Mizahın çizgiyle yaratıldığı sanat biçimi olan karikatür, yaşadığımız topraklarda Tanzimat döneminden bugüne kadar inişleri ve çıkışlarıyla kendine bir yol çizer. Ama hep bir eksiği vardır. Fark edilememiş ya da görmezden gelinmiştir: Kadın karikatürcüler.
Türkiye karikatür tarihinde ilk kadın çizerden bahsedebilmek için 1914 yılına uzanmak gerekir. "Leylak" adlı, sadece kadınlar için yayınlanan mizah dergisi, kapağında "Kadınlara mahsus edebi mizah dergisi" yazısıyla çıkar. Tek sayı çıkabilen derginin kapak çizimi de ilk kadın karikatürcümüz Fatma Zehra'ya aittir. Onun yaşam öyküsü hakkında bir şey bilinmiyor.
Bu durum yine de Selma Emiroğlu'nun Türkiye'deki ilk kadın karikatürcü olduğu gerçeğini değiştirmez, çünkü o ilk profesyonel kadındır bu alanda. Ancak ilk karikatürünün Amcabey mizah gazetesinde yayınlanmasına neredeyse 30 yıl vardır Fatma Zehra'dan sonra.
Emiroğlu'nun ardından gelen karikatürcüler arasında Selma Gündüz, Meral Simer, Semiramis Aydınlık ve Sema Ündeğer gibi isimler karşımıza çıkar.
1972'de Oğuz Aral'ın çıkardığı Gırgır dergisi, çok sayıda çizeri bir araya getirirken, kuruluşunun üzerinden 6-7 yıl geçince de kadın çizerlere yer vermeye başlar.
Gırgır'a kadar kadın çizerlerde genel olarak, bir kadın bakış açısı olmadığını söyleyebiliriz. İlk defa Gırgır'da kadınlara ayrılan köşeyle Türkiye'deki kadın çizerleri bir arada görürüz. Özden Öğrük, Gülay Batur, Ramize Erer, Meral Onat ve Eda Oral; karikatüre farklı bir bakış getirerek yeni bir dönemi başlatmış olurlar. Piyale Madra aynı grupla çalışmasa da çizgilerinde ve konularındaki benzer özelliklerle bu akıma dahil edilebilir.
Gülay Batur, Eda Öğrük, Ramize Erer, Meral Onat ve Eda Oral, Gırgır'da bir kadın köşesi yaratırlar. "Biz Bıyıksızlar" adlı köşede, kadın yaşantılarından yola çıkarak çizimler yaparlar. Gırgır sonrası her biri kendi karikatür anlayışı çerçevesinde yollarını ayırırken çizdikleri konular itibarıyla birbirlerine yakın dururlar.
Ramize Erer, ilk defa Gırgır dergisinde çizmeye başladığında erkek meslektaşları tarafından ciddiye alınmayışını şöyle anlatır:
"...Kadınlar da çizsin, zenginlik olsun, diye düşündüler. Biraz garnitür olarak baktılar bize. Ama sonuç olarak iyi niyetli bir yaklaşım vardı. İyi niyetliler dışında çok sert tepki gösterenler de oldu. Cinsellikle ilgili espri yapıyoruz diye; dergiyi eve götüremiyorum, karımdan utanıyorum, diyenler oldu. Bunlar, kadınların kendileriyle, çok özel durumlarıyla alay etmesini kaldıramayan arkadaşlarımızdı. Neredeyse, kadınların cinsellikten bahsetmeleri, üstelik onun esprisini yapmaları hafiflikti." (1)
Ramize Erer, "Kadın söylemcisi olmaya kendinizi mecbur mu hissediyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verir:
"Zorunlu değil ama o baskı, o çelişki çok fazla malzeme veriyor size. Dolayısıyla bütün hayatınızı etkiliyor ve işinize de yansıyor. Bütün kadınlar güldürülen insan konumunda. Espri yapabilmeniz için tamamen sınırsız olmanız gerek. Bir kadın cinsellikle ilgili bir espri yapamaz örneğin. Ama erkek yapar ve ona gülünür de. O yüzden çok şaşırılıyor burada kadın çizere. Güldüren pozisyonunda oluyorsunuz." (2)
Limon, Leman ve Pazartesi dergileri ile Yeni Binyıl gazetesinde çizdiği karikatürleriyle tanınan ve "Bayır Gülü" tiplemesiyle ön plana çıkan Feyhan Güver, kadın karikatürcülerle erkek karikatürcülerin "kadın"ı anlatan çizgilerini şöyle ayırıyor:
"Karikatür saldırgandır, muhaliftir. Yerleşik değer yargılarına, alışkanlıklara, size dayatılan değerlere saldırır. Aynı zamanda abartılıdır. Bu yüzden kadını çizerken de saldırgan ve abartılı olunabilir. Kadının cinselliği ve görüntüsü abartılır. Erkek çizerler bunu çok daha rahat ve naiflik duygusu gözetmeksizin yaparlar. Sonuçta bu, erkeğin toplumun içinde de kadına bakış açısıdır ve karikatürde de kullanılır. Bu zaman zaman tepki de yaratır, ama erkek de aynı şekilde karikatürize edilir. Kadını kusursuz olmaya mecbur eden renkli basın, onun boyunu, kilosunu, bakışını, duruşunu belirleyen kadın dergileri, kadınların ruhunu daha fazla yaralar diye düşünüyorum."
