Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı (TÇYÖV) Türkiye'de suça sürüklenen, çocuk adalet sistemine bir şekilde dahil olmuş çocukların tutukluluk, tutuksuz yargılanma, hükümlülük ve tahliye sonrası süreçlerinde onlara destek olmak, onları topluma kazandırarak yeniden suç işlemelerini önlemek hedefleriyle kurulmuş ilk vakıf.
1992'de kurulan TÇYÖV'ün 2. Başkanı Nevin Özgün, Gençlik Merkezi sorumlusu Aslı İrkin ve vakıf gönüllüsü Ayşe Taşpınar'la vakfın projeleri üzerine konuştuk.
Nevin Özgün, çocuk tutukevlerine yönelik "Yeniden Özgürlük" projesini anlattı:
"İstanbul, Ankara ve İzmir'de her yıl düzenlediğimiz, 'yeniden özgürlük' adını verdiğimiz eğitsel, sanatsal, sosyal etkinlikler projesi ile kapalı kurumların içine giriyoruz. Üç ilde her yıl ortalama 90-100 arası gönüllü üniversite öğrencisiyle 400 tutuklu çocuğa ulaşıyoruz. Her yıl projeye başlamadan, tutukevindeki çocuklarla yürüttüğümüz atölyelere yönelik olarak, gönüllülerimize eğitimler veriyoruz. Zira projenin sağlığı ve devamlılığı açısından tutukevi yönetimi ve çocuklarla kurulacak ilişkiler önemli. Baronun sağladığı avukatların yetersiz kaldığı durumlarda çocuklar için gönüllü avukatlar sağlamak gibi desteklerimiz de var.
Şu anda Türkiye'de 1900 civarı tutuklu çocuk var. Gerek vakıfta çalıştığımız çocuklar gerek de tutukevlerindeki çocuklarla çalışırken biz asla suç kelimesini ve çocuğun ne yaptığını konuşmayız. Bu hem çocuk hakları hem de vakfın etik anlayışı açısından önemli. Proje ilerledikçe çocuklar gönüllülerle yaşadıklarını paylaşmaya başlıyorlar, ama biz hiçbir zaman bunun altını deşmiyoruz. Zaten biz atölyeler hakkında bilgi verdikten sonra hangi çocuklarla çalışacağımızı tutukevi yönetimi belirliyor."
"Kendini değerli hissettiği" zaman suça karışma oranında azalma
Vakıf, tutukevine yönelik projeler yürütse de elbette asıl hedef daha az sayıda tutuklu çocuğun olması. Bu amaçla 1997 yılından beri Gençlik Merkezi (GEM) adlı program kapsamında, çocuk mahkemelerinin tutuksuz yargı kararı verdiği ve suça sürüklenme riski altındaki alanlarda yaşayan çocuklarla çalışılıyor.
Nevin Özgün, "Çünkü o alanda şiddet var, aile içi istismar var, eğitimsizlik var ve bu bölgelerde suça sürüklenme oranı daha fazla" diyor. "Program tamamen çocukların ve ailelerinin gönüllülüğüne dayanıyor. Sınırlı mali kaynaklarımız ve gönüllü kapasitemiz nedeniyle programdaki çocuklar İstanbul'da ailesi yanında yaşayan ve sistematik suç makinesine dönüşmemiş olanlar."
11-18 yaş arası çocuklar hafta içi okulda oldukları ya da çalıştıkları için pazar günleri Vakıf binasında oluyorlar. Sorumlu koordinatör ve gönüllülerle birlikte çocukların da katılımıyla belirlenen etkinlikler aracılığıyla, tutukevlerinde yapıldığı gibi, onlara değerlilik hissi kazandırılmaya ve bunu içselleştirmeleri sağlanmaya çalışılıyor. Akademik çalışma ve raporların da onayladığı gibi çocuk kendini değerli hissettiği zaman yeniden suça karışma oranında azalma oluyor.
