* Fotoğraf: Anadolu Ajansı.
6'lı Masa, bugün kamuoyuna duyurduğu 244 sayfalık "Ortak Mutabakat Metni"nde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nı "İklim, Çevre ve Orman Bakanlığı" olarak yeniden yapılandıracağını belirtti.
İttifak ayrıca, enerji ve maden politikalarında yapacağı değişikliklere de değinerek "kalıcı yaz saati uygulaması"na son vereceğini söyledi.
Bakanlığın isminde ve sürdürdüğü politikalardaki olası değişiklikleri bianet'e değerlendiren Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) bilim kurulu üyesi ve Ormancılık Politikası Uzmanı Prof. Dr. Erdoğan Atmış, Orman Bakanlığı'nın müstakil bir bakanlık olması gerektiğini söyledi.
Orman Bakanlığı müstakil kalmalı
Atmış, 6'lı Masanın "İklim, Çevre ve Orman Bakanlığı" planını şöyle yorumladı:
"Metinde ormanlara sadece iki sayfa ayrılmış. Ormanlarla ilgili maddeler alt alta ilgisiz bir şekilde sıralanmış. Ağırlıklı olarak orman yangınları ve orman köylüsünden bahsediliyor. Ormancılığın ana ilkeleri ile çok alt öneme sahip 'Yangınları az hasarla atlatılabilmek için ormanlarımızda arazöz yolları açacağız,' gibi çok alt düzeyde yer alması gereken öneriler aynı metin içinde harmanlanmaya çalışılmış.
"Orman kısmını Tarım Bakanlığı bünyesinden ayırarak yeni kuracağımız 'İklim, Çevre ve Orman Bakanlığı'na bağlayacağız." şeklindeki öneri örgüt yapısında ciddi bir değişiklik yapılacağına işaret ediyor. Fakat Çevre ve Orman bakanlığı bu ülkede daha önce de denenmişti ve ormanlar için pek de iyi bir sonuç doğurmamıştı.
"Orman Bakanlığı'nın müstakil bir bakanlık olması, başka bakanlıklarla birleştirilmemesi meslektaşlarımızın ortak görüşü. 2003 yılından beri önce Çevre ve Orman Bakanlığı (2002-2011), sonra Orman ve Su İşleri Bakanlığı (2011-2018) daha sonra da Tarım ve Orman Bakanlığı (2018-2023) olarak yönetildi. Her yeni bakanlık oluşumunda biraz daha güç kaybetti ve sıradanlaştırıldı. Bu yüzden Orman Bakanlığı'nın müstakil bir bakanlık olmasını ve sık sık yönetim organizasyonunun değiştirilmemesini öneriyoruz.
"Eğer bir başka bakanlıkla birleştirilecekse, Tarım Bakanlığı da, Çevre Bakanlığı da olmaz. Bu kötü tecrübeleri daha önce yaşadık. Çevre Bakanlığı daha çok kirletilenin temizlenmesi, yok edilmek istenenin daha az zarar görmesine yönelik bir organizasyon. Halbuki ormanlar doğa korumanın tam merkezinde, doğal varlıkların hiç bozulmadan korunmasına hizmet eden varlıklar. Akarsu ve göllerin korunması, su üretimi, erozyon önleme, iklim değişimine uyum ve direnç gibi ekosistem hizmetleri ormanın sağlamakta olduğu yararlar olduğu için önceki deneyimlerden Orman ve Su İşleri Bakanlığı olması, eğer müstakil bir bakanlık olamayacaksa en akla yatan seçenek.
İklim krizi
"'İklim krizinin başlıca sebebi olan karbon emisyonlarının azaltılması için ormansızlaşma, arazi bozulması, atmosferin kirlenmesi alanlarında kapsamlı önlemleri hayata geçirerek titizlikle uygulayacağız' ile Glasgow'da COP 26'da onayladığımız 2030'a kadar 'Ormansızlaşmayı tersine çevirme ve sona erdirme' taahhüdünün gereklerini yerine getireceğiz,' şeklindeki öneriler ormansızlaşma ve orman bozulmasına karşı mücadelede uluslararası gelişmeler ışığında çalışma yapmayı vaat ediyor. Fakat ülkedeki ormansızlaşma ve orman bozulmasının nedenleri bu mutabakatta es geçilmiş. Turizm, madencilik, enerji vb. ormancılık amacı dışındaki tahsisler, aşırı odun üretimi, özel ağaçlandırmalar, endüstriyel plantasyonlar, korunan alanların kullanılan alanlara dönüştürülmesi gibi konulara ya çok az değinilmiş, ya da es geçilmiş.
