Düzenlemeler ile MGK Genel Sekreteri'nin sivilleştirilmesinin önünün açıldığını, bazı yetkilerinin sınırlandırıldığını ve bütçesinin "gizli"lik kaydıyla denetime açıldığını hatırlatan Sarısözen, Yalçıner ve Toprak; düzenlemeyi "olumlu ancak yetersiz" olarak nitelendirdiler.
"Tepeden reformlar halkı sürecin dışında tutuyor"
Sarısözen, "düzenleme ile Türkiye'deki sermaye zirvesinin çıkarlarına uygun adımlar atıldığını" ancak, tepeden reformlarla gelen düzenlemelerin halkı demokratikleşme sürecinin dışında tuttuğunu vurguladı.
"Türkiye'de militarist çevreler siyasal hayatta oynadıkları rolü anayasalardan, kanunlardan aldıkları kuvvetle yapmıyorlar. Tam tersine, eğer bir rol oynayacaklarsa, kendi rollerine uygun bir anayasa yapıyorlar ve bir dizi kanunu da çıkartabiliyorlar" diyen Sarısözen, Türkiye'de çalışan kesimler militarist çevrelerin işlediği suçları cezalandırıp caydırıcı bir güç haline gelmediği sürece, yasal değişikliklerin yetersiz kalacağını vurguladı.
Yalçıner, MGK Sekreteri'nin sivilleşmesinin yetmeyeceğini söyledi; Türkiye'de sayıları 300'e varan ve hükümetin tüm siyasal tasarruflarından muaf tutulan tüm üst kurulların kaldırılmasını istedi. Toprak ise, MGK yerine milli güvenlikle ilgili bir sivil oluşum gerçekleştirilmesini önerdi.
Sarısözen: Sermaye zirvesinin çıkarlarına uygun adımlar
* Düzenleme, sivil, seçilmiş yönetimlerin üstünlüğünü artırıcı, nispi bir adım olarak değerlendirilebilir. Fakat, bu çok önemli değişiklikler, emekçi halk kitlelerinin muhalefetinin, çabalarının ürünü olarak ortaya çıkmadı. Bu olayda da, üstten reform geleneğinin devam ettiğini görüyoruz.
* Burada söz konusu olan, her şeyden önce, Türkiye'deki sermaye zirvesinin çıkarlarına uygun adımlar atılmasıdır. Bu, Avrupa Birliği'ne giriş sürecini hızlandırma amacı taşıyor ve sermayenin dünya kapitalist iş bölümünde kendine elverişli bir yer elde etmesi için koşullar hazırlıyor.
* Bunun bir yan ürünü olarak da, demokratik, parlamenter rejimle bağdaşmayan askerin siyasal hayattaki rolü kanunla sınırlandırıyor. Hiç kuşkusuz bu, demokratik diye adlandırabileceğimiz bir adım sayılabilir. Fakat bunun gerçekten demokratik sonuçlar doğurması kesinlikle beklenemez.
* Çünkü Türkiye'de militarist çevreler siyasal hayatta oynadıkları rolü anayasalardan, kanunlardan aldıkları kuvvetle yapmıyorlar. Tam tersine, eğer bir rol oynayacaklarsa, kendi rollerine uygun bir anayasa yapıyorlar ve bir dizi kanunu da çıkartabiliyorlar.
* Şimdi Milli Güvenlik Kurulu'nun yetkileri kısıtlanıyor, icracı rolü ortadan kaldırılıyor, ama, eğer Türkiye ciddi bir krizle yüz yüze gelirse, ordunun bu krize müdahale etmesinin önünde hiçbir ciddi engel bulunmuyor.
* Demek ki, ortada sadece bir hukuki düzenleme söz konusudur buna karşılık emekçi halkın böyle bir reformu kullanması, bu reformlara dayanarak örneğin askeri müdahaleleri caydıracak bir güç haline gelmesi hala söz konusu değil. Önemli olan reformun yukarıdan getirilmesi değil, bunun emekçilerin mücadelesi ile militarizmin fiilen geriletilmesi sonucunda elde edilmesidir.
* O halde, en önemlisi şudur, emekçiler kendileri bizzat kendi anayasalarını yapmadıkça bu ülkede militarist çevrelerin işlediği suçları cezalandırıp caydırıcı bir güç haline gelmedikçe, hiçbir yasal değişiklik kendi başına militarist rolün ortadan kaldırılmasına yetmeyecektir.
