Van Cumhuriyet Savcısı, Şemdinli davasının iddianamesinde Kara Kuvvetleri Komutanı hakkındaki iddialara da yer verdi. Ortalık birbirine girdi. Önce, usul hakkında konuşalım izninizle. Bunu yapma yetkisi var mı savcının?
Tabii var. Eğer bir savcı, bir tanık ifadesi veya birtakım belgeler sonucunda bir kişinin suç işlediği kanaatine kapılmışsa ve bu konu kendi yetki alanına da giriyorsa, o kişiyi sanık yapmalıdır. Eğer konu savcının yetki alanına girmiyorsa, diyelim ki savcı bir asker kişinin suç işlediğini gördü, bu takdirde savcı, bu iddiayı hangi makam yetkiliyse o makama duyurmak mecburiyetindedir. Şemdinli davasında da Van Savcısı doğru olanı yaptı. Bundan başka bir şey yapamazdı zaten.
Savcı, Büyükanıt'la ilgili suçlamaları iddianamesine almasaydı, görevini yapmamış mı olacaktı?
Görevini yapmamış olacaktı. Çünkü savcı, tanık ifadesinden, bir suç işlendiği kanaatine varmış. İddianamede bunu göz ardı etmek, görevi kötüye kullanmak olur. Savcı görevini yapmış.
Yürüyen bir dava sırasında, Genelkurmay Başkanı'nın ve onun şahsında Silahlı Kuvvetler'in, dava iddianamesi hakkında Başbakan'a ve Cumhurbaşkanı'na şikâyette bulunmaya hakkı var mı peki?
Hayır, böyle bir hakkı yok. Çünkü bu yargısal bir süreçtir. Ayrıca ortada, Genelkurmay Başkanı'nın Başbakan'a ve Cumhurbaşkanı'na gitmesini gerektirir bir durum da yok. Savcı, bir asker kişi hakkında bir suçlamada bulundu ve bunu da yetkili makam olan Genelkurmay'a gönderdi. Çünkü soruşturma sırasında, astsubayların dışında bir başka asker kişinin de suç işlediği kuşkusu savcıda uyandı. Bir savcı, 'Bir tanık şu kişiyi suçladı ama bu kişinin yaptıkları benim yetki alanıma girmiyor, ben bu kişinin yaptıklarına göz yumayım, bu kuşkuları görmezden geleyim' diyemez. İşte Van Savcısı da, bu suçlamaları iddianamesine yazdı ve kendi yetki alanına girmediği için de bunları Şemdinli davası dosyasından ayırdı. İddianamenin bu kısmını, asker kişi hakkında soruşturma açabilecek olan yetkili makama yani Genelkurmay Başkanlığı'na gönderdi.
Şu anda Van'da Şemdinli davası yürüyor. Bombalama olayıyla ilgili iki astsubay ve bir PKK itirafçısı yargılanıyor. Peki, Genelkurmay Başkanı'nın görüşmeleri, Genelkurmay'ın açıklamaları 'yargıyı etkilemeye teşebbüs'e giriyor mu?
Tabii yargıyı etkiliyor. Ayrıca şunu sorgulamalıyız. Niye asker kişinin askeri suçu dışındaki suçları askeri yargıda görülüyor? Türkiye'nin yargı sisteminde çözülmesi gereken bir sorun bu.
Cumhuriyet Başsavcısı da, bu iddianameye, "Yargıya siyaset karıştırmayalım" diye karşı çıktı. Bu açıklama 'yargıyı etkilemeye teşebbüs' suçuna giriyor mu? Yoksa başsavcının yürüyen davalar hakkında açıklama yapma yetkisi var mı?
Yetkisi yok. Hukuka aykırı bir müdahaledir. Yargılama sürecini etkiler.
Bu durumda herkesin karıştığı ortak bir suç mu işleniyor?
Tabii, çünkü bu dava sadece Org. Büyükanıt meselesi değil. Daha farklı bir olay bu. Şemdinli'de birtakım devlet görevlilerinin suçüstü yakalanması durumu var. Ben iddianameyi inceledim. Savcı, Şemdinli'de kitapçıda patlayan son bomba olayının hangi oluşumun ve sürecin sonucunda gerçekleştiğini açıklayabilmek için tabii ki geriye gidiş yapacak. Bu çok normal.
