Bugün küresel nüfusun yüzde 56’sı şehirlerde yaşıyor ve 2050 yılına gelindiğinde, bu oranın yüzde 70’e yükseleceği tahmin ediliyor.
Ancak ekonomik büyüme ve kalkınmada önemli rol oynayan ve küresel gayri safi hasılanın yüzde 80’ini sağlayan şehirler, aynı zamanda insan refahını ve diğer canlıları olumsuz etkileyen önemli sorunlara neden oluyor. Trafik sıkışıklığı ve yol açtığı sorunlar, bunlardan biri.
Trafik sıkışıklığını ve ilişkili olduğu sorunları azaltmak için başvurulabilecek çözümlerden biri, İstanbul’un Eminönü ve Kadıköy ilçeleri için de gündemde olan trafik sıkışıklığı fiyatlandırması. Bu politika, başarılı bir şekilde uygulandığında, hem trafik sıkışıklığını azaltıyor hem de azalan yakıt tüketimi nedeniyle hava kirliliğiyle ve iklim kriziyle mücadeleye de katkıda bulunuyor.
Ulaşımdaki karbondioksit salımları, iklim krizi sürecini hızlandırıyor
Uygulanan kentler
Şehir içinde trafik sıkışıklığının çok yoğun olduğu bölge ya da bölgelere özel araç girişini fiyatlandıran bu yöntem, özel araba sürücülerinin toplu taşımacılığı tercih etmesini ve/veya seyahat saatlerinde değişiklik yapmasını hedefliyor. Böylelikle, taşıma kapasitesi sınırlı olan yollara talebin azaltılması amaçlanıyor.
1960’lı yıllarda, Nobel ödüllü ekonomist William S. Vickrey tarafından ortaya atılmasından yaklaşık 10 yıl sonra, 1975 yılında, Singapur’da ilk defa uygulamaya geçirilen bu sistem, oldukça başarılı sonuçlar verdi ve ülkenin daimi trafik politikası haline geldi. Ardından Milan, Stockholm ve Londra gibi bazı Avrupa şehirlerinde de uygulamaya başlandı. Bu farklı örneklerden elde edilen sonuçlar, uygulamanın etkin bir araç olduğunu ortaya koyuyor.
Trafik sıkışıklığı fiyatlandırması, uygulandığı şehirlerde trafik sıkışıklığının yüzde 10 ila 40 arasında azalmasını sağladı. Aynı zamanda toplu taşıma kullanımının yüzde 5 ila 15 arttığı görülüyor. Bunlara bağlı olarak hava kirliliğinde de azalma gözlemleniyor. Örneğin Stockholm’de yedi ay süren pilot uygulama sonucunda nitrojen oksitte yüzde 8,5, partikül maddelerde ise yüzde 13 oranında düşüş sağlandı.
Trafik sıkışıklığı fiyatlandırmasının bir diğer önemli faydası, ortaya çıkan gelirin doğru değerlendirilmesiyle ortaya çıkıyor. Londra ve Stockholm’de, elde edilen gelirin bir kısmı veya tamamı, toplu taşımacılığı iyileştirmek için kullanılıyor. Bu, özellikle, toplu taşımacılığı tercih eden düşük gelirlilerin, kadınların ve yaşlıların refahını artırıyor.
Bir taşla iki kuş
Dünyaca ünlü TomTom Trafik Endeksi’ne göre 2021 yılında İstanbul’da trafik sıkışıklığı yüzde 62 olarak gerçekleşti - bu oranın yüzde 100’e varması, trafiğin tamamen durmasını ifade ediyor. Bu yüksek oran ise İstanbul’u, trafik sıkışıklığında dünyanın zirvesine taşıdı.
Uzun yıllardır süregelen bu sorunla mücadele için trafik sıkışıklığı fiyatlandırması yapmak, zaman zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin planları arasında da yer alıyor. Son olarak 2023 yılının Aralık ayında çıkan haberlerde, Belediye’nin bu sistemi Kadıköy ve Eminönü ilçelerinde uygulamayı planladığı, basına yansıdı.
İstanbul, yalnızca çok yüksek trafik sıkışıklığı oranlarından muzdarip değil, aynı zamanda hava kirliliği de oldukça yüksek seviyelerde.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hava Kalite Ölçüm verilerine göre, İstanbul'da 2021 yılında ortalama partikül madde (PM10) hava kirliliği konsantrasyonu 38,2 µg/m3 olarak gerçekleşmiş. Bu konsantrasyon, 2022’de yüzde 9 artarak 41,5 µg/m3 olarak ölçülmüş. Oysa Dünya Sağlık Örgütü’nün PM10 için aşılmamasını tavsiye ettiği üst limit, yılda ortalama 15 µg/m3.
Hava kirliliği
Yolcu taşımacılığı, şehirlerde hava kirliliğinin en önemli kaynaklarından biri. Yaşadığımız Covid-19 pandemisi esnasında koyulan kısıtlamalar, hava kirliliği ve trafik arasındaki ilişkiyi bir kez daha gözler önüne serdi. İnsanların yolculuk yapamaması, hava kalitesinde bir iyileşme yarattı. Bugün geldiğimiz noktada ise hava kirliliği, sağlık riskleri arasında da dördüncü sırada yer alıyor ve ülke bütçesinde önemli yer kaplıyor.
Doğrudan trafik sıkışıklığı kaynaklı hava kirliliği ile ilişkili olmasa da, Sağlık ve Çevre Birliği’nin (HEAL) 2022 tarihli bir raporunda, 1965-2020 yılları arasında Türkiye’de kömürden elektrik üretiminin neden olduğu kümülatif sağlık maliyetleri 320 milyar Euro olarak hesaplanmıştı. Bu veriler, hava kirliliğinin önemli sebepleri arasında bulunan trafik sıkışıklığıyla etkin bir şekilde mücadelenin ne kadar elzem ve acil olduğunu da ortaya koyuyor.
İklim krizi, çevre vergileri, özellikle karbon vergisi, emisyon ticareti, Avrupa Birliği iklim politikaları, sürdürülebilir enerji, ulaşım ve su politikaları konularında çalışan Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu tarafından hazırlanan bu haber, kısaltılarak İklim Masası ve bianet işbirliği ile yayımlanmıştır.
İklim Masası, iklim kriziyle ilgili güvenilir bilgileri kamuoyunda yaygınlaştırmayı hedefleyen bir haber servisidir. Yazarları, haberleştirdikleri konularda uzmanlığı bulunan bilim insanlarından oluşur. (TY)