Gazeteci, yazar Faik Bulut ile Rojava’daki durumu, Suriye’yi, PYD’yi, özerkliği ve tüm bu olup bitenlerin Türkiye’deki çözüm sürecini nasıl etkileyeceğini konuştuk.
Bulut, bianet’e yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Suriye’deki El Kaide bağlantılı örgütlere destek vermesinin çözüm sürecini sıkıntıya sokabileceğini ifade etti.
“Esad seçimlere dek kalır”
Suriye’de gelinen noktada genel tablo nedir ve bu tabloda Rojava nerede duruyor?
Suriye ordusu şu anda daha ileri aşamada, ÖSO için yenildi denemez ancak dağınık ve geri çekilme pozisyonundalar. Ülkedeki bu çatışmalı durum uzunca bir süre devam edecek gibi görünüyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad 2014’teki seçimlere dek dayanacaktır.
Suriye’deki durum için Cenevre-2’deki görüşmeler belirleyici olacaktır. Rusya’nın formülü hala geçerli ve Rusya egemen durumda.
ABD ve genel olarak Batı, muhaliflerin eli biraz daha güçlenir mi, şeklinde bir fırsat bekliyorlar. Bu şekilde onların da barış konferansına katılabilmesinin önünün açılmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Öte yandan İngiltere de muhalefeti silahlandırmaktan vazgeçti. ÖSO içindeki çeşitli fraksiyonlar da birbiriyle çatışma halinde. Ayrıca ÖSO ile cihatçılar arasında da çatışmalar sürüyor. Bundan biraz daha bağımsız bir şekilde PYD ve cihatçılar arasındaki çatışmalar da sürüyor.
“Özerlik süreci başladı”
PYD Eş Başkanı Salih Müslim üç ay içerisinde seçime gideceklerini açıkladı. Ardından özerlik ilanı gelir mi?
PYD önemli oranda kendi altyapısını organize etmekle meşgul. Belli ki istenilen aşamaya geldiği için özerklik ilanına varan bir sürece başlanmış durumda.
Cihatçılarla ya da Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) belli gruplarıyla PYD ve El Akrad gibi diğer Kürt örgütleriyle arasındaki çatışmaların iki sebebi var. Birincisi egemenlik çabası. Bu gruplar, Suriye’nin kuzeyinde egemen olabilmek için PYD’yi engel görüyorlar.
İkincisi ideolojik sebep. Malum, PYD’nin ilan edeceği bir yönetim laik, ilerici, sol eğilimli olacak. Bölgedeki Süryanilerle, Ermenilerle, Araplarla, azınlıklarla da anlaşma çerçevesinde ve demokrasi temelinde bir yönetim olacak.
Cihatçılar ise aksine şeriat temelinde bir İslam devleti kurma amacında.
Türkiye’nin bu denklemdeki yeri nedir?
Türkiye, oradaki Kürtlerin varlık göstermesinden memnun değil. Dolaylı olarak müdahil oluyor ve Kürtlere saldıran grupları el altından destekliyor.
Türkiye; PKK paralelinde olan bir örgütün özerlik ilan etmesinin “kötü emsal” olacağını düşünerek oradaki çatışmaları yükseltmek, grupları birbirine düşürmek, PYD’yi geriletmek, zayıflatmak amacında.
Türkiye’nin PYD ile savaşan gruplara yardımı yaklaşık bir yıldır sürüyor. Arap-Kürt, Türkmen-Kürt, Kürt-Kürt çatışması çıkması için Türkiye’nin yaptığı planlar sır değil, yeni bir şey de değil.
Ancak görünen o ki Türkiye başaramıyor, PYD ve müttefikleri üçüncü bir yol olarak kendi güçlerini ortaya koyuyorlar. PYD kendisini, ne Suriye ne muhalefet rejimiyle hareket eden, üçüncü bir yol olarak tanımlıyor.
“PYD-Esat işbirliği yok”
İddia edildiği gibi PYD Esat’la işbirliği içinde mi?
Türkiye’ye sığınan Haseke ilinin müftüsü İbrahim Nakşibendî, Zaman gazetesine yaptığı açıklamada, Esat’ın PYD’yi silahlandırdığını öne sürdü. Bu tür birçok başka haber başka gazetelerde yayınlandı.
Esat rejimi birbirlerine düşsünler, birbirleriyle çatışsınlar diye düşünebilir.
Ama PYD’nin Esat yönetimi tarafından desteklendiğine dair hiçbir kanıt olmadığı gibi Kürtler de destek almadıklarını açıkça söylüyor. Bundan bir ay önce Esat güçleri Qamişlo’ya Halep’e bombalı saldırılar düzenledi. Demek ki böyle bir işbirliği yok.