Şimdiye dek vakfın kendi çabalarıyla finanse ettiği bu projeyi, bu yıl Avrupa Birliği destekledi ve yeni projeye "Yaşam Hakları ve Bilgilenme Kampanyası" ismi verildi. Çocuklara çocuk haklarını ilgi çekecek bir biçimde yansıtabilmenin amaçlandığı programda "Çocuk ve İlk Gençlik Edebiyatçıları Araştırmacıları Derneği" de vakfın proje ortağı. Derneğin yönetim kurulu üyesi, çocuk ve ilk gençlik edebiyatçısı Necdet Nedim öyküleriyle çocuklara haklarını anlatıyor.
"Çocuklar, ailelerin gelmesinden pek memnun değil"
Projenin bir diğer ayağı da "Aile Bireyleri ile Bilgilenme Programı." Yine pazar günleri vakfa gelen ailelere uzmanlar tarafından insan, kadın ve çocuk hakları, aile içi şiddet, çocuğa davranış gibi konularda bilgi aktarılıyor. Kadınların katıldığı çalışmalarda, aile planlaması gibi "kutsal aile" algısına dokunan konularda çekingenlik olduğu gözlemlenmiş. Gençlik Merkezi Sorumlusu Aslı İrkin, "Elbette bazı tabuların aniden yıkılmasını beklemiyoruz, değişim zamanla olacak. Bir diğer sorunsa, bu gibi etkinliklerin birincil ihtiyaçlar karşısında ikinci sıraya düşüyor olması" diyor.
Vakıf gönüllüsü Ayşe Taşpınar ise gözlemlerini aktarırken, "Aslında çocuklar, ailelerinin buraya gelmesinden pek de memnun değil" diyor. "Çünkü burayı kendi özel alanları gibi görüyorlar. Bu alanın günlük yaşamlarından çok ayrı bir yer olarak algılanmasının da doğru olmadığı düşüncesiyle buradaki çalışmaları hayatlarına taşıyabilmek için saha çalışması başlatıyoruz. Ataşehir Belediyesi'nin de desteğiyle 31 Temmuz 2011'de Küçükbakkalköy'de gerçekleşecek etkinliğimizin hedefi daha fazla çocuğa ve aileye ulaşarak haklar konusunda bilgi paylaşmak."
Vakıf, bu projelerin yanında, tutuklu kadınlara ve annelerinin tutukluluğu nedeniyle cezaevinde bulunan 0-6 yaş arası çocuklara yönelik iki proje yürütüyor: Doğuş Üniversitesi ve Hollanda Başkonsolosluğu'nun desteğiyle yürütülen "Masum Mahkumlar" ve Sabancı Vakfı ile birlikte yürütülen "Kadın Cezaevleri Projesi". Ayrıca Dünya Bankası'nın desteğiyle, sahada çalışanların daha etkin olabilmelerine yönelik eğitim çalışmaları da yapılıyor.
Nevin Özgün, çalışmalarla ilgili genel bir değerlendirme yaparken, "Projelerin aslında sosyo-politik yönleri var. Çünkü gerek kadın ve çocuk tutukevlerinde, gerek yargı süreçlerinde ve haklar konusunda toplumu bilgilendirme konusunda devletin ve kurumlarının yetersiz kaldığını görüyoruz" diyor. "Türkiye, Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne taraf olsa da, birçok politika kâğıt üzerinde kalıyor. Örneğin tutukevlerinde ciddi bir psikolojik danışmanlık eksiği var. Adalet Bakanlığı buna kadro eksikliğini sebep gösteriyor ancak ben bu konuya ayrılabilecek bir bütçe olduğu inancındayım. Bunların yanı sıra infaz korumalar da sivil toplum örgütleriyle yaptıkları çalışmalarda daha rahatlar ve bizlerden sorunlarını bakanlığa iletmemizi talep ediyorlar."
Özgün, her yıl Adalet Bakanlığı için hazırladıkları raporlarda bu sorunlara yer verdiklerini ve projeler üzerinden tutukevlerinde uygulanacak modeller oluşturmaya çalıştıklarını sözlerine ekliyor. (BK/HH/ŞA)