Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine" uyum çerçevesinde çıkarılan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) rektörlerin cumhurbaşkanı tarafından atanmasına ilişkin maddesini iptal etti.
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER) ve Eğitim Sen, AYM’nin cumhurbaşkanının rektör ataması yaptığı 703. maddeyi iptal etmesine dair açıklama yaptı.
"Kazanım getirmedi"
ÜNİVDER açıklaması şöyle:
Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine uyum çerçevesinde çıkarılan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) rektörlerin cumhurbaşkanı tarafından atanmasına ilişkin maddesini iptal etti.
AYM gerekçeli kararında, Anayasaya göre rektör atamalarının KHK ile düzenlenemeyeceğini belirterek, bu konuda yasal düzenleme yapılması için bir yıl süre tanıdı.
703 sayılı KHK’nın bazı maddeleri hakkında usulden verilen bu karar, üniversitelerin özerkliği ve demokratik yönetimi açısından bir kazanım getirmemektedir.
Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) önereceği üç aday arasından cumhurbaşkanının rektör atama yapmasına ilişkin, YÖK yasasında KHK ile yapılmış olan değişiklik; üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip kamu tüzel kişilikleri olduğuna dair anayasa maddesine esastan aykırıdır.
Söz konusu KHK çerçevesinde yapılan rektör atamalarında, YÖK’ün aday gösterme kriterleri ve süreci kamuoyuna açık olmamıştır. Atanan rektörlerin, çoğu zaman bilimsel liyakate sahip olmadıkları ve atandıkları kurumda geçmişte öğretim üyesi olarak çalışmadıkları görülmektedir. Kısacası bu atamalar; üniversitelerin özerkliği ve demokratik yönetimi ilkeleri dışında tepeden inme yapılan, Boğaziçi Üniversitesi ve Anadolu kentlerindeki birçok üniversitede örnekleri görüldüğü gibi, birer “kayyum” atamasıdır.
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER) olarak, gelecek 12 ay içinde yapılacak yasal düzenlemeyle, rektörlerin eskiden olduğu üniversiteler içinden çıkan adaylar arasından bilimsel liyakat ve üstün kamu hizmeti ilkelerine göre seçim yoluyla belirlenmesini talep ediyoruz.
Üniversiteler özerk olmalı ve siyasetin bir uzantısı olmaktan çıkarılmalıdır.
Akademinin bütün bileşenlerini özgür, özerk, demokratik üniversite için örgütlü mücadeleye katılmaya çağırıyoruz.
Eğitim Sen: Talebimiz açık net
12 Eylül cuntacıları tarafından kurulan YÖK’ün, kurulduğu günden bugüne üniversitelerde eleştirel düşünceyi, akademik özgürlüğü, iş güvencesini ve özgür üniversite fikrini ortadan kaldırmak için taşıdığı işlevsellik tartışma götürmez bir gerçektir.
Ancak Türkiye üniversiteleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gülen cemaatine yönelik “Dün kaç üniversiteniz vardı bugün kaç?” çıkışıyla birlikte üzerinde kurulmak istenen iktidar çatışmasının en uç örneğinin yaşanmasına tanık olmakla kalmadı, OHAL KHK’leri ile birlikte de siyasi iktidarın tüm ipleri eline aldığı bir dönemi yaşadı ve yaşıyor!
Hatırlanacağı üzere ihraç politikası, işten çıkarma ve istifaya zorlama pratikleriyle üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran siyasi iktidar, OHAL ve KHK rejiminin kendisine tanıdığı imkânlarla üniversitelerdeki tüm iktidar ilişkilerini kendisine bağladı! Üniversitelerde “milli irade tecelli edecek” nidaları atan yandaş sendika ise rektörlerin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanmasını alkışlarla karşıladı!
Üstelik bu alkışlara sebep olan düzenleme, eski rektör atama sisteminin dahi demokratik bulunmadığı, yıllardır daha demokratik bir rektör atama sisteminin var edilerek rektörlerin aşırı yetkilerinin sınırlandırılması taleplerinin arttığı ve üniversite bileşenlerinin tamamının yönetim ve denetim mekanizmalarına katılımının sağlanmasının istendiği bir dönemde geldi!
Haliyle rektörlerin üniversitelerdeki tüm iktidar ilişkilerinin Cumhurbaşkanı’na bağlanması, başta Boğaziçi Üniversitesi bileşenleri olmak üzere birçok üniversitedeki kayyım rektörlere karşı direnişle karşılaştı. Bunun karşılığı ise üniversite bileşenlerine yaşatılan ağır hukuksuzluk ve cezalandırma uygulamaları oldu.
Ayrıca, üniversite rektörlerinin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması, rektörlerin üniversite bileşenlerine, akademik özgürlüğe, etik ilkelere ve topluma karşı değil, sadece siyasi iktidara karşı sorumluluk taşımasına neden olmuştur. Bunun sonucunda üniversite yönetimleri tarafından makbul görülen akademisyenler, uzmanlık alanları dışındaki bölümlerde görevlendirilmekte ve akademideki niteliksizleşme derinleştirilmektedir. Rektörlere dair YÖK’e yapılan şikâyetler de sonuçsuz bırakılmaktadır. Dolayısıyla üniversitelerdeki keyfi ve hukuksuz uygulamaların failleri cesaretlendirilmektedir.
Yaşanan söz konusu hukuksuzluk, baskı ve dayatma uygulamalarının ardından, bugün Anayasa Mahkemesi tarihi bir karar verdi! Bu karara göre;
· Rektörlerin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanmasını,
· YÖK bünyesinde görev yapacak Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) üyelerinin fiilen Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına olanak sağlayan “ÜAK tarafından seçilenlerden bir ay içinde Cumhurbaşkanı tarafından atanmayanların yerine yeni adayların seçimlerinin iki hafta içinde yapılmadığı takdirde, Cumhurbaşkanınca doğrudan atama yapılması” hükmünü,
· Yabancı uyruklu öğretim elemanı istihdamını,
düzenleyen 02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin ilgili maddeleri iptal edilmiş, kararın Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından on iki ay sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Eğitim Sen olarak talebimiz açık ve nettir! Üniversitelerin demokratikleştirilmesi önündeki en temel engellerden birisi olan Yükseköğretim Kurulu kapatılmalı ve üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayacak, demokratik, katılımcı ve çoğulcu modeller hayata geçirilmelidir. Üniversitelerin yönetim mekanizmalarının hızlıca demokratik ve katılımcı yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Üniversiteler, Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörler tarafından değil, üniversite bileşenlerinin ortak iradesiyle seçilen kurullar eliyle yönetilmelidir.
(EMK)