Eski Fransa Başbakanı Dominique de Villepin İstanbul'da Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'yle (TÜSİAD) görüşmüş, Türkiye'nin AB'yle ilişkilerinde pozitif unsurlar üzerine odaklanması gerektiğini söyleyip "Fakat detaylara çok takılıyorsunuz" demiş:
"Aynı futboldaki gibi 'replay' yapılıyor, 'Türkiye AB'ye girecek mi girmeyecek mi?' diye. Halbuki çok önceden bunun kararı verildi. Şöyle bir örnek vereyim, bir adam genç bir kızla evlecek ancak genç olduğu için beş yıl sonra evleneceğiz diyor. Kız hergün gidip 'Benimle evlenecek misin' diye sorarsa adam bıkar."
Villepin'le Erdoğan'ın ortak noktası
Erkeklerin dolayısıyla erkek siyasetçilerin dünyayı kadınların tabii ki edilgen bir "aktris" (cinsiyetsiz bir sosyoloji terimi olsa bile, 'aktör' dememeyi tercih ediyorum) olarak konumlandırıldıkları kadın-erkek ilişkisi perspektifinden algılamaları ve anlatmalarına alışığız aslında...
Erdoğan'ın da ağzından daha önce bin kere böyle sözler çıktı... Daha yakınlarda "Bekara karı boşamak kolay" filan demişti... Villepin de diyor ki "Bekara 'evlenelim, evlenelim' demek sıkar"...
Birbirleriyle hemen hemen hiçbir ortak noktaları olmayan ve AB'ye üyelik konusunda birbirlerine dertlerini anlatamıyor görünen Villepin'le Erdoğan aslında tamamen "aynı dili" konuşuyorlar, erkek olmak hasebiyle...
Kadınlar evlenmek ister...
Bir de şöyle bir şey var: Kadınlar çılgınca evlenmeyi arzular, bazı erkekler buna gönül indirirler. Yalnızca "erkek olmak"lıklarını yüceltmek için acımasızca kendilerini yasladıkları yaygın, derinliksiz ve banal bu kalıp Villepin'in de diline dolanmış...
Ne diyor Villepin? "Beş yıl sonra evleneceğiz demiş adam her gün evlenecek misin diye sorarsa adam bıkar..."
Toplumda kadınların evlenmek için uğraşan sosyal varlıklar olarak algılanması, kadınların daha çok evlenmek istemesi değil de, belki kendilerini daha çok evlenmenin eşiğinde bulmalarına gelince...
"Kız tarafı"...
Sıradan toplumsal normlar çerçevesinde kadınlar evlenerek "kadınlık" sıfatlarını layıkıyla tamamına erdirmeli, aile kurumuna dahil olmalı ve anne-baba ve kardeşlerinden oluşan ailelerinin itibarına halel gelmesi riskini bertaraf etmelidirler. Öte yandan kadınlar eğitim hakkından daha az yararlanabildikleri için ve başka birçok nedenle çalışma yaşamında da daha az varlık gösterebildiklerinden aileler bir an önce evlenmelerini ister, üzerlerinden ekonomik, duygusal ve toplumsal yük kalksın diye...
Ama yine de kadınlar ve evlilik sözkonusu olunca "acımasızca" akıldan geçen ifadeler vardır: "Oğlanı kandırdı", "nikahı kıydırttı"... İşin kötüsü kadınlar da bunları öğrenerek, içselleştirerek büyüdükleri için "Nikahı kıdyırdım" filan gibi ifadeler kullanırlar, erkeklerinse evlilikle ilgili en çarpıcı deyimi: "Tapu bendedir", mesela...
Villepin başka bir yığın devlet insanı gibi "maço bir Fransız" işte... Dehşete düşecek bir durum da yok aslında...
Ancak yarın öbür gün Türkiyeli siyasetçiler Villepin'in metaforunda "kız tarafı" olarak düşünüldükleri için alınıp kıyameti koparırlarsa hiç şaşırmayın...
Zira bütün küfürler, cinsel içerikli incitici ifadeler erkek kadın farketmez, cinsel eylemin nesnesi haline getirilen "kişiyi" kadın olarak konumlandırır... Toplu uykumuzda sayıkladığımız hakikat bu...
TÜSİAD'ın başkanı da bir kadın üstelik... (NZ/GG)