"Gösterinin içeriğini boşaltmak ve gösteriyi etkisiz hale getirmek amacıyla protestolara, uzak bölgelerde izin veriyorlar" diyen Av. Ercan Kanar 2911 Sayılı yasada, Anayasa ve Uyum yasalarında yapılan değişikliklere rağmen, polisin gösteri yapmak isteyenlere yönelik tavrında da en ufak bir değişikliğin gözlemlenmediğini ifade ediyor.
Emekli polis Av. Ayhan Erdoğan, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nda yapılan değişikliklerin "izin" koşulunu kaldırmasının bir anlam taşımadığını, "uygun biçimde bildirim" koşulu konarak, yasanın daha şekli ve mülki amirlerin takdirine dayalı hale getirildiği görüşünde.
Av. Erdoğan polisin gösterilerde şiddet kullanmasına ilişkin ise Çevik Kuvvet üzerinde bir tartışma açılması gerektiğini söylüyor.
Polisin tavrında değişiklik yok
"Polisin geleneksel uygulaması devam ediyor" diyen Av. Kanar, yapılan değişiklikler çerçevesinde, gösterilere müdahale eden polisin cop kullanmaması, köpeklerle saldırı olmaması ve kesinlikle dayak atılmaması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:
"Taciz ateşi yapılmaması gerekiyor, ama örneğin son YÖK protestolarında televizyondan izlediğimiz kadarıyla polis buna başvuruyor. Ayrıca biber gazı kullanılmaması gerekiyor".
Polisin gösterilere müdahale ederken başvurduğu bu yöntemlerle 2911 Sayılı yasaya aykırı hareket ettiğini belirten Av. Kanar, "Polisler hakkında ferdi değil de bağlı oldukları birim hakkında, şube müdürlüğü ve üstleri hakkında suç duyurusunda bulunulmalıdır; davranışlar onların sorumluluğundadır" diyor.
Bugüne dek NATO karşıtı gösteriler de dahil olmak üzere birçok gösteride polis şiddetinden mağdur olanların dava açmasına karşın, polis bu kez mağdurların aleyhinde "polise mukavemetten" dava açtı.
Bu konuda Av. Kanar, "Burada yargıç ve savcıların ulusal üstü hukuk kurallarına uygun davranması, yine uyum yasalarına uygun yorumlar getirmeleri gerekir. Geleneksel polisi koruma anlayışından kurtulmaları gerekir ama o noktada değiller" diye uyarıyor.
Canlı kalkanlar bu yasadan tutuklanmamalı
Son dönemde "Canlı kalkan" olarak operasyon bölgelerine giden gençlerin 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri Yasası'na muhalefetten yargılanıp bir bölümünün hüküm giymesi konusunda, Av. Ercan Kanar "Şiddet içermediği sürece bu tip barışçıl gösterilerin bu yasa çerçevesine girmemesi gerekir" diyor.
Bildirim izin gibi işlem görüyor
Avrupa standartları açısından bir karşılaştırma yapan Av. Kanar, "Aslında ben mesela Almanya'da ve başka ülkelerde de yürüyüşlere katıldım. Orada yürüyüş için izin koşulu yok; sadece bildirim zorunluluğu var. Bildirimin amacı da güvenlik güçlerinin protesto edenleri dışarıdan gelecek saldırılara karşı korumak; protestocuların saldırıya uğraması önlenmek" diyor.
Av. Ercan Kanar 2911 Sayılı yasa ve uygulanmasına ilişkin aksaklıkları şöyle sıralıyor:
* Yasada bildirim koşulu var; izin şartı yok. Ama bildirim yine izin gibi bir işleme tabi tutuluyor. Yine mülki amirliğin gösterdiği yerde ve sürelerde, ancak izin verildiği şekilde etkinlikler olabiliyor. Eskiden de böyleydi bu.
* Gösterinin içeriğini boşaltmak ve gösteriyi etkisiz hale getirmek amacıyla protestolara uzak bölgelerde izin veriyorlar. Özellikle metropollerde şehrin uzağında ve tecrit edilmiş alanlarda gösteri yapma izni veriliyor. Örneğin NATO protestolarına İkitelli'de yer gösteriliyor.
Olay ciddiye alınmalı ve güç birliği yapılmalı
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü özgürlüğüne aykırı uygulamaların önemsenmesi gerektiğini kaydeden Av. Ercan Kanar, "Yargı yolu acısından suç duyurusu ve dava açılmasının sağlanması lazım. Yalnızca zayi anlamında değil, idare aleyhine de tazminat yani tam yargı davası açılabilir. Bunlardan etkili bir hak arama davası çıkmaz ise olayın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınması gerekir" diyor.
Av. Kanar'ın dikkat çektiği diğer noktalar şöyle:
* Sivil toplum kuruluşlarının (STK) bu açıdan bir baskı unsuru olması gerekiyor. Çünkü mesela İstanbul Valisi Muammer Güler Antep'ten geldiğinde STK'larla iyi ilişki kuran bir valiymiş gibi bir imaj yaratıldı. Halbuki İstanbul'da hiçbirşey değişmedi. Ancak STK'ların gösteri yapma ve ifade özgürlüğü konusunda bir baskı unsuru olması önem taşıyor.
