Trabzon'da yaşananlar, her yönüyle sıradan faşizmin nasıl hayata geçebildiğini gösteriyor. Tutuklu Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TAYAD) üyelerinin F tipi cezaevlerinde tecrit uygulamasının kaldırılmasına yönelik bildiri dağıtırken linç edilmeye çalışılması ve ardından yaşananlar, birçok boyuta sahip.
Konuyla ilgili bianet'e bilgi veren sivil toplum örgütü üyelerinin dikkat çektiği noktalar şunlar:
* Bildiri dağıtan TAYAD üyelerinin "Türk bayrağını yaktığı, PKK bayrağı açtığı, Öcalan posteri açtığı" iddialarının asılsız olması. Trabzon Emniyet Müdürü'nün de bu iddiaların asılsız olduğunu resmi olarak açıklaması.
* Yerel medyanın bu iddiaları gerçekleşmiş olaylar gibi yansıtması, linç girişiminin naklen yayınlanması.
* Linç girişimi, hükümet ya da yerel yöneticiler tarafından kınanmış değil. Tersine, "vatandaşın tepkisi" olarak yorumlanıyor. Yerel medyada, linç girişimine sahip çıkan yayınlar sürüyor.
* Savcıların linç girişiminde bulunanlar hakkında kendiliğinden işlem yapması gerekiyor.
* Bildiri için izne gerek yokken "izinsiz bildiri" sözlerinin kullanımı.
Linçten kurtuldular, mahkemeye verilip tutuklandılar
Bu arada, dün linç girişiminden kurtulan beş kişi, mahkemeye sevk edildikten sonra tutuklandı. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığının suçlamaları şöyle:
* Slogan atarak halkı güvenlik güçlerine karşı kışkırtmak.
* Toplumsal infial yaratacak davranışlarda bulunmak.
* Görevli memura mukavemet.
* Sokakta bulunan vatandaşı darp etmek.
Bugün NTV yayınına telefonla katılan eski İstanbul Barosu Başkanı, Avukat Yücel Sayman, esas suçlanması gerekenlerin linç girişiminde bulunanlar olduğunu, savcıların derhal, kendiliğinden harekete geçmesi gerektiğini söyledi.
Yaşananların ifade özgürlüğünü engellemeye yönelik hak ihlali olduğunu belirten Sayman, Latin Amerika'da yaşananları anımsatarak, "hükümetin bir an önce konuya el atması gerektiğini, yoksa paramiliter güçlerin oluşabileceğini" söyledi.
Provokasyon çok açık
İnsan Hakları Derneği (İHD) Trabzon Şubesi başkanı Gültekin Yücesan, bianet'e, "Provokasyon çok açık. Türk-Kürt çatışması için düğmeye basıldı" dedi. Yücesan, olayların "sivil olup olmadığı henüz bilinmeyen birkaç kişinin 'Bayrağı yakanlar bunlar' demesiyle başladığını" söyledi.
Halkın Hukuk Bürosu, yaptığı basın açıklamasında, "Beş kişiye saldıranlar içerisinde yer alan ve kitleye öncülük eden takım elbiseli şahıslar kim?" sorusunu sordu.
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Trabzon il başkanı Ali Külüğ de, bayrak krizinin ardından Trabzon'da bir "hassasiyetin" oluştuğunu, ortamın milliyetçiler tarafından kullanıldığını söyledi. Külüğ, "Milliyetçiler sloganları ve marşlarıyla Trabzon'da 2-3 saat süreyle terör estirdiler" dedi.
Yerel medya olayı büyüttü
Külüğ, yerel basının olayların büyümesinde payı olduğunu söylüyor.
"Trabzon TV 'PKK'lılar Uzun sokağa bayrak astılar' diye alt yazı geçti. Televizyonların 2-3 saat canlı yayın yapmaları olayların büyümesine neden oldu.
Bugün de, bir bölümü tahrikten bahsediyor, bir bölümü de dünkü havayı devam ettiren nitelikte yayın yapıyorlar."
