Türkiye Barolar Birliği, sokakta yaşayan köpeklerin “uyutulması”nı öngören yasa teklifi için çalışmalar devam ederken bir açıklama yayınladı ve "Uyutma öldürmenin diğer adıdır" dedi.
"Hayvan düşmanlığı, faşizm inşasının önemli ayaklarından biri"
Açıklama şöyle:
"Kamuoyunda bir süredir, tüm sokak hayvanlarının toplanarak önce ilan yoluyla sahiplendirilmeye çalışılacağı, bu süreç sonunda sahiplendirilmeyen sokak hayvanlarının 'uyutulma' adı altında öldürülecekleri yönündeki yasal düzenleme için harekete geçildiğine dair haberler paylaşılmaktadır. Bahsi geçen yasa teklifinin meclisten geçmesi halinde ülkemiz tarihinde görülmemiş bir hayvan katliamının yaşanacağı aşikardır.
"Yüzyıllardır bu toprakların bir parçası olan sokak hayvanlarının; bizler gibi hissedebilen, acı çekebilen ve her fırsatta “can dost” oldukları vurgulanan varlıkların ölüm fermanını vermek yahut onları ölüm kampı barınaklarda tecrit etmek ne kültürel değerlerimizle ne de 20 yıl önce yürürlüğe giren ve 3 yıl önce kapsamlı değişikliğe uğrayan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun sistematiği ile bağdaşabilir.
“Sokakta yaşayan köpekler için ‘sokaktayım, yanındayım’ deme zamanı”
"İddia edildiği gibi sokak hayvanları popülasyonu bir problem teşkil ediyorsa bu sorunun çözümü yetkili tüm kurumların eş zamanlı olarak yürüteceği bir kısırlaştırma ve rehabilitasyon seferberliğidir. Bunun için semtlere ve özellikle kırsal bölgelere kısırlaştırma merkezlerinin kurulması gerekli ve yeterlidir.
"Kısırlaştırma ile birlikte mutlaka uygulanması gerekli bir başka husus da evcil hayvanların üretim ve satışına yasak getirilmesi ve sahiplendiği hayvanı sokağa terk edenlere ağır idari yaptırımlar uygulanmasıdır. İki veya üç yıl süresince uygulanacak bu yöntem ile sokak hayvanlarının üremesinin önüne geçilebilecek ve varlığı iddia edilen sorun büyük ölçüde çözüme ulaşacaktır. Açıklanan yöntemler, alanında uzman veteriner hekimler tarafından da en doğru yol olarak sunulmakta, pek çok bilimsel çalışma ile de desteklenmektedir.
"Belirtilen yöntemleri reddederek katliam ve tecritte ısrarcı olmak, aklı ve vicdanı reddetmektir. Etik değerlere, toplumsal normlara ve sırf sezgisel olarak dahi fark edebildiğimiz hayvanın yaşam hakkına aykırı olan bu zihniyetin kurumsallaştırılarak yasal zemine taşınması, toplumun vicdanında da kabul görmeyecektir.
"Sonuç olarak, Türkiye Barolar Birliği olarak yapılması planlanan yasal düzenlemeyi takip ettiğimizi ve bu toprakların bir parçası olan tüm canlıların 'yaşam hakkı’nın korunması adına her türlü hukuksal mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi kamuoyu ile saygıyla paylaşırız." (AÖ)