Buna benzer somut kanıtlar varken, diğer söylenenler karalama amaçlı tekrarlardan ibaret.
“Barış süreci için turnusol kağıdı”
Peki Türkiye’nin El Kaide bağlantılı El Nusra gibi örgütlere yardım sağlaması, çözüm sürecini sıkıntıya sokar mı?
Fazlasıyla sokar. Türkiye’deki Kürtlerle Suriye’deki Kürtlerin kaderi bir anlamda ortak. Irak’taki Kürtlerle olduğundan daha fazla bağ var aralarında. PYD, PKK çizgisine en yakın düşünen parti. Dolayısıyla Türkiye’deki gelişmeler ciddi biçimde diğer tarafı da etkiler.
Barış süreci içindeki görüşmelerde de Suriye meselesinin bir boyutuyla ele alındığını tahmin ediyorum.
Türkiye’nin bu konudaki adımları, barış konusundaki niyetinin ne kadar ciddi olduğunu da açığa vurma açısından önemli.
Türkiyeli yetkililer, Suriye’deki Kürtlerin durumunu zayıflatarak müzakere masasına daha güçlü şekilde oturmayı planlıyorsa bu yanlış bir denklemdir.
Barış süreci kesintiye uğrarsa bu Suriye’deki Kürtleri de etkileyecektir. Böyle bir durumda hem Türkiyeli hem Suriyeli Kürtlerin stratejik güç birliği ve derinliği de yaygınlık kazanır.
“Çatışma değil, anlaşma”
Kürtlerin Türkiye’nin müdahalesi noktasında tavrı ne olur?
Bunun Türkiye’de PKK meselesi olduğu düşünülüyor. Ancak Lübnanlı Avrupalı Kürtlerle de iletişim kurduğumda, bunu sadece PKK meselesi olarak görmüyorlar. Topyekün bir Kürt meselesi olarak görüyorlar.
1946’da İran’da Mahabad Kürt Cumhuriyeti kurulduğunda dengeler değişti, sahipsiz kaldı ve o yönetim bastırıldı. Kürtler şimdi böyle bir oluşum olursa yalnız bırakmayacağız, sahipsiz bırakmayacağız, diyorlar.
Suriye’de gerçekleşebilecek bir yönetimi tüm Kürtler kendilerinin sayacak ve Türkiye’den bir askeri müdahale geldiğinde orayı savunma azminde olurlar izlenimindeyim.
Bu yüzden Türkiye o bölgedeki Kürtlerle çatışma değil anlaşma yoluna gitmelidir. El Kaideciler “ithal” unsurlar, bölgenin yerli halkı değil. Dışarıdan getirilen gruplarla bölgenin yerli halkının haklarını gasp etmek mümkün değildir.
“PYD diplomasi yürütüyor”
PYD’nin adımları ne olur, bu dengeler içerisinde?
PYD her ne kadar kendi yolunu izliyorsa da durumu tabii ki bölgenin ve Suriye’nin genel durumundan bağımsız değil. PYD şu anda Türkiye’nin desteklediği El Kaidecilerle ciddi çatışma içinde.
Batı’nın ve Rusya’nın böyle bir özerklik ilanında PYD’yi dikkate alacaklarını düşünüyorum. Zaten radikal İslamcılarla PYD’nin çatışması durumunda PYD’yi dikkate alacaklardır.
Dolayısıyla PYD’nin özerlik ilanına çok fazla itiraz geleceğini düşünmüyorum.
PYD de Çin’le Rusya’yla irtibat halinde. Ayrıca Avrupa nezdinde derdini anlatma amaçlı çeşitli irtibatlara temaslara geçtiğini zaten biliyoruz.
Kürtlerin ortak yaşamı
Federe Kürdistan Başkanı Mesut Barzani, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısını yaptığı Kürdistan Ulusal Konferansı için harekete geçti. Barzani, “Kendim, Mam Celal ve Abdullah Öcalan adına sizleri Hewler’e konferans hazırlık toplantısına çağırıyorum” dedi. Barzani-PYD ilişkisi bu denklemin neresinde?
PYD’nin planladığı özerklik, kendi içine kapalı bir yapı değil, bölgede makbul olan bir ilişkiler ağı olarak düşünülmeli. Iraklı ve Türkiyeli Kürtlerle de ilişki halinde bir yapı.
PYD de dün Erbil’e bir heyet gönderdi.
Barzani Kürtleri konferans için davet etti. Konferansta, Kürtlerin içinde yaşadığı coğrafyadaki ortak yaşam anlamında neler yapılabilir, bunlar tartışılacak. Ciddi itirazlar olacağını sanmıyorum, küçük iktidar kavgaları olsa da bunlar esas gidişatı bozmaz. (AS)