Niye?
Savcının, iddiaları temellendirebilmesi için ve son bomba olayına geçmişten bugüne nasıl gelindiğini anlatabilmesi için, bu bölgede neler olmuş, nasıl bir sistem uygulanmış, devletin askeri gücü ne gibi oluşumlara gitmiş, bütün bunları değerlendirmesi ve soruşturması doğaldır. Van Savcısı, iddianamesinde tabii ki terörün nedenlerini irdelemiş ve terör örgütünün faaliyetlerini ortaya koymuş. Mesela PKK'nın nasıl oluştuğunu, geliştiğini de anlatmış. Hatta, 'Siyasiler sorumluluklarını yerine getirmeyip, terörle mücadeleyi Silahlı Kuvvetler'e bıraktılar. Ama devlet içinde birtakım örgütler ve oluşumlar, provokatif işler yaparak PKK'nın ekmeğine yağ sürüyorlar' demiş ve Susurluk'a atıfta bulunmuş. Yani Şemdinli olayını Susurluk olayına benzetmiş. Van Savcısı, bir soruşturma kapsamında yapılması gerekenleri yapmış, yazılması gerekenleri de yazmış. Bir de tabii Büyükanıt Paşa'yla ilgili iddiayı bir tanık ifadesine dayandırmış.
Siz hukuk doktorusunuz. 12 Eylül döneminde askeri hâkimlik de yaptınız. Bir savcı bir kişiyle ilgili suçlamaları tek bir tanığın ifadesine dayandırabilir mi?
Tabii dayandırabilir. Yargılama sürecinde bir kişinin yeminli ifadesi, sizi mahkûm bile edebilir. Bir kişinin ifadesi çok önemlidir. O ifadeden hareketle pek çok kanıta ulaşabilirsiniz. Bakın... Şemdinli davası çok önemli bir dava.
Hangi açıdan?
Çok kapsamlı ve büyük bir tablo var bu olayda. Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşmasının, özellikle Doğu bölgesinde 20-25 yıldır süren hukuksuzlukların, bölge halkını mağdur eden hukuk dışı oluşumların keyfi ve hukuka aykırı faaliyetlerinin, Türkiye'de hem hukuku, hem demokrasiyi çürüten bu uygulamaların deşifre edilmesinin ve yargı yoluyla sorgulanmasının yolunu açacak bir dava Şemdinli davası aslında. Zaten davayla ilgili bu kadar gürültü koparılmasının nedeni de bu.
Niye gürültü koparılıyor?
O bölgede 20 yıldan beri asker görev yaptı. Sivil otoriteler, askerin yönlendirmesi ve emri altında hareket etti. Burada JİTEM, özel tim, koruculuk, itirafçılık gibi sistemler kuruldu. İtirafçılardan yararlanılarak provokatif eylemler yapıldı. Bölge halkı hem tahrik edildi hem mağdur edildi. Bu oluşumlar PKK'nın da işine geldi. Ona da bir zemin yarattı. Sorunun, askeri anlayışla ve şiddetle çözülmek istenmesi yanlış bir politikaydı. İşte şimdi, bütün bu süreçte yapılan hukuk dışılıkların sorgulanması engellenmek isteniyor. Hatta savcı iddianamesinde...
PKK'yla ilgili ne diyor?
'Evet PKK terör yaptı ama devlet de terör yöntemiyle soruna yaklaşıyor. Bu, PKK'nın daha fazla terör yapmasına neden oluyor. Sorunun çözümünü engelliyor' diyor. Bakın... Bu bölgede işkenceler, faili meçhuller, köy yakmalar gibi hukuk dışılıklar yaşandı. Şemdinli'de bombayı atanlar, bu hukuksuz sistemin en son halkalarıdır. İki astsubay ve itirafçının arkasında kimler var? Bu geçmişten gelen sistemin gerisinde kimler var, bunların deşifre edilmesi önemli. Bu sistemin arkasında...
Kimler olabilir?