Kadınların çizgilerinde, geleneksel karikatürün bilinen komik "kadınsı" durumlarıyla karşılaşırız. Yaşlanmak istemeyen, süslü, güzelliğine düşkün, çirkin veya şişman kadın gibi tiplemelerle cinsellik konusu kadın karikatürcülerin çizgilerinde yer bulur. Cinselliği irdelemek ve ona bağlı sorunları ortaya koymak amacıyla yapılan çizimler, 'egemen' bakışın dışına çıkarır kadın cinselliğini. Sergilenen çıplaklık, okuyucuda bir saldırganlık hissi uyandırmaz.
Kadın çizerlerin, bir biblonun dışında canlı olarak, acılarıyla da ele aldıkları kadın tiplemeleri, bugünün erkek çizerlerini de etkilemiş görünüyor. Öyle ki, günümüzde hala kadınları klasik karikatür kalıpları içinde çizen erkek karikatürcülerin yanı sıra, gelişen düşünce akımlarından etkilenen, kadına meta gözüyle bakmanın cahilce bir şey olduğunun bilincinde olan erkek çizerler, kadına eşit yaklaşarak onu karikatürize ediyorlar.
Kadınlar, Gırgır sonrasında, o dönem için erkeklerin çizmeye cesaret edemeyeceği konuları işlerler. Orgazm, mastürbasyon, regl gibi tabu haline gelmiş konular, kadınların çizgilerinde görünür hale gelir. Aldıkları tepkilere rağmen şaşırtıcı olmaya devam eden çizerler, kadınlara mesaj vererek başarılı olurlar.
Çizgiye farklı bir bakış getiren, teknikte erkek çizerler kadar başarılı olan kadın karikatürcüler, diğer sanat dallarında ve meslek gruplarında olduğu gibi erkeklere oranla oldukça azlar.
Bunun nedenleri üzerinde düşünecek olursak da kadınlara toplumda verilen rollerin anne ve eş olmakla sınırlı olduğu, meslek seçecek olsalar da bunun rollerine uygun meslekler olmasına dikkat ettikleri gerçeğiyle karşılaşırız.
Gülay Batur, Güneş gazetesinde, kendisine yöneltilen, "Türkiye'de neden kadın karikatürcü sayısı az?" sorusunu şöyle yanıtlar:
"Türkiye'de bir tek 'ev kadını' çok fazla zaten. Kadın hakim, kadın pilot, kadın şoför vs. neden çok azsa 'kadın karikatürcü' de benzer nedenlerden dolayı çok az. Artı toplumumuzda kadına verilen görev, uyum ve varolan düzeni devam ettirmedir. Karikatür ise dik başlı ve düzenle uyumsuz olmak zorundadır. İnsan bu açıdan baktığında, bu ülkede kadın karikatürcü çok fazla diyebilir." (3)
1990 yılına ait bu konuşmanın üzerinden geçen yıllar, kadın karikatürcü sayısının pek de arttığına tanık olamaz ne yazık ki.
Piyale Madra bu konudaki görüşlerini şöyle açıklar:
"Toplumumuzda kadın ikinci sınıf vatandaş olarak görülüyor. Özellikle ataerkil ailelerde çoğunlukla kadının erkeklerin yanında konuşması, hatta gülmesi büyük ayıp olarak görülüyor. Böyle bir toplumda kadın çizerlerin güldürmeye ve düşündürmeye dayalı bu meslekte sayıca az olmaları çok doğaldır." (4)
Feyhan Güver ise, kadın karikatürcülerin neden daha az olduğunu şöyle anlatıyor:
"Kadın her yerde daha az . Sokakta, işte, politikada... Bunun nedeni de toplumun kadına biçtiği rolle kuşattığı duvarlardır. Kadının, devamlı bir işi ve kariyeri hayatının birinci amacına oturtmaması, onu belki de mutlaka bir meslek edinmesi fikrinden uzaklaştırıyor. Çünkü kadından beklenen birincil olarak eş, anne, ev düzeni kuruculuğudur. Kadından sadece ev içi işçisi olması beklenir. Kadın, hangi kariyerde olursa olsun bu baskıyı çok yoğun biçimde hisseder. Karikatürü de bir meslek olarak görüp emek vermek gerekir. Belki de meslek edinme konusunda erkeklere yüklenen mecburi rol, onları bu konuda daha azimli olmaya itiyor." (5)
Kadın çizerlerle ilgili önemli bir soru da 'neden birkaçının dışında çoğunluğunun siyasal karikatür çizmemesidir' herhalde. Bu da kadının siyasete olan mesafesiyle ilişkili olsa gerek. Siyasal yaşamdan uzak kalan kadının bu alanda gözlem yapması ve espri üretebilmesi pek kolay görünmez.
