Ekim başlarında Türkiye'nin kuzeydoğu Suriye'de başlattığı altyapıya yönelik hava saldırıları bölgede sivil yaşamı derinden etkileyen su sıkıntısına yol açtı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 4 Ekim'de yaptığı açıklamada “Özellikle Irak ve Suriye’de PKK ve YPG'ye ait olan bütün altyapı, üstyapı tesisleri, enerji tesisleri bundan sonra güvenlik güçlerimizin, silahlı kuvvetlerimizin, istihbarat unsurlarımızın topyekûn meşru hedefidir." demişti.
Hakan Fidan: PKK ve YPG'nin kontrolündeki tüm tesisler artık meşru hedef
Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrolündeki Haseke ve çevresinin zaten ciddi bir su sıkıntısı yaşadığı dönemde gerçekleşen saldırılarda kentin su gereksinimini karşılayan tek kamu tesisi olan Aluk su istasyonu da vuruldu.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) İçme Suyu Genel Müdürlüğü'nün eş başkanı Issa Younes, Haseke kentinin günde yaklaşık 150 bin metreküp suya ihtiyaç duyduğunu ancak şu anda Aluk istasyonundan yalnızca yaklaşık bin metreküp su alabildiğini söylüyor.
1 milyar dolarlık tahribat
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) aktardığına göre 4-11 Ekim tarihleri arasındaki saldırılarda 47 kişi yaşamını yitirirken en az 59 kişi yaralandı. Rimelan Petrol Sahası Yönetiminin yayınladığı rapora göre de saldırılarda 1 milyar dolardan fazla maddi hasar meydana geldi.
Özerk Yönetim’den BM’ye Rojava raporu
Su ve elektrik kesintileri bitmiyor
2011'de başlayan iç savaş öncesinde ve savaş sırasında "kesinti" kavramı genellikle elektrik dağıtımı kapsamında kullanıla gelirken artık Haseke kenti ve çevresinde su için de kullanılıyor. Su da elektrik gibi belli saatlerde ve miktarlarda dağıtılıyor ve hem resmi hem de gayri resmi olarak kısıtlanıyor.
Konuya yönelik araştırma çerçevesinde Syria Direct'in konuştuğu 37 yaşındaki bir Haseke sakini, "Barış Pınarı Operasyonu sırasında silahlı çatışmadan canını kurtarmak için Serekanî'den (Resulayn) kaçtığını" ama sonunda kendisini "su savaşının içinde bulduğunu" söylüyor.
Hasekeli, "yaz inanılmaz sıcak geçti, sıcaklıklar 45 derecenin üzerine çıktı" dedi. "Suya ne kadar muhtaç olsak da içmek ve günlük kullanım için su bulmak sürekli mücadele konusu oldu. Buna hayat mı denir?" dedi.
Haseke felaket bölgesi
Haseke kenti, Tel Temer kasabası ve yaklaşık 54 köy, içme suyu için tek kaynak olan Aluk istasyonuna bağımlı. 2019'daki Barış Pınarı Operasyonu'ndan bu yana en az 36 su kesintisi olmuş. Bu bölgelerde yaklaşık bir milyon insan için günde 82 bin ile 100 bin metreküp arasında suya ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Haseke'deki su krizi dolayısıyla Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) kenti felaket bölgesi ilan etmiş.
Çare: Tanker suyu
Aluk istasyonundan su akışı kesildiğinde Hasekeli evinin su depolarını doldurmak için tankerlere başvuruyor. Bir varil su yaklaşık 10-15 bin Suriye Lirası (SYP) tutuyor. 15 bin SYP karşılığı yaklaşık 74 cent ile 1,10 Dolar arasında değişiyor. Ayrıca yaklaşık 2 dolardan 6'lı şişe suyu paketleri alınabiliyor.
Haseke'de Suriye devlet okulunda öğretmenlik yapan 43 yaşındaki bir kadın, "çocuklarımı yazın ancak haftada iki kez yıkayabiliyordum" diyor. "Su durumu felaket gibi, mahallemize haftada sadece bir gün su veriliyor."
Suyun varil fiyatı da zaman zaman ve satıcıdan satıcıya değişiyor. Kent sakinleri, "Su tankerlerinin getirdiği suyun nereden geldiğinden emin değiliz. Sahipleri su tanklarını dezenfekte etmediği için içme suyu olarak güvenli değil" diyor.