Trabzon Barosu İnsan Hakları Komisyonu üyesi Avukat Ömer Faruk Altuntaş, olayın büyümesinde yerel medyanın payını şöyle anlatıyor.
"Yerel medya naklen yayınlarında, doğrulanmayan iddiaları yayınladı. Sonradan bunların doğru olmadığı açıklamasını yaptılar. Ama medya amacını aşan şekilde yayın yaparak, olayın büyümesinde etkili oldu. Medya içinde, 'böyle yayıncılık yapılmaz' değerlendirmesini yapanlar da var."
Yerel gazetelerde, linç girişimini "vatandaşın tepkisi" olarak yorumlayan yazılar yer aldı. Karadeniz Haber gazetesinde, Salih Çamoğlu imzalı " Trabzon Hassasiyeti " yazısında şu cümleler yer alıyor:
"Uzun Sokak'ta halk öylesine coştu ki, öfke seline dönüştü. Buna, 'Trabzon duruşu' demek en doğru tanım olur... Kendiliğinden oluşan kalabalık, 'Çırpınırdı Karadeniz' türküsünü söylemek için buluşmuştu sanki.
(...)
Ülkesinin birliğini ve bütünlüğünü savunan, bayrağını seven, şehidini ölümsüzleştirip gönlünde yaşatan, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne bağlı her görüşten insanın, tepkisi bu olmalı.
(...)
Dün Uzun Sokak'ta yaşanan gelişmeye sebebiyet verip Trabzon halkının sabrını taşıranlar da huzura çomak sokanların birer taşeronlarıdır.
(...)
Orası Mersin, Trabzon'da 'Tokatı' yersin. Başka ne denebilir ki? "
Yerel yöneticilerin açıklamaları
Ali Külüğ, olayın ardından yerel yöneticilerin verdiği demeçlerin sorumsuzca olduğunu söylüyor.
"AKP, MHP, Ülkü Ocakları'nın yaptıkları açıklamalarda tehditvari ortak bir dil var. Hepsinin odak noktası 'Biz hassasız; böyle şeyler yapıldığı zaman, yapanlar gereken cevabı alırlar.' Bu açıklamalar, olayı tırmandırmaktan öte hiçbir içeriğe sahip değiller"
Trabzon'daki bir yerel medya çalışanı da, üniversite, ticaret odası gibi kurumların tavrına dikkat çekti.
"Bayrak olayı resmi olarak gündemde tutuluyor. Bu olaylara muhafazakar ve milliyetçi kesim sahip çıkıyor. Ama kendini açıklama yapmak zorunda hisseden üniversite, ticaret odası ve resmi kurumlar, öncelikli olarak bayrak olayının sıcak tutulmasını sağlıyorlar."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, Papa 2. Jean Paul'ün cenaze törenine katılmak için Roma'ya hareket etmeden önce, Trabzon'da yaşananları "bayrak ve istiklal marşı hassasiyetine" bağlayarak, "Halkımızın hassasiyetleri vardır. Bir şey yapıldığında, bu hassasiyetleri dikkate alarak yapmak gerekir" dedi.
Dün, Trabzon valiliğinden yapılan yazılı açıklamada da, linç girişimi, "vatandaşların tepki gösterip, karşı koyması" olarak nitelendirilmişti.
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da, bugün yaptığı açıklamada, olayın kendisini "yanlış anlaşılma" olarak niteledi. Aksu, herkesi serinkanlı olmaya davet etti.
Bildiride izne gerek yok
İstanbul Barosu avukatlarından Ercan Kanar'ın bianet'e verdiği bilgiye göre, bildiri dağıtmak için izne gerek yok. Yalnızca basın savcılığına yapılacak bildirim yeterli.
Halkın Hukuk Bürosu da, bugün yaptığı açıklamada bu konuya dikkat çekmiş ve şöyle demişti:
"Bildiri dağıtmak izne tabi olmadığı gibi, içeriği suç olmadıkça hiçbir koşulda da yasak değildir." (TK)