Şu anda oldukça ironik gelen bu tezahüratlar arasında Beşiktaş taraftarları olarak izliyorduk maçı. Hırslı, hata yeniliyor olduğumuz için öfkeli ve hınçlı... Daha önce de maça gitmişliğim vardı. Ve daha önce de kavgaya tanık olmuşluğum. Sadece futbol aleminde değil, üniversite alemlerinde terör diye tanımlanan şeyin planlısına şahit olmuştum. Satırlı sopalı saldırı/kavga denildiğinde üniversitelere dışarıdan getirilen sarkık bıyıklılar gelirdi o yüzden hep aklıma.
Maçın bir yerinde kısa bir anons duyuldu. Kapalı tribüne sedye ya da sağlık görevlileri isteniyordu. Ardında ölüm olduğunu düşünmedik hiçbirimiz. Aklımıza daha öncekiler gibi abuk subuk bir meseleden çıkmış bir tartışma ve yumruklaşma gelmişti. Ne de olsa, tribün denen erkeklik ordusu (içinde küfrü kavgayı önlediği iddia edilen kadınlar olsa da) erkeklerin arenasından başka bir şey değildi aslında. Herhangi bir sebep, yan baktın, düz baktın, omuz attın, bağırdın/bağırmadın gibi bir sebep küfür ve alkolle birleştiğinde birbirin döven erkek gruplarının savaşına dönüşebiliyor.
Ama bu şekilde işleyen tek yer tribün değil ki, erkekler aynı şeyi sokakta da mahallede de, kahvede de ve evlerinde de yapmıyorlar mı zaten? Tribünün bunlardan ne farkı var.
Senelerdir kadına yönelik şiddetin görünür kılınması için mücadele eden kadınlar evlerin bir benzetmeyle "terör" yuvaları olduğunu erkeklerin teröristlere dönüşebilmesi için çayın soğukluğunun, yemeğin tuzsuz olmasının yeterli olduğunu söylemiyorlar mıydı? Ensestin, aile içi tecavüzün yaygınlığı göze alındığında aynı erkeklerin tribünde birbirini bıçaklaması üzerine sürdürülen tartışmaları doğrusu aklım almıyor.
Yok yönetimlerin parmağı varmış, yok bedava bilet dağıtılmış, yok üst baş aranmamış, bu cümlelerin sorunu örtbas etmeye, görünmez kılmaya yaradığını düşünüyorum. Basının üstüne üstüne gittiği Çarşı grubunu çok yakından olmasa da tanırım. Problem Karagümrüklüler ya da Çarşı ya da Asya Kartalları değil ki! Bu kadar erkeğin yan yana ve alkollü oluğu bir yerde bunların olması kötü fakat çok doğal diye düşünüyorum...
Sünnetten sonra (ki bazı babalar sağolsun sünnetten önce de getiriyorlar oğullarını) askere gidilmeden önceki zaman dilimini erkekliklerini toplu terapiyle inşa etmeye çalışan binlerce erkeğin her tür egemen söylemle yarattıkları ruhun arada bazılarını ne kadar canileştirebileceğinin göstergesi bence bunlar.
Maçı izleyen binlerce kişi vardı. Ben de onlardan biriydim. Cihat Aktaş'ı bıçakladığı söylenen kişi ve belki birkaç kişi dışında hiçbirimiz, hiçbir şeyden haberimiz olmadan maçı izlemeye devam ettik. Ta ki maç bitip, bizi dışarı çıkarmamalarına kadar. Söylentiler yayılmaya başladı. Dışarıdan gelen telefonlarla bir kişinin öldüğünü, bazı tanıkların bizim tek tek stattan çıkarılmamız esnasında bıçaklayanı teşhis etmeye çalışacaklarını öğrendik. İki saatlik mahsur kalma ve izdiham tehlikesinin ardından çıktık stattan. Ardından gazetelerde çarşaf çarşaf yazılmaya başladı yine tribün terörü cümleleri.
Oysa o tribünlerdeki çocukların hiçbiri oraya cinayet işlemeye gitmiyor. En fazla bıçağı gösterip korkutmayı, ya da sindirmeyi hedefliyor. Çünkü bıçak çekmedeki cesaret onun itibarını arttıracak, diğerini güçsüzleştirirken. Ve cesur olacaklar, kavgadan kaçmamış erkekler olacaklar. Sonra da büyüyüp taş fırın erkekleri olurlardı herhalde...
Ama şunu söylemek isterim ki ben ve benim gibi maç izlemeyi seven, tribünde ya da dışarıda bir takımın taraftarı olduğunu ifade etmek isteyen kadınlar yaratılan dumanlı tartışmalar ortasında şiddetin ya da terörün gerçeğinin nerelerde olduğunu çok iyi biliyoruz.
Bugün tribün teröründen bahseden spor yazarlarının Felluce'deki katledilenlerin fotoğraflarına bakmaya cesareti var mı? Onları görünce ne hissediyorlar acaba? Ülkemizin nadide spor gazeteleri, spor haberleri dışında neden sadece sporcu kadınların çıplak resimlerini yayınlamaya gayret ediyorlar? Tribünde ölen Mardinli on altı yaşındaki çocuktan timsah gözyaşları içinde bahsedenler neden aynı şeyi bir hafta önce babasıyla öldürülen öteki Mardinli çocuk için yazmıyorlar? Hangisi terör diye bir daha düşünmeleri icap etmez mi sizce de?
O beğenilmeyen Çarşı Grubu tribünlerde Savaşa Hayır diye pankart açmayı da bilmiş bir gruptur. Biz kadınlar savaşa hayır diye pankart açan tribün erkeklerinin bir gün gelip karşı takımın taraftarlarına ibne demeyeceklerini, kendilerini erkek, karşı tarafı kadın olarak sembolize edecekleri pankartlardan vazgeçmek zorunda kalacakları dönüşümün devrimcileri olmaya elbet devam edeceğiz. Ama yeter ki, kimse suni dumanlarla buğu yapmasın. Başka ihsan istemez! (BD/BB)