Susuzlukla gelen hastalıklar
İnsan Hakları İzleme (HRW) Kasım 2022'de, Türkiye'nin "Fırat Irmağı'nın Suriye tarafına yeterli su akışını sağlamayı ve Aluk istasyonuna devamlı su taşımayı başaramadığını" bildirmişti. Örgüt, Ankara'yı "Suriye ve komşu ülkelere yayılan ölümcül kolera salgınına yol açtığına inanılan ciddi su krizini daha da kötüleştirmekle" suçlamıştı.
İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ
“Suriye’deki çatışmanın tarafları kolera salgınını kötüleştiriyor”
Suriye Sağlık Dairesi başkanı Issa Halef de Temmuz'da Suriye Arap Haber Ajansı'na verdiği demeçte "Kentteki sağlık merkezinin her ay yaklaşık bin 350 akut bağırsak enfeksiyonu vakasını kabul ettiğini ve hastaların çoğunluğunun çocuklar olduğunu" açıkladı. Bu, "Türkiye'nin Haseke ve çevresine içme suyunu kesmesinin sonucu" diyen Halef, "birçok aile içme ve ev içi kullanımı için güvenilir olmayan su kaynaklarını kullanmak zorunda kaldı, bu da hastalık ve enfeksiyonların artmasına neden oldu" dedi.
1987 protokolüne uyulmuyor
1987'de Şam ve Ankara arasında imzalanan bir protokol anlaşmasına göre Suriye'nin Fırat Nehri'ndeki payı saniyede 500 metreküp olarak belirlenmişti. Ancak 2019'dan bu yana bu miktar zaman zaman saniyede 200 metreküpe kadar düştü. Su akışının azaltılması, konuyla ilgilenen iki kuruluş olan Hevdesti ve Malva Sanat ve Kültür Kurumu"na göre "mevcut insani krizi daha da kötüleştiriyor ve kuzeydoğu Suriye'deki ekosistem, biyoçeşitlilik ve kültürel kimlik üzerinde yıkıcı etkilere yol açıyor."
İki kuruluşun ortak raporuna göre, bir milyonu yerinden edilmiş yaklaşık 4.8 milyon insan, su ihtiyaçları için en çok bu kaynağa bağımlı.
Suyun silaha dönüştürülmesi
Haseke, Kuzeyden gelen hava saldırıları öncesinde de kuraklıkla karşı karşıyaydı. 2023'te ile önceki üç yıldan yüzde 60 daha az yağış düştü.
Eylül 2022'de 110 Suriyeli kuruluş, "iklim değişikliği, azalan yağışlar, yüksek sıcaklıklar ve çatışmanın taraflarınca suyun silah olarak kullanılması" nedeniyle kuzeydoğu Suriye sivillerinin "yeterli ve güvenli suya erişme hakkından mahrum bırakılmasını" kınadı. Kuruluşlar, Birleşmiş Milletler'in su krizine acil ve sürdürülebilir çözüm bulmak için müdahale etmesini ve çaba göstermesini istedi.
BM, "su ve elektrik hizmetlerinin yeniden başlatılması ve sivillerin su ve arıtıma erişiminin korunması" çağrısında bulundu ve "Aluk su istasyonunun daha fazla kesinti olmadan çalışabilmesi için teknik ve insani personelin güvenli geçiş ve engelsiz erişimini derhal sağlamaları" gerektiğini belirtti.
Çözüm: Aluk istasyonunun sürekli çalışması
Ne var ki, Haseke'deki su krizi sürüyor. Hevdesti'nin baş araştırmacısı Abbas Ali Moussa, "çözümün Aluk istasyonundan su çekmek olduğunu, çünkü bölgenin uzun vadeli su ihtiyaçlarını karşılamayan Fırat Nehri'nden su çekmek veya kuyu kazmak gibi diğer projelerin sürdürülebilir çözümler olmadığını" vurguladı.
Moussa, Aluk istasyonunun "sürekli olarak çalıştırılması ve [çatışmanın] herhangi bir tarafının politik nedenlerle etkilenmemesi gerektiğini" belirtti ve bunun "bölgedeki su krizini çözmenin en iyi yolunu temsil ettiğini" ekledi.
Kış gelince "bazı insanlar[ın] su durumunun yazdan daha iyi olacağını düşündüklerini" söyleyen öğretmen Şeyma'ya göreyse "durum pek fazla değişmeyecek". Şeyma "daha fazla kota koyabiliriz, ancak tankerlerden su temin etmenin maliyeti düşmeyecek." diyor.
(AEK)