Sabah gazetesinin Cengiz Çandar'a Al-Monitor'da yer alan "Al-Monitor da Türk usulü McCarthyism'in hedefi oldu" başlıklı yazısı sebebiyle 50 bin liralık tazminat davası açtı. Konuyu bianet'e değerlendiren Basın Konseyi Genel Sekreteri Namık Koçak bu davanın ilk olmadığını belirterek "Özgürlükleri savunması gereken medya kuruluşlarının özgürlüğü savunan gazetecilere dava açması bize özgü olsa gerek" dedi.
Medyada, muhaliflere yönelik sindirmeden ziyade itibarsızlaştırma çabasının olduğunu söyleyen Koçak şunları ekledi:
"İnsanları eskiden yazdığı şeyler üzerinden eleştirerek, bu yapılanları görmezden gelemeyiz. Çok büyük bir baskı var. Ekonomik baskı, ve işsizlik tehdidi var. Medya etkisini, dördüncü güç olma özelliğini yitirdi.
"Örneğin Tasarruf Mevduatı Fonu (TMSF) gibi bir kurumumuz var. TMSF şirketlerin mali durumlarını inceliyor, gerektiğinde el koyarak düzeltmeye çalışıyor, eğer düzelmezse satıyor. Ancak Show TV, Akşam ve SkyTürk'e el koyan TMSF ilk yaptığı şey editoryal kadroyu değiştirmek oldu. Akşam'da ilk olarak genel yayın yönetmeni değişti. Oysa Akşam'ın mali olarak düzeltilmeye ihtiyacı vardı, gazete olarak gayet iyi çıkıyordu."
Önümüzdeki sırasıyla yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde gazetecilerin alanlarının daraltıldığını ifade eden Koçak "Sonra neden Gezi direnişi oluyor diye soruluyor, çünkü insanlar kendilerini ifade edecekleri alanlar bulamıyorlar" dedi.
"Sendika patronu da iktidara karşı korur"
Geçmişte medya patronlarının gazetecilikten başka işle uğraşmadığının altını çizen Koçak artık her devlet ihalesinde, beş şirket varsa üçü medya patronu olduğunu belirtti. Bu daralmanın ancak güçlü bir sendika ve bağımsız medyayla ortadan kalkacağını söyleyen Koçak şunları ekledi:
"Gazetecilerin özgürlüğe, başkaldırmaya ihtiyacı var. İngiltere'de bir belgesel yayınlanmadı diye BBC çalışanları dayanışma grevine gittiler. Bizim de böyle güçlü bir sendikaya ihtiyacımız var.
"Bu sendikalaşma patronun da direnebilmesini sağlar. Gerektiğinde bunu yazamam, yoksa gazete çıkmaz diyebilir. Kısaca asıl ihtiyacımız olan şey güçlü sendika, özgürlük ve medya sermayesinin şeffaflaşması."
Ne olmuştu?
Cengiz Çandar dünkü "Medyada susturma ve sindirme" başlıklı yazısında Sabah'ın kendisine Al Monitor'de yayımlanan yazısında geçen "İktidarın kontrolündeki en büyük günlük gazete Sabah" ifadesi sebebiyle "kamuoyu nezdinde olumsuz ve güven sarsıcı etki yaratacağı, yıllar boyu binbir emek ile oluşturulan saygınlığını yok edeceği" gerekçesiyle 50 bin liralık dava açtığını aktararak, eskiden öldürülerek sindirilmeye çalışılan gazetecilerin artık hapis ve davalarla sindirilmeye çalışıldığını yazmıştı.
Namık Koçak kimdir?
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü mezunu olan Koçak 1975 yılında Abdi İpekçi yönetimindeki Milliyet Gazetesi'nde gazeteciliğe başladı. Güneş ve Hürriyet gazeteleri, Star-1 televizyonunda çalıştı. 1993'te Arena program ekibinde yer alan kendi yapım şirketini kurarak Güneri Civaoğlu, Yalçın Doğan ve Uğur Cebeci ile programlar yaptı. THY için Uçuş Keyfi belgeselini hazırladı, Sky Türk ve Kanal Türk'te çalıştı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Bülent Dikmener haber ödüllerini kazanan Koçak Basın Konseyi Genel Sekreteri'dir. (EA)