* Bununla birlikte şimdi biz, bu yapılan reformlardan hareketle emekçilerin bu reformlara belli bir ölçüde sahip çıkmasını sağlarsak, bir dizi ciddi taleple bu reformların derinleştirilmesini gerçekleştirebilirsek, kısaca emekçilerin iktidarına doğru bir yürüyüşü örgütleyebilirsek, o zaman bu reformlar demokratik bir sonuç doğurabilir...
* Her şeyden önce, tarihteki karanlık sayfaların hesabının görülmesi gerekir. Çünkü, Türkiye'deki askeri darbeler yapıldıkları zaman verdikleri zarardan çok daha fazlasını şimdi Türkiye'ye vermiş oluyorlar. Biz bunun sonuçlarını görüyoruz.
* Örneğin, 11 askerin kafasına çuval geçirildikten sonra Türkiye'de Amerikan emperyalizmine karşı hiçbir ciddi başkaldırı olmadı. Sosyalistler iki askeri darbenin sonucunda hem zayıf kalmışlardı hem de militaristlerin bizzat neden olduğu suçların bilincindeydiler. Dolayısıyla, 11 asker sosyalistlerin desteğini kazanamadı.
* İkincisi, 28 Şubat ve benzeri baskıcı uygulamalarla İslamcı çevreler militarizmin zararları ile karşı karşıya geldiler. Ve 11 askerin başına çuval geçirildiği zaman sustular.
* Diğer taraftan, AB ile ilgili sürece sadece Kürt fobisi nedeniyle karşı çıkan militaristler, liberal çevreleri de kaybettiler. Ve nihayet, 15 yıllık kanlı çatışmalar sonucunda militaristler milyonlarca Kürt insanına da karşılarına aldılar. Böylece, geriye sadece Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının çok küçük bir bölümü militaristlerin sempatisini taşıyan zayıf bir güç olarak ortada kaldı.
* Şimdi bu gerçek durum ortadayken, biz militarizme karşı militrazmin Türkiye siyasetindeki rolünün ortadan kaldırılması için mücadeleyi bütün bu güçlerin tarihten aldıkları derslerle yürütmesinde görüyoruz.
* İki darbenin bütün hukuki sonuçları ortadan kaldırılmalıdır. 28 Şubatçılık mahkum edilmelidir. 15 yıllık çatışmaların bütün hukuki, sosyal ve ekonomik sonuçları derhal bertaraf edilmelidir.
* Bunlar yapılmadıkça, militarizmin rolünü salt hukuki düzenlemelerle ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır.
Yalçıner: Sivilleşme yetmez, üst kurullar kaldırılmalı
* Düzenlemeler ile, genel olarak, sivilleşme açısından ciddi bir tartışma yürütüldüğü görülüyor. Ancak aslında, MGK Sekreterliği'nin kalıcı bir örgütlenme olarak çok sayıda yetkiyi elinde toplayan işlevinden arındırılması gerekir.
* Ayrıca, 7. Uyum Paketi'nin hayata ne kadar geçirileceği de ayrı bir sorun. Önceki paketlere bakılırsa, birtakım düzenlemeler bütünüyle kağıt üzerinde kalıyor.
* 7. Uyum Paketi ile atılan adımlar olumlu ama, sivilleşme eşittir demokratikleşme şeklinde yorumlanamıyor.
* Türkiye'de sayıları 300'e varan "üst kurul"lar var ve hükümetler bu kurulları denetleyemiyor. Örneğin, Merkez Bankası, özerk bir kuruluş olarak hükümetin doğrudan siyasal tasarruflarının dışında kalıyor. Son olarak, hazırlanan bir yasa tasarısı ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özelleştirme açısından tek yetkili konumuna getiriliyor.
* Herhangi bir üst kurulun, halkın iradesinin ötesinde gerçekleştirilmiş örgütlenmelerin başkanlarının sivil ya da asker olması demokratikleşme için yeterli değildir.
* MGK'nın sekreterlerinin elbiselerinden ziyade, onların bir üst kurul olarak varlıklarının sorgulanması gerekir. Gerekli olan şey, bütün diğer üst kurullar gibi, MGK'nın da kaldırılmasıdır.
Toprak: Milli güvenlikle ilgili sivil oluşum
* 7. Uyum Paketi'ndeki düzenlemeler olumlu ancak son derece yetersiz. MGK'nın sadece bir danışma organı haline gelmesi ya da tamamen kaldırılması gerekir.
* İhtiyaç duyuluyorsa, MGK yerine milli güvenlikle ilgili sivil bir oluşum yaratılabilir. Ama, yapılan değişiklikler de bir adımdır, eski statükoyu değiştirdiği için olumlu değerlendirilmelidir. (BB/NK)