"Örneğin 'Islah adı altında yapılan izinsiz ve denetimsiz orman kesimlerini durduracağız' maddesi orman ürünleri sanayi sektörünün karını arttırmak için son beş yılda (2017-2021) ülke ormanlarında yapılan odun üretiminin %69 artmasına yol açan aşırı odun üretiminin yarattığı yıkımın boyutlarının altılı masa tarafından tam anlaşılamadığını gösteriyor. 'Cumhurbaşkanı'na ormanlık alanın vasfını değiştirme yetkisi veren Orman Kanunu'nun Ek 16. maddesini yürürlükten kaldıracağız' Maddesi en somut önerilerden biri. Bu kapsamda sadece Ek 16. Madde değil, 2B madde uygulamasına da derhal son verilmeli. Anayasa ve yasada bunlara imkan veren maddeler derhal yürürlükten kaldırılmalı.
Ülke gerçeklerinden uzak
"Orman köylüleriyle ilgili öneriler, ülke gerçeklerinden çok uzak. Her ne kadar 7,5 milyon orman köylüsünün varlığından bahsediliyorsa da, gerçekte orman köylüsü sosyolojine uygun yurttaş sayısı çok daha az. Çoğu orman köyünde sadece yaşlılar yaşıyor. Genç nüfusun az sayıda olduğu yerde kalkınma girişimlerinin başarıya ulaşması da çok zor. Bu kapsamda 'Orman Genel Müdürlüğü'nün bütçesini yeterli oranda arttıracak, küstürülen orman köylüsünü refaha kavuşturacağız' maddesi ayakları yere basmıyor. Çünkü Orman köylüsünü 'kalkındırmak' bildik ezberle başarılamaz ve Orman Genel Müdürlüğü'nün hem bilgi düzeyi, hem personel yapısı, hem de ekonomik durumu bunu başarmaktan çok uzak.
"Demografik yapıdaki değişimleri göz önünde bulunduran, mevcut sosyolojiyi çok iyi analiz etmiş bir bakış açısıyla kırsal kalkınmaya ve orman köylüsünün kalkındırılmasına yaklaşmak gerekiyor. Daha önce belirttiğim gibi mutabakatta orman köylüsüyle ilgili oldukça çok madde var. Fakat bunların bir kısmı diğerleriyle çelişkili ve daha alt düzeylerdeki metinlerde yer alması gereken öneriler.
Dört madde
"'Ormanlarda imar ve yapılaşmaya izin vermeyeceğiz', 'Ormanlarda, nitelikli doğa alanlarında, tarım alanlarında, korunan alanlarda ve sulak alanlarda çevreye zarar veren tesislere izin vermeyeceğiz', 'Ormanları usulsüz kullanıma açma ve işgal etme suçlarıyla etkili biçimde mücadele edeceğiz' ve 'Orman muhafaza memurlarının görev ve yetkilerini genişleterek, ormanlardaki suçüstü hallere müdahale edebilme yetkilerini arttıracağız' gibi öneriler, orman koruma konusundaki öneriler.
"Fakat bu dört maddeyi bir arada düşündüğümüzde, orman sanki güvenlik kuvvetlerinin sayısının veya etkinliğinin yetersiz olmasından dolayı korunamıyor gibi bir sonuç çıkıyor. Oysa ormanlarımızın iktidar ve sermayenin amaçlarını ortaklaştırmasıyla, tamamen ekonomi-politik yaklaşımlar sonucu, ormanların 'ekonomik büyümeyi-kalkınmayı' sağlamak için yok edilmesi göze alınan bir doğal "kaynak" olarak görüldüğü için yok edildiği ve ranta dayalı imar ve yapılaşma izinlerinin verildiği, açma ve işgal suçlarının gerçekleştirildiği göz ardı ediliyor.
