14 yıllık TEKEL işçisi Fadime Balrak, "Orada bizi ne bekliyor, bilmiyoruz, öylesine gidiyoruz. Gitmemek için eylemler yaptık, ama yeterli olmadı ki, gönderiyorlar" diye konuştu.
İstanbul'da da iş güvenliği yok
Fabrikanın kapatılması üzerine İstanbul'a gönderilen işçiler İstanbul'da iş güvenliğinin olmadığını düşünüyorlar. Çünkü, işçilerin gönderildiği sigara fabrikaları da hükümetin özelleştirme programının kapsamında bulunuyor.
İzmir Halkapınar'daki sessizlik daha da büyüdü. Sümerbank Fabrikası'nın katılmasının ardından sıra TEKEL Alkollü İçki Fabrikası'na geldi. Tıpkı Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası'nın kapatılmasının ardından sıranın Beykoz Rakı Fabrikası'na gelmesi gibi.
Fabrikanın üçlü konsorsiyuma satılmasının ardından geçtiğimiz Perşembe günü başlayan direniş önceki gün akşam sona erince, işçilere yol göründü.
Özelleştirmenin iki sonucu
İzmir TEKEL Alkollü İçki Fabrikası'ndaki işçiler dün gece fabrikadan İstanbul'a uğurlanırken, özelleştirmenin iki sonucu karşımızda tüm çıplaklığıyla duruyordu. Ya işinizden olursunuz, ya da yaşamınız parçalanır.
Özelleştirme sonucu, işletmeler kapatılır, siz açlığa ve sefalete mahkum olursunuz ya da işsiz kalmazsınız ancak bu kez patronun istediği yerde çalışırsınız.
Ne dediler?
14 yıllık işçi Fadime Kandemir, 4 çocuğunu burada bırakarak İstanbul'a gitti. Çocuklarından birisi, böbrek hastası. Ağlamaktan konuşamayan Kandemir, sadece "Ne olacağını bilmiyorum. Hiçbir şey söyleyemiyorum" diyebildi.
10 yıllık işçi Sevgi Topçu, bir çocuk annesi. O durumunu, "bir uçurumun ucundayım" diye tanımlıyor ve ekliyor: "İstanbul'da ne akrabam var ne de arkadaşlarım, hiç kimsem yok. Tek başıma gidiyorum. Bir tane oğlum var, onu da başkalarına emanet edip gidiyoruz."
14 yıllık TEKEL işçisi Fadime Balrak, "Orada bizi ne bekliyor, bilmiyoruz, öylesine gidiyoruz. Gitmemek için eylemler yaptık, ama yeterli olmadı ki, gönderiyorlar" diye konuştu.
10 yıllık işçi Sevim Ulaş, bir çocuğunu burada bırakarak, İstanbul'a gidiyor. Ulaş, yaşadıklarının sorumlusu olarak, sendikayı görüyor:
"Başka türlü olması mümkündü. Sendikanın yetersizliği, duyarsızlığı ve pasifliği olmasaydı, başka türlü olabilirdi. Biz bugün bu durumdaysak, sendikanın yüzünden biz bu haldeyiz. bize 'bugüne kadar hep eylem yapmayın, düzelebilir' dediler".
14 yılık işçi Murat Şaban, "İnsanları çoluğundan çocuğundan koparıyorlar. Hiçbir şey bilmiyorum, yaşım 35. İstanbul'a ayak basmış insan değilim. Ailemi, çoluğumu, çocuğumu burada bırakıyorum. Bu uygulama çok yanlış" diyor. (EÖ/BB)