Bu yıl yedincisi düzenlenen Ruhsal Travma Toplantıları'nda konuşmacılar toplumsal travmaları insan hakları perspektifinden değerlendirdi.
Psikiyatrist Murat Yalçın Roboski katliamının yarattığı travmaların nedenleri arasında tutulamayan yas süreci ve ölülerin bedenlerinde tahribat gibi sorunları saydı.
Diyarbakır Devlet Hastanesi'nde uzman doktor olarak çalışan Psikiyatrist Yalçın Roboski'de yaşanan durumu anlayabilmek için bölgenin tamamında yaklaşık otuz yıldır süren çatışmaları, katliamları, travmaları anlamamız gerektiğini belirtti.
Bölgede otuz yıldır zorunlu göç, gözaltı, faili meçhuller, bombalamaların toplumsal bir travma yarattığını belirten Yalçın, bu travmanın nedenlerini şöyle sıraladı: tutulamayan yas süreci, ölülerin bedenlerinde tahribat, ölenlerin toplu mezarlara gömülmüş olması, adetlere uygun defnedilmemeleri ve özellikle annelerin ölenleri görememiş olması.
Roboski katliamı sonrasında bölge halkına ve özellikle ölenlerin yakınlarına devlet tarafından hiçbir psikolojik destek verilmemiş olmasına dikkat çeken Murat Yalçın, faillerin bulunamamış olmasının otoriteye duyulan güveni zedelediğini belirtti.
Yalçın bölge halkının olayın meydana geldiği döneme göre daha suskun olmasını yas sürecinin uzamasına bağlarken, bölgede hala insanların siyah giyindiğini, normalden daha sık mezar ziyareti yaptıklarını, düğün, eğlence gibi toplantıların yapılmadığını gözlemlediklerini ifade etti.
Bölge halkının medyanın ziyaretlerini olumlu karşıladığını belirten Yalçın, travmanın onarılması için halkın hakikat- adalet arayışının olumlu sonuçlanması gerektiği üzerinde durdu.
Zorla kaybetme
Kocaeli Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Ümit Biçer "Kayıplar, Toplu Mezarlar ve Hakikat Arayışı" başlıklı sunumunu yaptı.
Biçer, "zorla kaybetme" kavramına dikkat çekti. 1941 Nazi Almanya'sının Gece ve Sis Kararnamesi'nin "tehdit unsurlarının kaybedilmesi ve yakınlarına bilgi vermenin yasak olması" maddelerine dikkat çeken Ümit Biçer, bunun bir benzerinin de 90'lı yıllarda ülkemizde yaşandığını belirtti.
Ülkemizde kaybolan yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri'ni hatırlatan Biçer, bir insanı kaybetmenin öldürmekten daha kötü olduğunu, çünkü belirsizliğin kaybolan kişilerin yakınlarında umut ve çaresizlik yarattığını söyledi.
Biçer, kayıp yakınlarının tek istediğinin yakınlarının kemikleri olduğunu da ifade etti.
İktidarın yüzleşmesi
Diyarbakır Barosu avukatlarından Barış Yavuz ise "JİTEM Davasından Yola Çıkarak Adalet Arayışı" başlıklı bir konuşma yaptı.
Yavuz kamuoyunda bilenen adıyla Temizöz Davası ve JİTEM Ana Davası'nın gerçekten geçmişle bir hesaplaşma olarak görülemeyeceğini, aslında iktidarın kendi geçmişiyle hesaplaştığını belirtti.
Yavuz, Diyarbakır Barosu'nda zamanaşımına uğramayı bekleyen onikibin dosyanın olduğunu ifade ederken, medyayı ve sivil toplum kuruluşlarını bu dosyaları gündemde tutmaya ve zamanaşımına uğramalarını engellemeye davet etti.
Bugün yapılan "Toplumsal Travma İle Başetmede İnsan Hakları Hareketinin Deneyim ve Arayışları" başlıklı oturumun moderatörü Tanıl Bora idi. (GBK/YY)