Orman yangınları
"Mutabakatın ağırlık olarak birçok maddesi (14 kadar) orman yangınları ile ilgili. Bu maddeler içinde orman yangınlarını önlemeye yönelik madde bulunmuyor, daha çok orman yangınlarının tespiti ve söndürülmesiyle ilgili maddeler var. 'Her orman köyünde, orman yangınıyla mücadelede yer alacak kişileri belirleyecek, bu kişilere gerekli eğitim ve mali imkanları sağlayacağız.' şeklindeki öneri de çok geride kalmış bir öneri. Çünkü orman köylüleri (18 ile 50 yaş arası erkekler) 2018'den önce 'mükellef' olarak orman yangınlarını söndürme çalışmalarına katılmak zorundaydı.
"2018 yılında bu iptal edildi. 'Gönüllülük' sistemine geçildi. Artık köylü veya şehirli fark etmiyor gönüllü olanlar gerekli eğitimi aldıktan sonra orman yangınlarının söndürülmesinde görev alabiliyor. Bunların sayısının 110 bine ulaştığı belirtiliyor ve gönüllülere yangınla mücadele için gerekli giysi ve araçlar veriliyor. Bu konudaki bir önerinin mevcut durumu daha ileri götürecek bir öneri olmasını beklemek hepimizin hakkı.
"Orman yangınları hakkındaki çoğu madde her yangın döneminde kamuoyunu boş yere oyalayan uçak, helikopter gibi aslında bu orman yangınlarıyla ilgili olarak en son tartışılacak konularla ilgili. Gece görüşlü uçuş araçları alınacağı bile mutabakata girmiş. Fakat bunlar ormanlarla ilgili politikalar arasında, hatta orman yangınlarıyla ilgili politika önerileri arasında en alt düzeyde yer alacak öneriler.
"'Yanan orman alanlarında ve yeni orman alanlarında yangına hassas çam ağaçları yerine mevcut floraya uygun başka türden ağaçlandırma çalışmaları yapacak' şeklindeki öneri, orman ekolojisinden bihaber, şehir efsanesine dönüşmüş, tamamen yanlış bir bakış açısına sahip bir öneri. Üstelik mutabakatta şehir efsanesine dayanan bir başka öneri daha var. O da 'Yanan orman alanlarına verilen yasaya aykırı imar izinlerini iptal edeceğiz' şeklindeki öneri.
Yapılaşma sorunu
"Daha önce defalarca bir yere otel, enerji santrali, maden, yol, havalimanı yapmak için orayı yakmak gerekmiyor, mevcut AKP iktidarı mevzuatı o kadar değiştirdi ki, bunlara kolayca izin veriyor dediğimiz halde, Altılı Masa'nın hâlâ ormanlardaki yapılaşmanın, orman yangınları yüzünden arttığını sanması çok garip.
"Daha önce de belirttiğim gibi, ülkedeki ormansızlaşma ve orman bozulmasını azaltmak için hazırlanmış bir politika metninde orman yangınlarına ve her türlü ayrıntısına bu kadar fazla yer vermek, buna karşın ormanlardaki parçalanmanın ve ormansızlaşmanın en önemli nedenlerinden olan ormanların ormancılık dışı amaçlarla kullanılmasına çok sınırlı yer vermek, orman ve ormancılığımızdaki çok ciddi sorunların farkında olmadıkları izlenimini veriyor.
"Çünkü her yıl ortalama 10 bin hektar orman yanıyorsa, yine her yıl 40 bin hektar, yani dört kat orman ekosistemi turizm, madencilik, enerji vb. ormancılık dışı amaçlara tahsis edildiği için yok oluyor. Yanan orman alanları kendiliğinden geri gelebildiği halde, tahsis edilmiş ormanlarının bir daha orman ekosistemine dönüşmesi çok zor. Kaldı ki 2021 yılında yanmış olan 140 bin hektar orman alanının dörtte biri ormanlarda yapılmasına izin verilen enerji tesislerinden kaynaklanacak şekilde yandı."
|
(TY)