Türk Tabipler Birliği (TTB), İstanbul Sözleşmesi’nin İptalinin reddine ilişkin Danıştay kararı hakkında temyiz başvurusu yaptı.
Türkiye, “İstanbul Sözleşmesi” adıyla anılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden 20 Mart 2021 günü Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle hukuksuz bir biçimde iptal etti.
Karara karşı kadın örgütlerinin, baroların, emek-meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin ve bireylerin açtığı 200’den fazla davaya ilişkin duruşmalar 2022 yılının nisan, mayıs ve haziran aylarında gruplar halinde görüldü.
"Hak ve özgürlükler kısıtlandı"
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de aralarında olduğu örgütler sözleşmeden çekilme kararının toplumsal, siyasal ve hukuksal anlamı üzerine konuşmalar yaparken; Danıştay savcısı da “sözleşmeden çekilme kararının iptali” yönünde görüş sundu.
Kararını 19 Temmuz 2022 günü açıklayan Danıştay 10. Dairesi ise İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptal istemini ikiye karşı üç oyla reddetti.
TTB, Danıştay 10. Dairesi’nin kararı ile ilgili 1 Ağustos 2022 günü Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz başvurusu yaptı.
Başvuruda Anayasa’nın 90. ve 104. maddelerine atıfla, bir insan hak ve özgürlükleri metni olan İstanbul Sözleşmesi’nin idarenin yetki alanında olmadığı belirtildi.
Danıştay 10. Dairesi kararında dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun salt yetki tartışması ile yürütüldüğünün ifade edildiği başvuruda şöyle denildi:
“Dolayısıyla kararda ‘yerindelik denetimi yapılamayacağı’ belirtilirken Anayasa’ya aykırı yetki kullanımı ise anayasal kıstın yorum yoluyla genişletilmesi ile yapılmıştır. Dava konusu işlem, sebep, konu ve amaç yönlerinden hukuka aykırı olup Daire kararının unsurlara dair gerekçe içermeyen kararının bozulması gerekir.”
Toplumsal cinsiyet ayrımcılığına dayalı hak ihlallerinin önlenmesinin salt mevzuat ile değil, mevzuatın uygulanmasını belirleyen politik tercihlerle de ilişkili olduğunun altı çizilen başvuruda; kadın hakları mücadelesinin de içinde yer aldığı insan hakları mücadelesinin değer yargılarına göre şekillendirilemeyeceği de dile getirildi:
“Sosyal, ekonomik ve siyasal ilişkilerin düzenlenmesini belirleyen ilkeleri ve kamu alanında kişilerin göreceği muameleyle ilgili normları -yani hukuku- her tarihsel anda mevcut koşullara insan hakları bilgisinin ışığı altında bakarak türetmektir. Ve değerler, değer yargılarına feda edilemezler. Böyle bir anlayışla oluşturulan hukuk sisteminin ise adalet ortaya koyması beklenemez. Bu sebeple değer yargıları üzerinden alınan bu kararın adalet getirmesi beklenemez. Değer yargıları üzerinden alınan bu kararın toplum yararını gözetmesi de beklenemez.”
Başvurunun sonuç bölümünde; temyiz incelemesi yapılarak dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulması, ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne itiraz yolu ile iptali için başvurulması ve kararın bozulması talep edildi.
TIKLAYIN- Başvurunun tamamını okuyun
Ne olmuştu?
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart 2021 Cumartesi İstanbul Sözleşmesi'nin tek taraflı olarak feshedildiğini duyurdu. Fesih kararı 23 Mart 2021 Pazartesi günü Avrupa Konseyi'ne de bildirildi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada "Fesih kararının" nedeni olarak "Sözleşme'nin eşcinselliği meşrulaştırıyor olması" iddia edildi.
Kadınlar ve LGBTİ+ hareketi, 20 Mart'tan beri Türkiye'nin birçok ilinde İstanbul Sözleşmesi'ni savunmaya devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi hakkında
Tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.
Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor.
Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor:
İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.
Sözleşme çerçevesinde ev içi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.
Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.
Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.
Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri...
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi nedir, ne değildir?
TIKLAYIN - “İstanbul Sözleşmesi 4 partinin de ortak fikriydi”
(EMK)