Kadın karikatürcülerin genelinin sürekli kadın yaşantılarını aktarma nedeni olarak Meral Onat şöyle diyor:
"Kadın karikatürcüler bir mecra buldular, ellerine bir fırsat geçti. Kadınların söylemek istediği o kadar çok şey varken ve elinde karikatür gibi bir imkan da varken bunu yok saymak imkansızdı. Bir deşarj alanı oldu kadınlar için." (6)
Gülay Batur ise:
"Kadın sorunlarını çizmek benim görevimdir zaten. Çünkü benim yaşamım, kadın yaşamı; göz ardı edilmiş bir şey. 'Benim hedeflerim ulu' diyerek, kendi yanı başındaki ya da kendi hayatındaki açmazların üstüne gitmemek abes bir şey. Öğrenciliğimde, evliliğimde, her şeyimde dayatılan bir yaşam tarzı var. Ben bunu eleştirmezsem, bunun mizahını yapmazsam, önce sistem değişsin de zaten benim hayatım değişir, diye bakarsam olmaz. Ben önce kendi özlediğim sistemin etrafındaki zincirleri parçalamalıyım" diyor. (7)
Feyhan Güver, konuyla ilgili şunları söylüyor:
"Bunun aslında birçok sebebi olabilir. Birincisi kadın çizerler çok az. Belki de bu kalabalık çizer ortamı içinde kendi renklerini ve seslerini duyurmak istiyorlar. İkincisi bildikleri bir şeyi çizmek işinin devamını sağlar. Üçüncüsü kadın hangi eğitimden geçmiş olursa olsun sonunda bir noktada bu toplumun dayattığı kadın formunun içine sıkışıp kalır. Dördüncüsü erkekler de zaten kendi bakış açılarıyla ve erkek karakterler çiziyorlar. Bu demektir ki armut dibine düşüyor..."
Sonuç olarak; geleneksel toplumda, bastırılmış ve ikincil konuma itilmiş kadının, etkili muhalefet yolu olarak seçtiği mizahta kendi yaşantısından yola çıkarak, tüm kadınları ele aldığı göze çarpar. Kadın yaşantıları, cinselliği ve sorunlarını dile getirerek kadınlar, kadınları önce diğer kadınlara, sonra toplumun tüm kesimine anlatmayı hedeflerler.
Ancak, kendini mizah dünyasında var edebilmiş kadınların 'egemen' bakışın dışına çıkabilmeyi başardıkları, muhalif kalabildikleri de dikkat çekici bir sonuç.
"Dünyanın her yerinde 'resmi gerçek' ile bir de 'gerçek gerçek' vardır. Bu 'resmi gerçek' de 'iktidar'ların koyduğu 'gerçeklik'tir. Politik iktidarların yanı sıra yüzyıllarca, bir de erkek iktidarı yaşadı toplum. Yalnız neyin nasıl yapılacağını buyurmakla kalmadı, neyin nasıl görülmesi gerektiğini da buyurdu, belirledi. Onun için çok güzel, bir şeyin bir başka türlü görülebileceğini göstermek."
1 Pazartesi Dergisi, Aralık 1995
2 Hürriyet Pazar, 15 Mart 1998
3 "Her Şeyden Önce Karikatüristiz", Güneş, 31 Ekim 1990
4 Piyale Madra; Kadın Karikatüristler, Alman Kültür Merkezi yayınlanmamış makale, Ankara, 1996
5 Feyhan Güver ile yapılan bir görüşme, Haziran 2004
6 Meral Onat ile yapılan bir görüşme, Mayıs 2004
7 Gülay Batur ile yapılan bir görüşme, Mart 2004
* Kaynak: Zeynep Karabey; "Türkiye'de Kadın Karikatürcüler", Cumhuriyet, 10 Mart 1982