* Bir de tabii çifte standart olmaması gerekir. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin engellenmesi sadece bir kesimin hak arama meselesi olmaktan çıkmalı. Her türlü şiddete dayanmayan hak aramalar ve protestolar meşru kabul edilmeli; emniyetin saldırısı olduğunda güç birliği yapılmalıdır, Örneğin türban için yapılan bir gösteriye müdahalede, türbana karşı olanlar da gösterinin engellenmesine karşı çıkmalıdır.
İHD Nisan-Haziran dönemi rakamları
Toplantı ve gösteri özgürlüğü alanında İnsan Hakları Derneği'nin raporlarına baktığımızda Nisan - Haziran döneminde güvenlik güçlerince 39 toplantı, basın açıklaması, gösteri, yürüyüş ve etkinliğin engellendiği, 14 etkinliğe izin verilmediği görülüyor.
Yine aynı dönemde açılan 15 davada 649 kişi hakkında toplam 3147 yıl hapis cezası isteniyor.
İHD raporunda bu alanda sonuçlanan davalara ilişkin şunlar kaydediliyor:
"Sonuçlanan 12 dava ve soruşturmada 72 kişi beraat etti. 102 kişi toplam 125 yıl 3 ay 2 gün hapis ve 13 milyar 487 milyon 440 bin TL para cezasına çaptırıldı. Toplam 21 yıl 2 ay hapis cezası ertelendi. 25 doktor "uyarı", 10 doktor "kınama", 7 doktor "30'da 1 maaş kesme" cezası, 12 öğretmen "1 yıl kademe durdurma", 23 öğretmen "3'er ay meslekten men" cezası aldı.
Şekil bahane edilerek gösteriler önleniyor
Emekli polis Av. Ayhan Erdoğan, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nda yapılan değişikliklerle toplantı ve gösterilerin izne bağlı olmaktan çıkarılmasının daha olumsuz bir durum yarattığı görüşünde.
"Toplantı ve gösteri izne bağlı değil, ancak şekle bağlı hale getirildi. İzne bağlı değil gibi görünüyor ama öngörülen şekli kurallara uyulmadığı zaman eskiden uygulanan müeyyidelerden daha ağır bir müeyyide ile karşılaşıyorsunuz" diyen Av. Ayhan Erdoğan'ın bu görüşünü şöyle açıklıyor:
* Yasada 23, 9 ve 10 madde hükümlerine uygun bildirim verilmediği taktirde izin verilmez deniliyor. Uygun biçimde bir bildirim verilmesi ne demek? İzinle uygun biçimde bildirim arasındaki fark ne?
* İzin almıyorsunuz ama uygun biçimde bildirim yapıyorsunuz. Bunun takdiri de Emniyet Müdürlüğüne ve Valiliğin keyfine kalmış oluyor.
* Yasada gösteriye müdahaleye ilişkin 24 maddenin son bendinde "zor kullanılarak dağıtılır" deniliyor ve bu "orantısız" bir biçimde uygulanıyor.
* Toplantı ve gösterinin "kanuna aykırı olarak başlaması hallerinde" deniliyor; izinsiz toplantı yapma hakkı varsa nasıl kanuna aykırı olabilir?
* Tüm bu noktalarda "idari" ve "şekli" eksikliklerden bahsedilmesi gerekirken, uygun biçimde bildirim verilmemesi "kanuna aykırılık" diye kabul ediliyor.
* O zaman bunun izinli veya izinsiz olması arasındaki ayrım nerede? Şekli unsurlar kanunun kendi özünü yok ediyor. Güya izinsiz yapılır deniyor.
Polis göstericileri ideolojik karşıtı olarak görüyor
Av. Erdoğan, "Eskiden izinsiz yapıyordunuz, şimdi kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü yapıyordunuz" diyerek yasa değişikliği ile gösteri yapma özgürlüğünün daha olumsuz bir şekle dönüştürüldüğünü savunuyor.
Polisin göstericilere şiddet kullanması konusunda da Av. Erdoğan "Şiddet ve zor kullanılacak durumların yasada çerçevesi belirilmiştir. Bu müdahalenin sonsuz olması anlamına gelmiyor. Polis orantılı biçimde güç kullanabilir. Ancak bizde klasik polis doğrudan Allah Allah diyerek saldırıya geçer. Elindeki bütün silahları sıkabiliyor; kendisinin polis olduğunu unutuyor. Göstericileri ideolojik karşıtı olarak görüyor" diyor.
"Polisin türbanlıların eyleminde gösterdiği nezaket ile solculara gösterdiği tavırlardan bunu anlayabilmek mümkün" diyen Av. Erdoğan "Aslında Çevik Kuvvet üzerinde bir tartışma açılması gerekir. Olaylara müdahale biçimi, dağıtılması mı gerekir, bu konuları tartışmak gerekiyor. Çünkü asıl tehlike yasaları hayata geçirmekle yükümlü olanların yasaları ihlalinde yatıyor".(YS/EÜ)