Generaller olabilir. Başbakanlar, sivil üst yöneticiler, Genelkurmay başkanları olabilir. Türkiye'nin ihtiyacı, çürümüş sistemin arkasındaki güçleri ve bu hukuk dışılıkları azmettirenleri, soruşturmalarla ve yargılamalarla ortaya çıkarmaktır. Yoksa, Türkiye'de hukuka dayalı bir demokrasi olmaz. Türkiye çürümüş bir sistemin üzerinde oturuyor. Bu çürümüş sistem ancak Şemdinli gibi davalarla arındırılabilir.
Peki o zaman davaya tekrar geri dönelim. Meclis Şemdinli Araştırma Komisyonu Başkanı, savcının talebi üzerine ona elindeki bilgileri göndermiş. Parlamentonun bunu yapma yetkisi var mı?
Parlamento verebilir. Niye vermesin? Savcı da parlamentodan bilgileri isteyebilir. Niye istemesin? Bunda bir sakınca yok ki. Ama bu olaydan etkilenen kişiler, 'Bu savcı ne yapıyor, siz parlamento olarak nasıl veriyorsunuz' gibisinden bir baskı yaratıyorlar. İddianameyi de 'İçinde faso fiso şeyler var, bu siyasi bir değerlendirme' diyerek hafifletmeye, engellemeye çalışıyorlar. Mesela Van Savcısı, Diyarbakırlı işadamının ifadesini komisyonun tutanaklarını alıp iddianamesine koymamış. Kendisi de bu işadamının ifadesini almış. Ama durum böyle yansıtılmıyor.
Van Savcısı'nı soruşturmaları için Van'a müfettişler gönderildi Bu normal bir uygulama mı?
Normal değil. Burada bir kasıt var. Böyle bir tepkiden sonra artık bu ülkede herhangi bir savcı, haklı bile olsa, bir general hakkında bir daha suç duyurusunda bulunamaz. Hiçbir savcı artık bu konularda parmağını oynatmaz.
Kara Kuvvetleri Komutanı hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Ne olacak, prosedür nedir?
İddianamenin kendisine gönderilen kısmını, Genelkurmay Başkanı, adli müşaviriyle inceleyecek. Ya soruşturma emri verecek ve böylece askeri savcılık Org. Büyükanıt'la ilgili suçlamaları soruşturacak. Bu soruşturma sonunda dava da açılabilir, kovuşturmaya yer olmadığı kararı da verilebilir. Ya da Genelkurmay Başkanı, 'Ben burada soruşturulacak bir suç görmüyorum' diyecek ve dosyayı kapatacak. Eğer Kara Kuvvetleri Komutanı hakkında soruşturma açılmasına izin vermezse, Genelkurmay Başkanı hem tarih hem hukuk önünde sorumlu olacak. Çünkü bazı iddialar var. İzin vermemesi, ileride Genelkurmay Başkanı için de bir suç oluşturabilir. Hakikaten ciddi durumlar varsa ve ileride bunlar ortaya çıkarsa, o zaman Org. Özkök bu konuda hukuken sorumlu da olur. Yapması gerekeni yapmadığı için hakkında da yargı süreci başlayabilir. Ayrıca şu var. Büyükanıt dava açılsa da, yargılanamayabilir.
Niye?
Aslında Büyükanıt yargılanamaz. Çünkü Büyükanıt'la ilgili askeri mahkeme kurulamayacak. Bu mahkeme üçü askeri hâkim ikisi subay üye beş kişiden oluşuyor. Hukukçu olmayan bu iki subay üyenin, yargılanan komutandan daha kıdemli olması gerekiyor. Oysa bugün orduda Org. Büyükanıt'tan daha kıdemli iki kişi yok. Bir tek Genelkurmay Başkanı var, o da soruşturma emrini verdiği için zaten mahkemeye giremiyor. Mesela Genelkurmay Başkanı böyle bir suç işleseydi, o da yargılanamazdı. Orduda ondan daha kıdemli kişiler olmadığı için mahkeme kurulamazdı. Bu kıdemdekiler ancak emekli olduklarında yargılanabilirler. Türkiye'de generaller, nerede suç işlerlerse işlesinler Ankara'da kurulan Genelkurmay mahkemesinde yargılanabiliyorlar. Askeri yargı meselesi çok önemli bir meseledir.
Bir savcı iddianamenin 'çürüklüğünden' dolayı suçlanabilir mi?
Hiçbir kanıtı olmadan hukuka aykırı yollarla elde edilmiş kasıtlı bir dava açmaya kalkmışsa tabii ki suçlanabilir.
