Çağrının imzacılarından Mater, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz, gazeteci Murat Çelikkan, KESK Kadın Sekreteri Sevgi Göyçe, SDP Genel Başkan Yardımcısı Veysi Sarısözen ve akademisyen Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Orgeneral Hurşit Tolon 'un 1. Ordu Komutanlığı görevini devir teslim töreninde şiddetin durdurulmasını isteyen aydınlara yönelik "kerameti kendinden menkul" ve "kaç lüks oldukları belli değil" sözlerini bianet'e değerlendirdiler.
Çağrının imzacılarından ve Başbakan'la görüşen heyette yer alan gazeteci Ali Bayramoğlu da bugün Tolon sözlerine ayırdığı "Emekli generaller vakası" yazısında şunları söylüyor:
"Askerin kimi siyasi görüş ve müdahaleleri hakkında bu sözlerin yarısını bu üslupla, üstelik sadece kendi adıma aralarında Tolon'un da bulunduğu 150 general hakkında söyleyebilir miyim? Söylesem beni ne bekler, sırtıma vurulan bravo şaplakları ve rahat bir emeklilik mi? Yoksa soruşturma, mahkeme, hainlik suçlaması mı?"
Tolon: Aydınlıkları, kerameti kendinden menkul
Orgeneral Hurşit Tolon, 19 Ağustos Cuma günü 1. Ordu Komutanlığı görevini Orgeneral İlker Başbuğ 'a devrederken şiddetin durması için girişim yapan aydınlar için, "kerameti kendinden menkul" dedi.
"Aydınlıkları, kerameti kendinden menkul, aydınlattıkları çevrenin de kaç lüks olduğu bilinmeyen bir grubun bazı yandaşlarıyla birlikte, kurulurken ulus devlet formu üzerine inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını bozmaya yönelik girişimlerini nefretle kınayan (...) bir ordu teslim ediyorum..."
Tayfun Mater: Tolon acaba "aydın ölçü merkezi" mi?
Bizim aydın olmak gibi bir iddiamızın olmaması bir yana, Tolon acaba "aydın ölçü merkezi" mi? Benzeri yaklaşımlar artık sahiden bıktırıcı bir hal aldı. Bazı adresler var, neyin ne olduğuna onlar karar veriyor, belirledikleri ölçülerin dışına çıktın mı, vay haline!
Paşanın söyledikleri inanılır gibi değil demek isterdim ama bu tavrın özellikle ordu kademelerinde yaygın olduğunu biliyoruz. "Aydınlattıkları çevrenin de kaç lüks olduğu bilinmeyen" gibi bir ifade de General'in "aydın" meselesine ne seviyede kafa yorduğunu gösteriyor.
Artık o da bir "sivil" oluyor. Bundan sonra, evinde kurşun askerlerle veya plajda kumdan kalelerle oynayabilir... Hatta bugün benzer açıklamalarda bulunan Deniz Baykal'ın CHP'sinin başına da geçebilir.
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı: Mesleki deformasyon
"Aslında konuşmayı beklediğim gibi buldum. Herhalde 1. Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı topraklarının paylaşılması paranoyası kolay geçecek gibi durmuyor. Ordudaki paranoya daha derin olsa gerek.
Generallerin emekli olurken bile hâlâ paranoid öğeleri taşıyor olmaları ilginç. Ordu yapısal olarak, meslek gereği, öldürmek ve saldırmak gibi bir misyon taşıyor; ama bu kadar mı nefret ediyoruz, şiddet yüklüyüz? Bu kadar mı barışa uzağız?
Barıştan en fazla yarar görecek olanlar askerler, ama bu durum bir biçimde mesleki deformasyon olsa gerek."
Murat Çelikkan: Bu tür üslupların topluma yararı yok
"Halen devletin memuru olan, yani halkın vergileriyle -buna aydın diye niteledikleri de dahil- maaşını alan, halka ve devlete hizmetle yükümlü olan bu zat, devir teslim konuşmasında çıkıp aydınlara 'kendinden menkul aydınlar' ve 'kaç lüks oldukları belli değil' diye, kendince kinayeli konuşuyor.
