konuşmaları suç olarak gösterildi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla ve gençlik örgütlerinin katılımıyla örgütlenen Mezopotamya Sosyal Forumu ile 1 Mayıs, 8 Mart, KESK-DİSK-TMMOB-TTB mitinglerine katılmanın suç olarak kaydedildi.
AYM’ye atıf: ‘Delillerin ne olduğu belirtilmedi’
Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyeleri hakkında verdiği karara atıfta bulundu.
AYM, yasal bir örgütte faaliyet yürütmenin ‘terör örgütü üyeliği’ ile ilişkilendirilemeyeceğine ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetmişti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, mahkeme kararlarının denetlenebilmesi için delilleriyle birlikte sunulması gerektiğine vurgu yaptığı bozma kararında şu ifadelere yer verdi:
"Yargıtay, yapılan açıklamalar ve yargısal kararlar göz önünde bulundurularak dosyamıza konu somut olay değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında, sanıkların MKP silahlı terör örgütünün açık alan yapılanması olan Ankara Demokratik Haklar Derneği (ADHD), DHF ve DGH bünyesinde faaliyet yürüttükleri, eylemlerinin çeşitli tarihlerde ve süreklilik arz edecek şekilde belli bir yoğunluğa ulaştığı, belli bir çeşitlilik seviyesine ulaşan eylemleri nedeniyle terör örgütü MKP/HKO ile arasında organik bir bağ olduğunu açıkça ortaya koyduğu ve dolayısıyla adı geçen örgütün bir üyesi oldukları kabulüne yer verilmişse de, söz konusu ADHD, DHF ve DGH isimli oluşumların MKP silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin delillerin neler olduğunun karar yerinde belirtilmiyor.
"Yine bu oluşumların örgütsel pozisyonlarının güncel halinin devletin ilgili birimlerinden sorulup araştırılarak bahse konu oluşumlarla silahlı terör örgütü arasında hiyerarşik ilişkiyi gösterir bağlantı olup olmadığının da tespitine çalışılıp karar yerinde değerlendirilerek bir hüküm kurulması gerekirken eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kuruyor.
"Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde, sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısı ve herkesi inandıracak şekilde olması, Yargıtay’ın tutarlılık denetimini yapabilmesi için kararın dayandığı tüm verilerin, bu verilere mahkeme tarafından ulaşılan sonuçların; iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, bu suretle dava konusu eylemin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise suç olarak tanımlanıp tanımlanmayacağı konusundaki mahkeme kabulünün duraksamaya yol açmayacak biçimde karar yerinde gösterilmesi gerekirken; dosya kapsamında örgüt üyeliğinin sübutuna ilişkin mahkeme kabulü incelendiğinde, sanıklar hakkında benzer cümleler kullanılması suretiyle bazı sanıklar hakkında dosyaya yansıyan eylem ve faaliyetleriyle uyumlu olmayan mahkeme kabulünün ortaya çıkmasına sebebiyet verilip sanıkların eylemlerinin ayrı ayrı kişiselleştirilerek değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi…”
Propaganda suçu için tarih vurgusu
Yargıtay verdiği kararda ayrıca, ‘terör örgütü propagandası’ suçlamasıyla ceza alan bir kişiye yönelik suçun tarihinin belirsizliğine işaret ederek; “…terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde; sanığın hangi söz ve eylemleriyle terör örgütü propagandası yapma suçunu işlediği, suçun delillerinin nelerden ibaret olduğu belirtilmeden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1, T.C. Anayasasının 141/2, CMK'nın 34/1 ve 230/1-c maddelerine de aykırılık oluşturacak biçimde yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması, b-Kabul ve uygulamaya göre; Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin propaganda içeren eylemin gerçekleştirildiği tarih olarak yazılması gerekirken "2011-10.06.2011" olarak yazılması…” ifadelerini kullandı.
20 Haziran’da verilen bozma kararı ile birlikte dava dosyası tekrardan Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
(İUE/EMK)