Fotoğraf: ETHA
Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen yakınları için 774. kez bir araya geldiler.
Galatasaray Meydanı'nın yasaklı olması nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde buluşan Cumartesi Anneleri/İnsanları, bu hafta 1995'te gözaltına alındıktan sonra öldürülen ve cenazesi yol kenarına atılan eczacı Ayşenur Şimşek için adalet istediler.
Üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarını ve karanfiller taşıyan Cumartesi Anneleri/İnsanları burada bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Bu haftaki basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Besna Tosun, gözaltında katledilen ve Kırıkkale yolu kenarına bırakılan eczacı Ayşenur Şimşek'in faillerinin açığa çıkarılmasını istedi. Şimşek'in 90'lı yıllarda sağlık emekçilerinin örgütlenme çalışmalarında yer aldığını ve dönemin Sağlık-Sen Ankara Şubesi kurucu başkanı olduğunu belirten Tosun, Şimşek'in çalışmaları yürüttüğü sırada iki kez gözaltına alındığını ve ağır işkenceye maruz kaldığını anlattı.
Şimşek'in ailesinin o dönemlerde sık sık telefonlarla tehdit edildiğine değinen Tosun şöyle konuştu:
"Ayşenur'un ailesini defalarca telefonla arayan kişiler 'Bu işleri bırakmazsa sonu kötü olur' diyerek tehditlerde bulundu. Hakkında yakalama kararı çıkartılan Ayşenur'un babası iki defa karakola çağrılarak 'Kızın gelip teslim olsun yoksa onun için hiç iyi olmayacak' diye tehdit edildi. Ailesi son olarak 24 Ocak 1995 tarihinde Ayşenur'la görüştü ve o tarihten sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Bunun üzerine emniyete, savcılığa ve İçişleri Bakanlığı'na başvuran aileye, 'Gözaltına alınmamıştır' denildi. Tüm yasal girişimleri sonuçsuz kalan aile, 21 Mart 1995 tarihinde yaptıkları basın açıklaması ile arama kampanyası başlattı."
"Hemen şimdi etkin soruşturma"
Arama kampanyası devam ederken 11 Nisan 1995 tarihli Milliyet gazetesinde Kırıkkale'de bir kadın cenazesi bulunduğu haberinin yayınlandığını söyleyen Tosun, bu haber üzerine Kırıkkale Savcılığı'na başvuran ailenin kızlarının bedenine Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı'nda ulaştığını ifade ettikten sonra şöyle devam etti:
"Otopsi raporuna göre 28 Ocak 1995 tarihinde öldürülen Ayşenur Şimşek'in bedeninde işkence izleri vardı. Kafasından ve göğsünden ateşli silahla yakın mesafeden vurularak öldürülmüş ve 29 Ocak 1995 tarihinde Kırıkkale yolu kenarında bulunmuştu. Daha önce gözaltına alındığı için emniyette parmak izi bulunmasına rağmen Ayşenur'un cansız bedeni üç hafta boyunca morgda bekletildikten sonra 'kimliği meçhul kişi' olarak gizlice Kırıkkale kimsesizler mezarlığına defnedilmişti. 25 yıldır Ayşenur Şimşek dosyasında maddi gerçeği açığa çıkarmayı ve ceza adaletini sağlamayı mümkün kılacak etkinlikte bir soruşturma yürütülmedi. Savcıları göreve çağırıyoruz. Gözaltında kaybetme süresiz biçimde soruşturmaya açık bir suçtur. Hemen şimdi Ayşenur Şimşek dosyasında etkin bir soruşturma başlatılsın."
Abla Şimşek: Ayşenur'un attığı aydınlık tohumlar tüm ışığıyla büyüyor
Besna Tosun'un ardından söz alan Şimşek'in ablası Fatma Şimşek ise, faillerin halen yargı önüne çıkarılmamasına tepki göstererek şöyle konuştu:
"Aslında yok etmeye çalıştıkları kendi kirli düzenlerinin sonunu getirecek olan devrimci iradeydi. Ama bugün görüyoruz ki, o irade burada Ayşenur ve yoldaşları onurumuz olarak en yüce değerlerle anılırken, onlar tarihin kirli bataklığında kendilerini gizlemek zorunda kalıyorlar. Kurdukları tiyatro mahkemelerde hile ve yalanlarla kendilerini akladıklarını zannederken Ayşenur'un attığı aydınlık tohumlar tüm ışığıyla büyüyor, gelişiyor ve dimdik karşılarında durmaya devam ediyor. Onlar yok oluncaya kadar da devam edecek. Kahrolsun faşizm karanlığı. Yaşasın ezilenlerin kardeşliği."
Ocak: Ayşenur'u unutmadık
Şimşek'in ardından gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın ağabeyi Hüseyin Ocak söz aldı. Ocak, kardeşini ararken Ankara'da Ayşenur Şimşek'in arkadaşlarıyla birlikte gözaltıların açığa çıkartılması için açlık grevi yaptıklarını söyleyerek şöyle devam etti:
"95 yılı yakınlarımızı sokakta topladığımız yıllardı. Biz Hasan için kampanya başlatırken Ayşenur'un ailesi de 'Kızımız kayıp, arıyoruz' diyordu. Ayşenur'un arkadaşları Ankara'da yanımıza geldi. Daha sonra Ayşenur'un öldürülüp kimsesizler mezarlığına defnedildiğini öğrendi. Uygulanan işlemler aynıydı. Bu gösteriyor ki bu devleti yönetenler, bu devleti korku imparatorluğu haline getiriyor. Biz bu ülkenin adaletle yönetilmesini istiyoruz. Yönetenler bunu istemiyor. Ayşenur'u unutmadık. Bu ülkeyi bu zulme rağmen barışa adalete götürmeyi umut ediyoruz."
Ocak'ın ardından Besna Tosun muhalif gazetecilerin sarı basın kartlarının iptal edilmesine değinerek, bunun korku zihniyetinin sürdüğünün kanıtı olduğunu söyledi. Konuşmaların ardından eylem sona erdi. (HA)