Aldığı sorumluluk ve görevi gereği böyle konuşmaması gerek. Aksi takdirde, toplumda ciddi bir bölücülüğe yol açabilir. Birileri de çıkıp yöneticisi olduğu kurum için 'Kıbrıs'ı kurtaracağız diye kendi uçaklarıyla kendi gemilerini bombalayan beceriksizler', 'Amerikan ambargosu uygulandığı vakit hiçbir silahlı harekete giremeyecek duruma düşen öngörüsüzler', ardından 'Üç tane "başarılmış" darbe girişimi ve çok sayıda başarılamamış darbe girişimi olan demokrasi düşmanları' diye konuşabilir.
Bu tür üslupların bu topluma yararı yok."
Çelikkan, Tolon'un sözlerini ifade özgürlüğü açısından da şöyle değerlendirdi:
"Elinde silahlı güç bulunduran kişi ve kurumların silahsızlara karşı ifade özgürlüğünü kullanırken dikkatli olması gerekir. Ayrıca, kendisi de ifade özgürlüğü yasalarla sınırlanmış devlet memurlarından biridir. Bu özgürlüğü TV'de uzmanlığını konuşturmak için emekli olduktan sonra kullanmalıydı."
Veysi Sarısözen: Generaller bu tarz açıklamaları adet haline getirdi
"Generaller emekliye ayrılırken memleketin en karmaşık sorunlarına olduğu gibi Tolon'un aydınlara yönelik sözlerine benzer sorumsuz ciddiyetten uzak ve tehditkar açıklamalar yapmayı adet haline getirdiler.
Emekliye ayrılan subayların bu tür konuşmaları elbette gelecek için bir önem taşımıyor.
Ama bir yandan da şunu gösteriyor bir avuç aydını bile böyle tehdit eden kişiler orduda görev yaparlarken ülkenin geleceğiyle ilgili ne kadar sorumlu davranış içinde olabilirler.
Bu sorunun yanıtı bütün askeri müdahalelerin muhtıraların, 28 Şubatların arkasındaki zihniyette yatan psikolojiyi ele veriyor.
150 aydın Tolon hakkında bir hukuki yola başvurma eğilimi gösterirse ben desteklerim."
Hakan Tahmaz:Askerler devlet memuru olduklarını unutuyorlar
Tolon'un emeklilik aşamasında bunu söylemesi, "işsiz kalmanın yarattığı bir psikolojiyle" ve "askerlik mesleğine çok fazla adapte olmasıyla" açıklanabilir.
Askerlerin çoğu zaman devlet memuru olduğunu unutarak konuştuğunu düşünüyorum.
Son dönemde çatışmalar yoğunlaşmasıyla birlikte ordu kaynaklı siyasal değerlendirmeler fazlalaştı.Demokratik ülkelerde görülmeyen bu durumun Türkiye'de ordunun müdahaleci alışkanlığından kaynaklı olduğunu düşünüyorum.
Şahsen beni bir ordu komutanın lafından daha çok ölen gençlerin alilerinin feryadı daha çok ilgilendiriyor. Türkiye önünü açacak şeyde bu feryatlara kulak vermekten geçiyor.
Sevgi Göyçe: Bölünme paranoyasından uzak durmak lazım
Emekli olmuş generallerin militarizmi yüceltmesini, aydınlar hakkında atıp tutmasını doğru bulmuyorum.
Çatışmaların yoğunlaştığı, toplum arasındaki ayrışmanın ve linç girişimlerinin arttığı bir ortamda bir generalin emekli olmadan önce kendisinde böyle bir hak bulması düşündürücü. Generalin böylesi açıklamalar yerine toplumsal barışa katkı sunacak açıklamalar yapmasını beklerdim.
Bugünkü MGK toplantısında emekli olmuş generallerin sözü üzerinden değil demokratik açılımları öngören barış ortamına katkı sunan açıklamalar bekliyoruz.
Hükümetin Kürt sorunun demokratik yollarla çözülmesi yönündeki açıklamalarının ardında tüm kurumlarla durmak gerekiyor. Demokratik bir çözümden kazanacak olan Türkiye olacaktır.Bölünme paranoyası üzerinden milliyetçiliği körükleyen yaklaşımlardan uzak durulması gerekiyor. (KÖ/TK)