"Avrupa Birliği ve Türk-Alman İlişkileri" konferansında Türkiye'nin özellikle Kopenhag Kriterlerini yerine getirmede geç davrandığını savunan Kramer, Bianet'in sorularını yanıtladı:
Almanya ve Fransa birlikte aldıkları kararla öbür ülkelerden farklı olarak Kopenhag zirvesinde Türkiye'nin istemediği bir tarih vermeyi öngördüler. Bu kararı almalarının nedeni neydi, iki ülkenin Türkiye'ye ilişkin kaygıları neler?
Asıl sorun Fransa'dan kaynaklanıyor. Fransa, "Biz ancak 2005'te hazır oluruz" dedi. Almanya ve Fransa birlikte karar vermek istedikleri için Almanya da 2005'e razı oldu. Fransa'nın 2005'i istemesinin nedeni de Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra karar vermek istemesi. Fransa ve Almanya'nın birlikte karar vermek istemeleri diğer ülkeleri de daha iyi etkileyebilmek, herkesin aynı seviyede karar vermesini sağlamak.
Türkiye'nin hatası, kendisini diğer ülkelerle kıyaslamak
Diğer on üç aday ülke arasında Türkiye AB'ye nasıl bir izlenim veriyor. Türkiye'nin AB için o ülkelerden eksiği ne, fazlası ne?
AB kesinlikle böylesi bir kıyaslama yapmıyor. Her aday ülkeyi kendi başına izliyor. O ülkenin kendi ilerlemelerine bakıyor, her ülkeyi diğerlerinden bağımsız olarak değerlendiriyor. Kendini kıyaslamaya çalışmak Türkiye'nin hatası. Türkiye sürekli kendini diğer aday ülkelerle kıyaslıyor, "Biz bunları yaptık, onlardan bizim farkımız" ne diyor. Ama bu yanlış bir anlayış. Her ülkeye farklı yaklaşılıyor. Bu değerlendirmelerde bazen adaletsizlikler ortaya çıkabiliyor.
Şu an böyle bir adaletsizlik söz konusu mu?
Kriterler bütün ülkeler için ama, kriterlerin yorumları her ülke için farklılık gösteriyor. Bu nedenle Türkiye'ye daha dikkatli bakılıyor.
Yarın yapılacak zirvede Türkiye'ye tam adaylık statüsü verildiğini varsayarsak, Türkiye şu anki haliyle Avrupa Birliği'ne yarar mı sağlar, zarar mı?
Şu anki durumuyla Türkiye AB'ye girerse iki taraf açısından da korkunç bir durum ortaya çıkar.
Hangi açıdan korkunç olur?
Türkiye şimdi girerse AB'nin tam olarak yerine getirmesi gereken esaslar gerçekleşmemiş olacak. Her şey yerine oturmamış olacak. Ondan sonra da Türkiye hem AB için, hem de kendisi için bir engel olur. Çünkü AB'de bütün ülkeler aynı seviyede olmalı, Türkiye ise üyelik için şart olan bir takım esasları şimdi gerçekleştirmediği için birliğin işleyişi açısından sürekli engel oluşturur.
Türkiye, Kopenhag zirvesinden istemediği bir tarihin çıkmaması ihtimalinin gündeme gelmesiyle bazı tepkiler gösterdi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer zirveye katılmayarak protesto edeceğini açıkladı. Bu tür çıkışları nasıl yorumluyorsunuz, sizce bu çıkışlar AB'nin karar değiştirmesinde etkili olur mu?
Bu tür çıkışlar AB'nin kararlarını çok küçük boyutta değiştirebilir. Ama bu kararların alınması Cumhurbaşkanının gelip gelmemesine bağlı değil. Ama en sonuçta bu tür çıkışların faydası olmaz, ancak rahatsızlık verir. (BB)