Siz, iddianameyi okudunuz. Kara Kuvvetleri Komutanı'yla ilgili iddialara ne diyorsunuz?
Savcı, Büyükanıt'ın, Şemdinli davasının sanığı astsubay hakkında 'İyi çocuktur' diyerek adli süreci ve adil yargılamayı etkilediğini söylüyor. Ayrıca Diyarbakırlı işadamının ifadesine dayanarak da birkaç albay ve yüzbaşıyla birlikte illegal işler yapmak için örgüt kurmakla suçluyor. Büyükanıt kolordu komutanıyken sahte belge düzenlendiğini belirtiyor. Diyarbakırlı işadamının bu iddialarının üzerinde ciddiyetle durmak, onun tanıklığından hareketle soruşturmayı genişletmek gerekir. Bu kişi devletten, ordudan müteahhitlik ihaleleri almış. PKK'lı ve Hizbullahçı olmakla suçlanmış. Çok ilginç... O kişinin ilişkileri, söyledikleri araştırılmalı.
Yeni Şafak gazetesi, bir belge yayımladı. Kara Kuvvetleri Komutanı, Diyarbakır'da kolordu komutanıyken, ona bağlı görevliler sahte belge hazırlamışlar. İddiaya göre, hazırlayanlardan biri de Şemdinli'de bombalı saldırı düzenlemekten sanık olan ve Büyükanıt'ın kendisi için 'İyi çocuk' dediği astsubay. Bu belge, Org. Büyükanıt'ın yargılanmasını sağlamaya yeter mi?
Tabii. Tanık ifadesi var. Eğer yetki alanında olsaydı, Van Savcısı, komutan hakkında dava açacaktı. Ama şimdi Genelkurmay Başkanı soruşturma emri verirse netleşecek bu durum.
Kara Kuvvetleri Komutanı teamüllere göre ağustosta genelkurmay başkanı olacak. Bir iddia da, bu davanın orgeneralin önünü kesmek amacını güttüğü. Siz, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben iddianameyi okudum, böyle algılamadım. Bu amaçla yazıldığını düşünmüyorum. Şemdinli olayını açıklama amacıyla yazılmış bu iddianame. Geçmişe dönük bir hukuki süreci başlatma amacı var burada. Savcı, Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşması için Şemdinli davasıyla bir katkıda bulunuyor. Şemdinli davası, bölgede devlet görevlilerinin uygulamalarıyla ilgili hesap verme sürecini başlatması açısından Türkiye'nin eline geçmiş bir fırsattır. Kürt sorunu ve uygulanan hukuksuzluk, sadece Doğu'yu değil, Batı'yı da çürüttü. Türkiye'deki bu çürümüş sistemde herkes rant paylaşımına ve iktidar kavgasına girmiş durumda.
Eğer Kara Kuvvetleri Komutanı haksız yere suçlanıyorsa bu korkunç bir durum. Haklı olarak suçlanıyorsa bu da korkunç bir durum. Yargı ile ordudan biri bu olaydan yaralı çıkacak. Bu iki temel kurumun karşı karşıya gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Merkezde yargıyla ordu arasında üst düzeyde karşı karşıya gelme diye bir durum yok. Bu, ancak taşrada olabilirdi ve oldu. Yargıyla ordu taşrada karşı karşıya geldi. Ankara'da değil.
Görevi başındayken bir kuvvet komutanı hakkında suç duyurusu yapılabilmesini, böyle bir olayın olabilmesini neye bağlıyorsunuz? Devlet içindeki bazı güçlerin çekişmesine mi yoksa ülkede artık bir şeylerin değişmekte oluşuna mı?
Ben tek bir kişinin, Van Savcısı'nın cesaretine bağlıyorum. Ama sistem ona hiçbir destek vermiyor. Savcı bizi 'Hesap verme yolunu açın. Süreci başlatın' diye uyarıyor. Siyasete, bürokrasiye, medyaya bakın... 'Bir generalin önü kesiliyor, terör mücadelesi zayıflatılıyor' gibi değerlendiriliyor olay. Bu dava bir şekilde kapatılacak. Susurluk gibi bu dava da birkaç kişiyle sınırlı kalacak. Savcı da yaptığıyla kalacak...