İnsan Hakları Derneği (İHD), üçüncü yargı paketinin "vatandaşlara hukuk güvenliği sağlamaktan uzak olduğunu" açıkladı.
Meclis Adalet Komisyonu'nun alt komisyona sevk ettiği ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in 100'e yakın yasada değişiklik yapılacağını açıkladığı yargı paketi tasarısını eleştiren İHD, ilk olarak özel yetkili mahkemelerin kapatılması gerektiğini açıkladı.
"Mahkemelerdeki yargı pratikleri özel yetkili yargılamanın bitirilmesinin neden gerektiğini de gözler önüne seriyor. Bu yargılamaya dayanak oluşturan Terörle Mücadele Kanunu (TMK) da kaldırılmalıdır."
TMK kaldırılmalı
"Rahatlıkla kullanılan tutuklama rejimi değiştirilmeli. Herkesin özel hayatına saygı gösterilmesi ve haberleşme hürriyetinin sağlanabilmesi için iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve teknik takip sınırlandırılmalıdır."
"Ceza yasaları gözden geçirilerek ifade, örgütlenme, toplanma ve gösteri özgürlüğü güvence altına alınmalı; herkesin "yasadışı örgüt üyesi" olarak suçlanabilmesine sebep olan ceza maddeleri kaldırılmalı. Cezaların infazında ayrımcılığa son verilmeli."
İHD, yaptıkları incelemenin ardından şu noktalara dikkat çektiklerini açıkladı:
* Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 220. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tanımlanan "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişilerin ayrıca örgüt üyeliğinden cezalandırılması halinde verilecek cezanın yarı oranında düşürüleceğine dair" değişiklik, aslında hukuksuzluğun bir itirafıdır.
Çünkü bir kişiye örgüt üyesi olmadığı halde örgüt üyeliğinden ceza vermek hukuksuzluk. TCK 220. maddesinin 6. ve 7. fıkraları ve bu düzenlemenin paraleli olan TCK 314/3 fıkrası ve TMK 2/2 fıkrası da kaldırılmalı.
* Tasarıda, TMK'nın 6. maddesinin 5. fıkrası ve 13 maddesinin kaldırılması öngörülüyor. Bu olumlu bir gelişme ancak, raporda* da etraflıca anlatıldığı gibi, "terör" tanımı fazlaca geniş tutuluyor.
Terör suçları ceza yasasındaki suçların neredeyse yarısını oluşturuyor. İfade ve örgütlenme özgürlüğü hakkını kullananlar propaganda suçundan cezalandırılıyor. TMK'dan ceza alanlar ayrı ve ağır bir infaz rejimine tabi tutuluyor.
Bu nedenlerden ötürü TMK bir bütün olarak kaldırılmalı; Türkiye'nin taraf olduğu ve ekteki raporda belirtilen 12 sözleşmede tanımlanan suçlar dışında hiçbir suç "terör suçu" olarak nitelendirilmemelidir.
Dinleme faaliyetine devam!
* Tasarıda Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) en önemli sorun olarak karşımıza çıkan, 135. maddenin 3. fıkrasının son cümlesiyle 140. maddenin 3. fıkrasının son cümlesinde düzenlenen ve soruşturma boyunca, iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve teknik takip yapılabilmesiyle ilgili özel hayata ve haberleşme özgürlüğüne yapılan ağır müdahaleye son verilmiyor.
* Katalog suçla suçlanma halinde, kolay ve keyfî tutuklamaya imkân veren 100. maddenin 3. fıkrası kaldırılmıyor; sadece AİHM'in kararlarını etkilemek için 101. maddede değişiklik yapılarak tutuklamanın gerekçesinin daha açık yazılmasıyla ilgili değişiklik yapılıyor. Buradan da hükümetin ağır tutuklama rejimini devam ettireceği anlaşılıyor.
* TMK'nın 10. maddesinde yapılacak değişiklikle, soruşturmanın gizliliğiyle ilgili ana kural değiştirilmiyor; sadece zorunlu olarak alınması gereken bazı belge ve tutanakların şüpheli veya müdafisi tarafından alınması üç ay süreyle geciktirilmekte ve temel sorun çözülmemektedir.
* Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 251. maddesinin 7. ve 8. fıkraları, 252. maddesinin 1. ve 2. fıkrasının D ve E bentleri kaldırılıyor. Bu düzenleme yetersiz. CMK 250, 251 ve 252. maddeler tümüyle kaldırılmalı ve özel yargılama sistemine son verilmeli.
* Tasarıda 31 Aralık 2011 tarihine kadar basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup, üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmaların erteleneceği, kesin hükümlerin uygulanmayacağı düzenleniyor.
Hükümet bir nevi bu özel af düzenlemesiyle Türkiye'de ifade özgürlüğünün cezalandırıldığını bir kez daha itiraf ediyor. Yapılması gereken, ifade, örgütlenme, toplanma ve gösteri özgürlüğünü cezalandıran tüm yasaların kaldırılmasıdır.
Bu düzenlemeye toplantı ve gösteri nedeniyle verilen cezalar da dahil edilmeli. Düzenlemedeki dava ve soruşturmaların ertelenmesi mantığı, hükümetin ifade özgürlüğünü cezalandırmaktan vazgeçmediğinin de bir göstergesi. (AS)
* İHD'nin "Herkese Hukuk Güvenliği ve Adil Yargılanma Hakkı" Raporu'na buradan ulaşabilirsiniz.